İlmin Kapısı Hz. Ali (radiyallahu anh) 1
Semanın yıldızları gibi yeryüzünün de ilimde ve cesarette parlayan yıldızları namdardır. Işığı; karanlık ve karışık dönemlerin aydınlatıcısı, yol göstericisidir. Bu yol göstericilerden/yıldızlardan olan Hz. Ali’den bahsedeceğiz bu sayıda.
İlmin Kapısı
Hz. Ali (radiyallahu anh)-1
a) Kimdir?
Semanın yıldızları gibi yeryüzünün de ilimde ve cesarette parlayan yıldızları namdardır. Işığı; karanlık ve karışık dönemlerin aydınlatıcısı, yol göstericisidir. Bu yol göstericilerden/yıldızlardan olan Hz. Ali’den bahsedeceğiz bu sayıda.
Hz. Ali, Miladi 600 yılında Mekke’de dünyaya geldi. İlk Müslümanlardandır. Doğum tarihiyle ilgili farklı görüşler olsa da İbni Hacer, “Fethu’l Bari” adlı eserinde Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem otuz yaşlarındayken “Bisetten on sene önce doğmuştur.” demiştir.
Haşim oğulları kabilesinden olup amcası Ebu Talib’in oğlu olduğundan Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in öz amcasının oğludur. Çünkü Ebu Talib ve Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem babası Abdullah, öz kardeşlerdi.
Annesi Fatıma binti Esed binti Haşim’dir. Haşim, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in ikinci dedesidir.
Fatıma binti Esed, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in “Annemden sonra annemdir.” dediği kadındır. Böylece Hz. Ali’nin hem anne hem baba tarafından Mekke’nin en aziz ve en meşhur soyundan olduğu aşikardı.
Ebu’l Hasan, Ebu Turab, Haydar-ı Kerrar ve Murteza gibi lakap ve künyelerle isimlenmişti.
Koyu esmer bir teni olan Hz. Ali’nin gözleri iri olup hafif kızarıktı. Saçları önden dökük, etine dolgun, hafif kısa boyluydu. Sakalı gür ve uzun olup beyazdı. Yüzü güleç ve güzeldi. Göğüs ve omuzları kıllıydı. Hızlı hareket ederek yürürdü.
Hz. Ali, vefat edene kadar Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in kızı Hz. Fatıma ile evli kaldı. Onun vefatından sonra birkaç evlilik yaptı.
Meşhur çocukları Hz. Hasan, Hüseyin, Muhsin, Zeynep, Ümmü Gülsüm Hz. Fatıma’dan dünyaya gelmişti.
b) Hidayeti ve Hayatı:
Efendimizin amcası Ebu Talib’in çocuklarının çok olması geçim konusunda onu zorluyordu. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem bu sebeple Amcası Hz. Abbas’la beraber yaptığı bir istişare sonucu, Ebu Talib’in çocuklarının en küçüğü olan Hz. Ali’yi kendisi, Hz. Cafer’i de amcası Hz. Abbas yanına aldı. Böylece bakımları üstlenen iki çocuk, Ebu Talib’in yükünü hafifletti.
Bu durum Hz. Ali için bir nimet oldu. Çünkü Nebevi ahlak ve vahyin şahitliğini yaptı. İbni Sad’ın Tabakat’ında yazıldığına göre Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’e nübüvvet geldiğinde henüz 10 yaşında olması dikkate alınırsa putlara tapmayan/şirke bulaşmayan bir hayat yaşamıştı.
Hz. Ali, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in himayesinde ve evinde büyürken bir gün Hz. Hatice ile beraber namaz kıldığını gördü. Bunun ne olduğunu sorunca Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, kendisine nazil olan vahyi/yani dini anlattı ve İslam’a davet etti. Hz. Ali ise babasına danışması gerektiğini söyledi. Henüz açıktan tebliğ emri olmadığı için Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem “Müslüman olmayacaksan söylediklerimi gizli tut!” dedi.
O gece Hz. Ali, muhasebesini yapıp düşündükten sonra sabah Sevgili Peygamberimize varıp “Bana söylediklerini tekrarla.” diyerek Müslüman oldu. Durumu ailesinden de gizledi. Bazıları ilk Müslüman olduğunu söyleseler de çocuklardan ilk Müslüman olduğu daha kuvvetli bir görüştür.
