İhbarda hayat var! Yeter ki…

Bazı kelimeler var ki, duyulduklarında tiksinti yaparlar ve mide bulandırırlar. “İhbar” ve “muhbirlik” de o kelimelerden ikisidir. Türkiye toplumu olarak bizler de ihbarcılıktan ve muhbirlikten çok çekmişiz ve hala çok çekmekteyiz. Öyle ki, muhbirliğin kurbanı olmayanlarımız neredeyse hiç yoktur. Muhbirliğin kurbanı olanlar da doğal olarak ezici çoğunlukla dürüst insanlardır.

Bu “ihbar” ve özellikle “muhbir” kelimelerinin gerek algımızdaki ve gerekse hayatımızdaki yerleri apayrıdır. Daha doğrusu ürperticidir. Özellikle “muhbir” kelimesi böyledir. Türkçesi, “ihbar eden, “haber veren” ve “bildiren” demektir. Yani kelimenin kendisi masum mu, masumdur. Ama failinin elinde bir canavara da dönüşebiliyor.

Biliyorsunuz, bazı kelimeler vardır ki, iki veya çok yönlüdür. İşte “ihbar” ve “muhbirlik” de bunlardandır. Bu gibi kelimeler iki tarafı da kesen bir kılıç gibidirler. İyiye kullanmak da mümkündür, kötüye kullanmak da. Ama bizde ihbarların, muhbirliklerin büyük çoğunluğu kötüye kullanıldığı içindir ki, muhbirden de muhbirlikten de tiksinir ve uzak dururuz. Muhbirliğin toplumumuzda yüz kızartıcı bir fiil olarak görülmesi de bundandır. 

Dikkatinizi çekti mi? Ben de konunun etrafında dönüp dolaşıyorum ama bir türlü giremiyorum. İşte bu, şimdi yazdıklarımdan dolayı hemen bir “muhbir” damgası yeme kaygısı taşıdığımdandır. Çünkü aramızda öyleleri var ki, bu yazının başlığını okur okumaz, “mal bulmuş mağribi gibi” hemen hükümlerini verebilirler. Çünkü onlar da tıpkı diğerleri gibi şahitliklerini kötüye kullanıyorlardır.

Eğer üzerine iyice düşünür ve tahlil edersek, ihbar etmek veya muhbirlik, şahitliğin diğer adıdır. Dolayısıyla hepimiz birer ihbar edeniz ve birer muhbiriz. Öyleyse dikkat etmemiz gereken nokta, şahitliğimizi doğru ve doğrudan yana mı yoksa yalan ve yalandan yana mı yaptığımızdır. Aslında farkında değiliz, ama her sözümüz bir ihbar ve hatta bir şahitliktir. Bunu olaylar düzeyinde değerlendirdiğimizde ise, her birimiz aktif veya pasif birer muhbirizdir. Öyleyse biz ihbarımızın doğru mu yoksa yanlış mı olduğuna yoğunlaşmalıyız. Çünkü ihbarımız yalan ise, duruma göre birilerinin kişiliğine, malına, canına ve kısaca hakkına tecavüz ediyoruz demektir. Lanetlik muhbirlik de işte budur.

İhbarları gözlerimizde canlandıralım, kimisinin hayat söndürdüğünü ve kimisinin de hayat kurtardığını görürüz. Tıpkı bugünlerde yaşadıklarımız gibi… Bu korona virüsünün bizi evlerimize mahkûm ettiği bugünlerde aramızdaki kötülerin neler yaptıklarını bilmeyenlerimiz, duymayanlarımız ve görmeyenlerimiz var mı? Kimisi sahte ilaç vb. şeylerle hayatımıza kast ediyor. Kimisi elindeki malın fiyatını yükseltmek suretiyle malımıza kast ediyor. Ve kimisi de inancımızı istismar ediyor. Hele hele daha düne kadarki değeri en fazla 50 kuruş olan maskelerin 5 ve hatta 10 liraya satılması yok mu?

Bu kötülüklerin herhangi birine göz yummak size göre de o kötülüğü bizzat yapmak gibi değil midir? Öyleyse yapmamız gereken şey belli; bu kötülerin kötülüklerine engel olmak. Önce onları insanca uyarmak, insanlıktan anlamayanları da ilgili yerlere ihbar etmek! Bilelim ki, böylesi ihbarlarda hayat vardır!

Yeri gelmişken, bu gibi ihbarlarda gerçekten hayat olduğuna dair şahit olduğum bir olayı paylaşayım. Avusturya’da yaşayanlar bilirler. Örneğin, bir kişinin trafik kazası yaptığını görenler veya başkasının zararına olan bir olaya şahit olanlar, “görmedim, duymadım ve bilmiyorum” veya “neme lazım” gibi bahanelerle sorumluluktan kaçmak yerine hemen ilgili yerlere ihbar ederler. Örneğin, siz de parktaki aracınızın kim tarafından çizildiğini veya vurulduğunu bilmek istemez misiniz? Bu kötülüğe şahit olan kişinin olayı ilgili yerlere ihbar etmesi kötü olur mu?

Gelin, biz de yükümlülüklerimizi yerine getirelim; canımızı, malımızı ve inancımızı kötülerin tecavüzünden koruyalım. Kötülerin canımıza, malımıza ve inancımıza kast etmelerine göz yummayalım. Ve ihbarımızı-şahitliğimizi doğrudan ve doğrulardan yana yapalım.

Yukarıda anlattıklarımız da gösteriyor ki, ihbarda hayat var, yeter ki, şahitliğimiz sadece ve sadece doğru olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.