İnsan Hakları Cemiyeti Başkanı Mehmet Karadağ'dan Gezi Olayları değerlendirmesi
Gezi Parkı davasında verilen beraat kararlarını değerlendiren İnsan Hakları Cemiyeti Başkanı Avukat Mehmet Karadağ, Gezi Olaylarının uluslararası bazı mihraklar tarafından finanse edildiği haberlerinin de basında yer aldığını hatırlattı.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Gezi Parkı Davasında karar dün açıklandı. Mahkeme, davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala'nın da aralarında olduğu "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan yargılanan 9 kişiye beraat kararı verdi.
Gezi Parkı Davası sanıkları hakkında verilen beraat kararını değerlendiren Avukat Mehmet Karadağ, "Türkiye Cumhuriyeti Devletini ortadan kaldırmak" ve "Türkiye Cumhuriyeti Devletini görev yapamaz hale getirmeye teşebbüs etmek" suçundan yargılanan sanıkların beraat edilmesinin, yargı ve adalet mekanizmasında güven eşiğinin düşmesine sebep olduğuna dikkat çekti.
2013 yılı Gezi Olayları sonrası 2014 yılında Diyarbakır'da meydana gelen 6-8 Ekim olaylarını da değerlendiren Karadağ, her ne kadar iki olay arasında durum itibari ortak yönler olmazsa da temelde bir mantık benzerliği olduğunu söyledi.
"O dönemde temel hak ve özgürlükler kullanılamaz hale getirildi"
2013 yılında meydana gelen Gezi Olaylarının Türkiye'nin birçok yerine yayıldığını belirten Avukat Mehmet Karadağ, "Öncelikle Gezi Parkı Olayları 2013 yılında başlayıp neredeyse Türkiye'nin her yerine yayılan bir durumdu. Yine Gezi Olayları, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, geniş çaplı deyim yerinde ise isyan hareketleri olarak yapıldı. O dönemde temel hak ve özgürlükler kullanılamaz hale getirildi. Kamu kaynakları pervasızca yağmalandı. Her taraf yakıldı ve yıkıldı. Yine büyük çapta hem maddi hem de toplumsal gerilim oluşturuldu. Hatta bu olaylardan sonra dindar ve mütedeyyin insanlara da saldırıların olduğunu gördük." ifadelerini kullandı.
Gezi olaylarında derinlemesine soruşturma açılmadığını belirten Karadağ, "2013 yılında meydana gelen Gezi Parkı Olayları neticesinde geniş çaplı soruşturma yapıldığını görmedik. Fakat her ne hikmetse 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu süreç hızlandı. Neticede bütün bu olaylardan sonra İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde bir dava açılarak Gezi Olayları yargıya taşındı. Bu davada birçok sanık ve müşteki yer alıyordu. İddianame hazırlanarak sanıkların çoğu hakkında Gezi Olaylarını finanse etmek, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ortadan kaldırmak ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini görev yapamaz hale getirmeye teşebbüs etmek suçlarından yargılandı." dedi.
"Gezi Olaylarının uluslararası bazı mihraklar tarafından finanse edildiği haberleri de çıktı"
Karadağ, "Gezi Olaylarında uluslararası bağlantıların olduğu ve uluslararası bazı mihraklar tarafından finanse edildiği ile ilgili haberler de çıktı. Bunlar iddianameye de yansıdı. Bu şekilde olan davadan dolayı, haliyle halkta 'ne sonuç çıkacak' diye bir merak uyandırdı. Merak edilen sorunun cevabını Gezi Davasında sanıkların beraat kararı ile öğrenmiş olduk." ifadelerini kullandı.
Gezi Davası sonrası çıkan beraat kararları kamuoyunda bulunan kişilerin aklında birtakım şüpheler oluşturduğunu belirten Karadağ, "Verilen beraat kararları sonucu kamuoyu şunları merak ediyor: Haklarında ağırlaştırılmış müebbet istemi olan kişiler, ne oldu da birden beraat etti? Tabi baktığımızda dava kararının da gerekçesi henüz açıklanmadı. Daha önce Ergenekon, Balyoz ve 28 Şubat davalarında da aynı durumun yaşandığını hatırlıyoruz. Bu davalarda da beraat kararı ve etkisiz kararlar çıktığını biliyoruz. Tam da bu noktadan hareketle kamuoyunun 'Acaba Gezi Olayları Davası da bu şekilde mi sonuçlanacak veya işleyişleri bu şekilde mi sürecek?' diye ciddi şüpheleri var. Doğrusu bizler de 'Bu davanın hukuki dayanağı ve kaynağı nedir?' diye merak ediyoruz." şeklinde konuştu.
"Gezi Davasında dış bir müdahale mi oldu?"
Karadağ, "İkinci merak edilen bir husus da şudur: Acaba davalara dışardan bir müdahale mi oldu? Bu noktada şüpheler var. Bu müdahalenin, çok eskiden beri Türkiye kamuoyuna hâkim olan gerek iş dünyası gerek medya ve gerekse hayatı ilgilendiren diğer alanlarda dış etmenlerin gücünü elinde tutan kesimler tarafından yapıldığı şüphesi var. Şayet yargıya böyle bir müdahale varsa ve karar da bu müdahaleler sonucunda gerçekleşmişse, bu çok vahim bir durumdur. Kamuoyu nazarında güven eşiği çok düşük olan yargı sistemi ve adalet mekanizması bundan büyük bir yara alacaktır. Dolayısıyla kamuoyunun aklındaki bu şüpheler giderilmelidir." dedi.
"Gezi davasında yargılanan sanıklar için acaba üstünlerin hukuku mu uygulanıyor?"
Karadağ, "Merak edilen diğer bir şüphe de şudur: Gezi davasında yargılanan sanıklar için acaba üstünlerin hukuku mu uygulanıyor? Bu dosyada yargılanan kişiler acaba dokunulmaz mıdır? Bir vatandaş nazarıyla baktığımızda bunları sormadan da edemiyoruz. Ortada ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılamalar varsa bunların cezasız bırakılmaması gerekiyordu. Çünkü Gezi Olayları, bizim de şahit olduğumuz vandallık boyutuyla günlerce süren bir kalkışmaydı. Tabiki bir hukuk devletinde bu durumların karşılıksız kalması kabul edilebilecek bir durum değildir." şeklinde konuştu.
"Gezi Olayları ile 6-8 Ekim Olayları arasında temel de bir mantık benzerliği var"
Karadağ, "2013 yılında meydana gelen Gezi Olaylarından sonraki yılda Kürdistan bölgemizde vahşet boyutlarına varan 6-8 Ekim olaylarına da tanıklık etmiştik. Her ne kadar Gezi Olayları ile 6-8 Ekim olayları arasında ortak bir durum olmazsa da temel bir mantık benzerliği olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği üzere 6-8 Ekim süreci ile ilgili derinlemesine bir soruşturma yapılmamıştı. Bu bölgede yaşanan vahşetle dindar ve mütedeyyin Müslümanlar muhasara altına alındı ve birçoğu kurban eti dağıtırken katledildi. Bütün bunlardan sonra 6-8 Ekim olaylarının bir hukuk çerçevesi içerisinde ele alınıp suçluların hak ettiği cezayı aldığını görmedik. Devam eden bir karar olan 6-8 Ekim olayları için umudumuz o dur ki hak ve hukuk çerçevesinde adaletli bir kararın çıkmasıdır." ifadelerini kullandı.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.