İkiz kardeşler: Mutsuzluk ve

Kişinin psikolojisi ve biyolojisi arasındaki ilişki, dolaylı değil doğrudandır. Dikkatli olun! Ruh haliniz, midenizi vurabilir ya da boyunuz, kilonuz moralinizle oynayabilir. Bedenin eni veya çapı böyleyse varın bedenin ataletinin ruha yapabileceklerini siz düşünün.

Hareket, yani enerji... İnsanı enerjisiz düşünemeyiz; zaten, kişinin kalbini dinler ve bir enerji hissetmezsek “Başınız sağ olsun!” deriz. Kişi, bu enerjisini bir işte muhakkak kullanmalıdır. İyi ya da kötü bir işiniz mutlak surette olmalı. Hiç bir iş bulmadığınız zamanda bile, kendinizi,  kendinizin bulacağı bir meşgale ile muşgul etmelisiniz. Bu sayede içinizdeki enerjiyi dışarıya boşaltmış olursunuz. Aksi halde, içinizde biriken enerji, yönünü size çevirir ve içinizi harap eder. Çalışmadığı için ya da en azından dışarıya çıkıp dolaşmadığı için psikolojisi bozulan nice insan tanırız.

Peygamber efendimizin, dualarında tembellikten çokça Allah'a sığınmasının üzerinde düşünmek lazım. Acaba bu istiazenin sebebi tembelliğin doğuracağı maddi sıkıntılar mıdır sadece? Evet, çoğumuz tembelliğin bu nahoş sonucundan dolayı tembelliği kerih görür ve tembeli sevmeyiz. Ama keşke tembellik sadece bununla kalsaydı. Bu durumda bile, bir yere kadar onu tolere ederdik. Ve yine, siz sanıyor musunuz ki efendimiz, sadece bu mangır meselesi sebebiyle tembellikten bu kadar sakınmış olsun.

Tembellik, bir noktadan sonra kişinin kendi kendisi ile boğuşması demektir. Aslında mutlak anlamda bir tembellik de yoktur. Zira siz, azalarınızı tembellik yatağına attığınızda, bu defa düşünceniz ayaklanır ve bir değirmen taşı gibi kafanızda dönmeye başlar. Hiç de iç açıcı olmayan bin bir düşünce ile beyninizi mengenede sıkar da sıkar. Diğer taraftan tembel bedene yatak, istirahat da veremez.  Tembeli, gece-gündüz çalışmış gibi bitkin görüşümüz nedendir acep. Hâsılı tembellik, yorgun vücut, gergin sinirler demek.

Tembellik tozunu üzerinden silkelediği an, kişi ateş çemberinden çıkmış olur ama yetmiyor, bir de mutluluk mülküne adım atmak lazım. Bunun için rabbimizin İnşirah süresinin son ayetinde buyurduğu “Bir işten boşaldıkça başka bir işe koyul.” emrine intisap ederek himmet kemerini bağlamak gerek. Subhanallah! Kalk, yorul, başka bir işe başla diye tercüme edilen ayet, inşirah süresinde geçiyor ve İnşirahın bir anlamı da rahatlama, huzur bulma.

İnsan bu... Elinden bir eser çıkınca mutlu oluyor işte. Bunu hepimiz hayatımızda hissetmemiş miyiz? Bir sehpa yapmışsın, bozuk bir ev aletini yeniden kullanılır duruma getirmişsin ya da girdiğini bir sınavda hatırı sayılır bir not almışsın. Ben kendim,  bir arkadaşın saçını tıraş ettiğimde, en az beş kişiye o tıraş olmuş başı, eserim diye takdim etmezsem rahatlamam mesela. Niye? Çünkü ortaya bir eser koymak kelimenin tam anlamıyla sarhoş edicidir. Ama tabi, bir eserle de ömür boyu mutlu olunmaz. Her bir eser, büyüklüğüne göre, belli bir vakte kadar kişiye mutluluk hissi verir. Ya sonrası? Sonrasının cevabı da ayette: “Bir işi bitirdiğinde hemen başka bir işe koyul.” Başka bir işe koyul da öncekinin verdiği haz bitmeden yeni eserin hazır olsun. Ta ki o eski eserin hazzı bittiğinde sen bu yenisiyle hayatta kalasın.

Unutma! Devinim, hareketlilik, çalışkanlık ispat-ı vücuttur, haddi zatında.

Sen varlığını ispatlamadıkça mutsuzluktan şikâyet etmeye hakkın olmaz.

Unutma! Önce, bir var olduğunu göster; sonrasını, sonra konuşuruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.