İslam aleminin potansiyeli heba edilmek isteniyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyada kartların yeniden karıldığı, enerji kaynakları üzerinde küresel rekabetin arttığı, stratejik havzaların paylaşıldığı bir dönemde İslam aleminin potansiyeli böylece heba edilmek isteniyor.” dedi.
Konya’daki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile akşam yemeğinde bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, “Dünyada kartların yeniden karıldığı, enerji kaynakları üzerinde küresel rekabetin arttığı, stratejik havzaların paylaşıldığı bir dönemde İslam aleminin potansiyeli böylece heba edilmek isteniyor.” dedi.
Ekonominin lokomotifi olan şehirlerin başında gelen Konya’nın, bu ününe yakışır bir şekilde her gün büyümeye, gelişmeye, yeni eserler ve hizmetlerle zenginleşmeye devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün gerçekleştirilen toplu açılış ve temel atma törenleriyle Konya’nın 2 milyar liralık yatırım bedeli yeni tesis ve hizmetlere kavuştuğunu söyledi ve bunların Konya’ya hayırlı olması temennisinde bulundu.
"Millet olarak kritik günlerden geçiyoruz"
Millet olarak kritik günlerden geçildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hemen her gün tahammül sınırlarımızı zorlayan saldırılara, kalleş terör eylemlerine, iç ve dış provokasyonlara maruz kalıyoruz. Sadece biz değil, bölgemiz ve tüm İslam coğrafyası çatışmalardan sınır kavgalarına, siyasi bunalımlardan ekonomik istikrarsızlıklara kadar birçok sorunla, sıkıntıyla yüzleşiyor. İslam dünyasındaki mezhep ve etnik temelli ayrımlar köpürtülerek, kışkırtılarak Müslümanlar adeta bir iç savaşa sürüklenmeye çalışılıyor.” dedi.
“Şii-Sünni diyerek kan ve husumet sokulmak isteniyor”
Avrupa’nın 1600’lü yıllarda yaşadığı 30 yıl savaşlarına benzer bir kanlı çatışmanın fitili ateşlenmesinin hesabının yapıldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Dünyada kartların yeniden karıldığı, enerji kaynakları üzerinde küresel rekabetin arttığı, stratejik havzaların paylaşıldığı bir dönemde İslam aleminin potansiyeli böylece heba edilmek isteniyor. Bu kıyamet senaryosunun en kullanışlı araçların ise terör örgütleri oluşturuyor. Dikkat ediniz, DAEŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab ve FETÖ gibi dini kavramları kullanan bu örgütlerin en büyük mağduru kim? Yine Müslümanlar. Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Pakistan’da, Filistin, Mısır, Libya, bütün buralarda mezhep temelli hareket eden irili-ufaklı birçok silahlı unsurun da hedefi yine Müslümanlar… Yüzyıllardır aynı mescitte ibadet etmiş, aynı kıbleye yönelmiş, aynı dine, aynı Kutsal Kitaba, aynı Peygambere inanan insanların arasına Şii-Sünni diyerek kan ve husumet sokulmak isteniyor. İçimizi karatan bu manzara karşısında kendi vatandaşlarına, tüm mazlumlara ve bölgesine umut olan inanın, açık, net söylüyorum, tek ülke Türkiye’dir, hiç tereddüt etmiyorum.”
"Ülkemizden yayılan umut ışığı birilerini rahatsız ediyor"
Türkiye’nin son 14 yılda ekonomiden siyasete, demokrasiden dış politikaya, ticaretten altyapı yatırımlarına her alanda büyük bir başarı hikayesi yazdığını ve Türkiye’nin bu başarı hikayesinin geleceğe ışık tuttuğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz Türkiye’nin bu önemli konumunu dünyanın farklı köşelerindeki kardeşlerimizin gönderdikleri mesajlarda da görüyoruz, yaptığımız ziyaretlerde bizzat şahit oluyoruz. Bununla birlikte, ülkemizden yayılan bu umut ışığının birilerini ciddi manada rahatsız ettiğini de biliyoruz” diye konuştu.
Kendisini ziyarete gelen Musulluların birkaç ay öncesine kadar umutsuz olduklarını, Türkiye’nin Cerablus’un yürüttüğü harekatla DAEŞ’ten kurtulmasından sonra umutlarının arttığını ifade ettiklerini ve “Şimdi biz umudumuzu artık Türkiye’nin Irak’taki atacağı adımlara bağladık” dediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başika’daki Türk birliğinin Irak merkezi yönetimini rahatsız ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu’na ve kendisine yaptıkları ziyarette Irak merkezi yönetiminin DAEŞ’le mücadelekapsamında Türkiye’yi bizzat oraya davet ettiklerini yardım istediğini hatırlattı “Şimdi buradan çıkmalı diyor. Kusura bakma, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti istediğiniz zaman gelen, istediğiniz zaman, çık dediğin zaman çıkan bir ülke değildir” ifadelerini kullandı.
