İngiltere'de 14 Ocak 2013 Basın Özeti
İngiltere Başbakanı David Cameron'ın ülkesinin Avrupa Birliği üyeliği konusunda merakla beklenen konuşması yaklaşırken, konunun gazetelerde daha fazla yer bulmaya başlaması dikkat çekiyor.
Daily Telegraph gazetesine göre, Cameron gelecek hafta yapacağı konuşmada, Brüksel'den geri almak istedikleri yetkilerle ilgili planlarını açıklayacak ve önümüzdeki seçimleri kazanmaları durumunda 2017 ya da 2018'de AB üyeliği konusunda bir referandum düzenleneceği sözünü verecek. Gazeteye konuşan bir bakan yardımcısı, halka AB'de kalmanın ulusal çıkarlara uygun olup olmadığının sorulacağını söylüyor.
'Cameron'ın endişesinin nedeni sağcı partinin yükselişi'
Anamuhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Ed Miliband, partisi içinde Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan grupların baskısı altında olan Cameron'ın, ülkeyi gözü kapalı bir şekilde birlikten çıkmaya doğru götürdüğünü savundu. Anamuhalefete göre, Başbakan partisinin çıkarlarını ülkesinin çıkarlarının tercih ediyor.
Partiye göre Başbakan'ın Avrupa Birliği üyeliği konusundaki tavrının nedeni, birlik üyeliğine karşı olan sağcı, Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin ilk kez anketlerde Cameron'ın partisini geçerek ikinci çıkması.
Gazete yeni bir ankete dayanarak iktidardaki Muhafazakar Parti'nin üyelerinin büyük çoğunluğunun İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden tamamen çıkması ya da üyeliğin yerini ortak pazar ilişkisinin almasından yana olduğunu aktarıyor.
Bu ankete katılanların sadece yüzde ikisi İngiltere'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin şimdiki gibi kalmasından yana görüş bildirirken, yüzde 50'si Başbakan'ın konuşmasında referandum için kesin tarih vermesi gerektiğine inanıyor.
Financial Times yazarı Wolfgang Münchau ise İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılmasının hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini söylüyor.
Yazar, dönemin Maliye Bakanı John Major'ın ülkesinin 20 yıl önce tek para birimine katılmama hakkını tescil ettiği gün İngiltere'nin Avrupa Birliği'nin merkezinden zaten ayrıldığını belirtiyor.
'Kaya gazı devrimi'
Financial Times gazetesi, başyazısında Amerika Birleşik Devletleri'nde kaya gazı ve petrolü sektöründeki hızlı büyümenin olası siyasi ve ekonomik sonuçlarını değerlendiriyor. Kaya gazı ve petrolündeki üretim patlamasını piyango vurmasına benzeten gazete özetle şöyle diyor:
"Diğer ülkeler Amerika'yı kıskanmaya başlarken içeride bu beklenmedik zenginliğin nasıl kullanılacağıyla ilgili bir tartışma ve bunun ne kadar süreceği ile ilgili bir endişe var. Bunlar kötü sorunlar değil. Enerji fazlasını idare etmek, enerji kıtlığını idare etmekten daha kolaydır. Geçen hafta ABD Enerji Enformasyon İdaresi'nin ülkenin petrol ithalatının 2014'te son 25 yılın en düşük seviyesine ineceği yolundaki öngörüsü, kaya petrolü devriminin hangi noktaya geldiğini gösteriyor. Belki, Amerika'nın Suudi Arabistan'ı da geçerek dünyanın en büyük petrol üreticisi olacağı tahmini gerçekleşmeyebilir ama yaşanmakta olanlar yeterince kaydadeğer."
Geçen hafta bir grup üreticinin çıkarılan bu gaz ve petrolün ihracına sınırlama getirilmesi ve bu kaynakların Amerikan sanayine ucuz girdi sağlaması çağrısında bulunduğunu hatırlatan gazete şöyle devam ediyor:
"Bu çağrıya direnmek gerekiyor zira, Amerikan gazının içeride mi dışarıda mı kullanılacağına hükümetler değil piyasalar karar vermeli. Petrol ithalatına bağımlılığın azalmasıyla ABD'nin Orta Doğu'daki stratejik çıkarlarının da zayıflayacağı yönündeki bir yaklaşım doğru değil. Petrol pazarı küreseldir ve Körfez'den petrol arzının sekteye uğraması dünyanın başka yerindekiler kadar Amerikalı tüketcilere de zarar verir. Artan iç üretim bu darbenin etkisini azaltabilir belki ama bir petrol şoku Avrupa ve Çin'i resesyona sokarsa Amerika da zarar görür. Petrolün dışındaki unsurlar, örneğin İran'ın nükleer programı her halükarda ABD'nin bölgeye ilgisini devam ettirecektir."
"Ayrıca petrol ve gaz üretimi Amerika'nın ekonomik sorunlarına çare olmayacak. 2011'de petrol üretimi gayri safi yurt içi hasılaya yüzde 1,2 oranında katkıda bulundu. Kaya gazı ve petrolü ekonomiye önemli bir takviye ama büyümeyi güçlendirmeye yönelik makraekonomik ve yapısal politikalara olan ihtiyacı ortadan kaldırmıyor."
'Fransa terörle savaşta'
Daily Telegraph gazetesi, Fransa'nın Mali'ye müdahalesiyle ilgili haberinde, Fransız savaş uçaklarının Kuzey Mali'de El Kaide militanlarının ilerleyişini durdurduğunu aktarıyor. Fransız Savunma Bakanı'nın "Fransa terörizmle savaşta" dediğini belirten gazete, İngiltere'nin de hava ikmal desteği için bu ülkeye iki askeri kargo uçağı gönderme kararı aldığını yazıyor.
Times gazetesi ise İngiltere'nin Mali'ye askeri eğitim ve istihbarat desteği sağlayacağını, İngiliz Hava Kuvvetleri'ne ait casus uçakları ve insansız uçakların Afrika'ya gönderilmek üzere hazır bekletildiğini kaydediyor.
Times gazetesi yazarı Tom Coghlan, Mali'de 'El Kaide ile bağlantılı radikal İslamcıların güçlenerek bölgesel istikrar için tehdit hale gelmesinde' 2011'de Kaddafi yönetimine karşı gerçekleştirilen devrimin payının büyük olduğunu belirtiyor.
Yazar, devrimde Kaddafi'nin elindeki cephaneliklerde bulunan çok sayıda silahın isyancıların eline geçtiğine ve bunların bir kısmının ülke dışına kaçırıldığına dikkat çekiyor. Yazara göre, Batılı istihbarat örgütleri, bu silahların Somali'deki Eş Şebab militanları ve hatta Mısır'da Sina Yarımadası'ndaki grupların eline geçtiği uyarısında bulunuyor.
BBC
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.