Müslüman olduktan sonra Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in yanından ayrılmayan Hz. Ali, hem Mekke hem de Medine döneminde sürekli olarak O’nun emrindeydi.
a-Mekke Döneminde Hz. Ali:
Çocukluğu ve gençliği müddetince Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem ile hep aynı karede görünen Hz. Ali, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ile beraber Mekke’nin dışına çıkıp vadilerde namaz kılıyordu. Afif el-Kindi, Hz. Abbas ile beraberken Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, hanımı ve Hz. Ali’nin namaz kıldığını gördüğü, rivayetlerde geçmektedir.
Aşiretine ve akrabasına açıktan tebliğ ayeti nazil olunca verdiği yemekle davet ettiği akrabalarına üç defa “Hanginiz bana uyacak ve yardımcım olacak?” dediğinde öne atılan yaşı küçük de olsa Hz. Ali idi.
Hicret esnasında Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in yatağında yatıp öldürülme riskini göze almıştı. Sonra da Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in emanetlerini sahiplerine verip Kuba’da O’na kavuşmuştu.
b-Medine Döneminde Hz. Ali:
Kuba’da Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’e yetişen Hz. Ali, Medine dönemi boyunca da hep yanındaydı. Mescid-i Nebevi’nin inşasında ve Tebük hariç tüm savaşlarda bulundu.
Hicri 2. yılda yaşanan Bedir savaşında mübarezedeki üç kişiden biri olarak aktif yer almış ve ayrıca müşrik ordusu hakkında bilgi toplamıştı.
Hicri 3. yılda Uhud savaşında Musab b. Ümeyr’in şehadetiyle sancağı o taşımıştı. Uhud sonrası ise Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem tarafından müşrik ordusu ardından hangi yöne gittiklerine dair bilgi getirmesi için görevlendirildi.
Hicri 5. yıldaki Hendek savaşında ise hendeği geçen Amr b. Abdived’i öldürmüştü.
Hicri 6. yılda Hudeybiye anlaşmasını yazarken kâtip, Hz. Ali idi.
Hicri 7. yılda Hayber’in fethindeki rolü oldukça meşhurdu. Naim kalesinin komutanı Merhab’ı öldürmesi zaferin müjdesi oldu.
Hicri 8. yılda Huneyn savaşında dağılan ve kaçışanlar hezimeti yaşatırken o, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in yanında çarpışıp sebat etti.
İki seriye’ye komutan olarak atanan Hz. Ali, üzerine vardığı kabileleri bozguna uğratıp ganimetlerle Medine’ye dönmüştü.
Hicretin 9. yılında ise Tay kabilesinin Fels adlı putlarını ortadan kaldırmakla görevlendirildi. Baskın yapıp esirler ve ganimetlerle Medine’ye geldi.
Hz. Ali, Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’in aynı zamanda memurlarındandı. Necran bölgesinde zekât ve cizye toplamakla görevlendirilmişti. Yemen’e de kadı ve görevli olarak gitmiş, Hemedan bölgesinin Müslüman olmasını sağlamıştı. Daha sonra Veda Haccında Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’e katılmıştı.
Tebük Seferinde Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem onu Medine’de yerine vekil olarak bırakmıştı. Münafıkların dedikodularına karşı tekrar yola çıkıp Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem’e yetişti. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem onu dinleyip “Ey Ali, bana nisbetle sen, Musa’ya nisbetle Harun derecesinde olmaya razı olmaz mısın? Şu kadar ki, benden sonra Peygamber yoktur.” diye Medine’ye dönmesini istemişti. Kalmasındaki sebep ehl-i beyte sahip çıkmak ve Medine’de vekil olarak bulunmaktı.
Yine Tevbe Suresinin ilk bölümünü Hac emiri olan Hz. Ebu Bekir’in yanında bayramın birinci günü ilan etmişti. Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem özellikle ailesinden olan birini bu emri okuması için Hz. Ali’yi görevlendirmesi dikkat çekiciydi.
İlk Üç Halife Döneminde Hz. Ali:
Her üç halifeyle yakınlığı her zaman olan Hz. Ali, onlara danışmanlık yapmış, Şura’larında bulunmuş, verilen görevleri yerine getirmişti. Aynı zamanda yeri geldikçe onlara nasihat etmekten geri durmamıştı. Çünkü Hz. Ali, güvenilir konumda olan biriydi.
Her ne kadar Hz. Ebu Bekir’e geç biat ettiği söylense de netice itibariyle biat ettikten sonra gerek irtidat hareketlerine karşı gerek saldırganlara karşı verilen sorumluluklarını yapmıştı.
Hz. Ömer’in sürekli istişare heyetinde bulunup halifenin İran ve Bizanslılara karşı sefere çıkmasını uygun görmemişti. Buna karşın Kudüs’ün teslim alınması için gitmesini desteklemişti. Hz. Ömer, Şam’a gittiğinde yerine Hz. Ali’yi vekil bırakmıştı.