Musul Operasyonu
DAEŞ’in Musul’daki sayısının az olduğunu, koalisyon güçleriyle birlikte Türkiye’nin kimseden yardım istemeden DAEŞ’i oradan çıkarabileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Ama bakın şimdi son zamanda bir şey söylemeye başladılar; ne diyorlar? ‘Türkiye’yi biz koalisyon güçleri içerisinde görmek istemiyoruz.’ Niye? Mesele şu: Masada Türkiye’yi görmek istemiyorlar, sıkıntıları bu, çünkü Türkiye masaya oturursa o zaman tabii ki orada devran değişecek. Geçmişte de durum böyle oldu, yani o meşhur 1 Mart tezkeresi olayında da, bana göre o zaman Türkiye’nin yanlışı odur, çıkmamalı ve biz orada kesinlikle olmalıydık. Eğer biz o gün orada olmuş olsaydık, bugün Irak’ın kaderi Allah’ın izniyle böyle olmazdı. Biz tabii istenmediğimiz yerde olmayız dedik çekildik, ondan sonra istedikleri gibi at oynattılar ve orayı istedikleri gibi parsellemeye başladılar. Şimdi gelinen nokta bizim için önemli. Burada, biz Başika’da şu anda 700’e yakın askerimizle varız, araç-gereç neyse orada varız ve Musul’a yakın bir noktadayız. Buradaki gelişmeler şu anda bizim de kontrolümüz altında, ne gerekiyorsa bunu da yapmaya hazırız ve yapacağız.”
"Ülkeme darbe yapanlar nasıl mağdur oluyor?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, örgüte yönelik mücadelede açığa alınmalar ve görevden ihraçlarla FETÖ mensuplarının ve yakınlarının mağdur edildiğine ilişkin söylemlere de değindi ve değerlendirmelerde bulundu: “Eğer mağdur diyorsanız, mağdur benim 241 şehidimin yakınlarıdır, 2 bin 194 gazimin yakınlarıdır, asıl mağdur onlar. Ülkeme darbe yapan nasıl mağdur oluyor? Ülkemi yıkmaya çalışan, bu kadar şehidimiz, bu kadar gazimizin olmasına neden olanlar, nasıl oluyor da bunlar mağdur oluyor? Bakın nerelerden ne tür kasalar çıkıyor, nerelerden ne tür gizli evraklar çıkıyor. Daha neler çıkacak durun bakalım, inlerine daha yeni yeni giriyoruz, inler açıldıkça başka inler çıkıyor. PKK’da bile bu kadar in görmemiştik; bunlar şehrin merkezindeki inler, öbürü dağlardaki inler. Onun için üzerine üzerine gideceğiz, onlar kaçacak biz kovalayacağız. Ve temenni ederim ki, bunlara ev sahipliği yapanlar da bunlardan bir dert görsün, bunları yurt dışında vesaire hani saklayanlar var ya, bunlara ev sahipliği yapanlar var ya. Bugün meydanda söyledim, biz şu anda yeni bir hazırlığın da içerisindeyiz, birçoklarını buraya görevli olanlardan gidenler vesaire geri çağırıyoruz. Belli süre verilecek, geldiler geldiler, gelmedikleri takdirde gereğini yapacağız. Çünkü bu vatanın evladı olan buraya gelir, bildiği doğrular neyse onları ilgili mercilere anlatır, anlatmıyorsa o zaman da bedelini öder. Hiç olmazsa biz de bu bizim vatandaşımızdır demeyiz, yakalandığı yerde de gereğini yaparız.”
15 Temmuz gecesi yaşanan hadiseyi, Türkiye’nin daha önce yaşadığı darbelerden, cunta girişimlerden farklı olarak, diz çöktürmeyi, modern müstemleke haline dönüştürmeyi hedefleyen topyekun bir işgal teşebbüsü olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millette silah doğrultanlar, 241 vatandaşımızı şehit edip 2194’ünü de yaralayanlar elbette hukuk önünde bunun hesabını verecekler, hiçbir ihanet cezasız kalmaz. Zira zalime merhamet mazluma zulümdür. En büyük mağdurun bizatihi millet olduğu bu ihanetin hak ettiği cezayı bulması için elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız” şeklinde konuştu.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.