Hicri takvimin hicreti esas alması fikrini de o ortaya atmıştı. Adli meselelerde bazen kadılık da yapmıştı.
Hz. Osman’a ilk biat edenlerdendi.
Yine Afrika’nın fethi için olumlu görüş bildirenlerdendi.
Mushaf’ın çoğaltılması istişaresinde de bulundu.
Hz. Osman’ın son 40 gününde hep yanında durmuş, oğullarını onu koruması için yollamıştı.
Hz. Ali’nin Halife Seçilmesi: (H.35/M.656)
Hz. Osman şehid edilmiş, Medine büyük bir kaos içindeydi. Şehir adeta isyancıların elinde olup ümmet halifesiz kalmıştı. Yeni bir halife olmadan güvenlik sağlanamayacaktı. Yeni bir halife arayışında öne çıkan isimlerden Hz. Ali, Talha ve Zübeyr ile Sad b. Ebi Vakas gibi şura üyelerine müracaat etmeyi düşündüler. Hz. Ali, teklifi kabule yanaşmadı. Beni Amr mahallesindeki bir eve kapandı. İsyancılar Abdullah b. Ömer’e, Sad b. Ebi Vakkas’a, Talha ve Zübeyr’e gidip tekliflerinde ısrar ettiler. Hatta teklifleri kabul edilmeyince tehditler savurdular.
Neticede halkla beraber Hz. Ali’ye teklifi yaptıklarında “Buna ihtiyacım yok. Kimi seçerseniz kabulümdür.” dedi. Daha fazla ısrar ettiklerinde ise “Benden vazgeçin size vezir olmam emir olmamdan daha hayırlıdır.” diye cevap verdi. Fakat ısrar sürünce “İlla bende ısrar ediyorsanız bana gizli biat olmaz. Mescide gidelim, dileyen orada biat etsin.” dedi. Böylece halkı ve açıktan biati tercih ederek isyancıların oyunlarına alet olmak istemedi. Zaten Hz. Osman’ın halife seçilmesinde de ikinci aday oydu.
Hicri 35. yılda Zilhicce’nin 25’inde (M.24 Haziran 656) Cuma günü İslam Devletinin başkenti Medine’de ve Mescid-i Nebevi’de halkın biatiyle Hz. Ali, 4. Halife seçildi. Hazır olan halk, Hz. Talha ve Hz. Zübeyr biat ettiler.
Hz. Ali, ilk iş olarak halka hutbe okudu. Daha sonra Hz. Osman’ın katillerini bulmaya çalıştıysa da durumun çok karışık, içinden çıkılmaz olduğunu gördü. Bir şey yapamayacağını anladı. Medine’de ise karışıklık devam ediyordu.
Tam bu ahvalde Hz. Zübeyr ve Hz. Talha; Hz. Osman’ın katillerinin bulunması için onu ziyaret ettiler. Hz. Ali, “Kardeşlerim! Sizin bildiklerinizi bilmiyor değilim.” diyerek durumun/şu anda bir şey yapmanın mümkün olmadığını, önce sükunetin sağlanması gerektiğini söyledi. Daha sonra gereğinin yapılacağını açıkladıysa da bu cevabı yeterli görmediler.
İsyancılar da Medine’yi Hz. Ali, istemesine rağmen terk etmiyorlardı. Ancak Kufelilerden bir güç ona yardıma gelince duruma el atmaya başladı. Bu esnada Hz. Talha ve Hz. Zübeyr, Medine’den ayrılıp Mekke’ye gitmişlerdi.
Numan b. Beşir ise Hz. Osman’ın kanlı gömleğini ve hanımı Naile’nin kesilen parmaklarını Şam’a Muaviye’ye götürmüştü. Götürülenler Şam’da büyük camide halka teşhir edilince bu işin sorumlusu ve müsebbibi Hz. Ali olarak ilan edildi.
Böylece iki fikir doğdu:
*Osman’ın kanını dava ederek katillerini bulup kısas uygulamalı diyen Muaviye ve taraftarları
*Önce Müslümanları birleştirmek, kalplerini ısındırmak ve güven ortamı tesis etmeye çalışmak diyen Hz. Ali ve taraftarları
Hz. Ali, dönmemek üzere biattan sonra Medine’yi terk edip Irak’a/Kufe’ye göçtü. Çünkü siyasi gelişmeler böyle gerektiriyordu.
Böylece 5 yıla yakın olan hilafeti boyunca bu problemlerle uğraştı.
(Devam Edecek)
Mehmet Ali Gönül
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.