İslam’da Aile ve Çocuk Eğitimi

İslam’da Aile ve Çocuk Eğitimi

“Hepiniz çobansınız (mesulsünüz), mesuliyetiniz altında bulunanlardan sorumlusunuz.” (Hadisi Şerif)

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun! O’nun üzerinde sert, şiddetli, Allah’ın kendilerine emrettiğine isyan etmeyen ve ne emrolunursa yapan melekler (zebaniler) vardır.” (Tahrim: 6)

“Hepiniz çobansınız (mesulsünüz), mesuliyetiniz altında bulunanlardan sorumlusunuz.” (Hadisi Şerif)

İnsanı sosyal bir varlık olarak yaratan Allah-u Teala’nın, insana verdiği nimetlerin başında aile gelmektedir. İnsanların huzur bulabileceği bir yuva olan aile, toplumu meydana getiren temel unsurdur. Toplumun terakki etmesi, ilerlemesi ve hayırlı bir toplum olmasının yegane yolu, ailenin sağlıklı İslami temellere oturmasıdır.

Bir insanın iyi veya kötü, başarılı veya başarısız, alim veya cahil, mutlu veya mutsuz olması kısacası Müslüman veya kâfir olması büyük ölçüde ailede aldığı eğitime bağlıdır. Bu ailelerde olumlu veya olumsuz yetişen bireyler, kişiler bu toplumu meydana getirmektedirler. İslam’dan uzak olmasından, kötü olmasından, sahtekar olmasından, dolandırıcı olmasından, kimsenin kimseye fayda vermediğinden, kısacası her halinden şikayetçisi olduğumuz bu toplumu bizler meydana getiriyoruz. Ailelerimizin bu hale gelmesinden herkes sorumludur. Bunu düzeltmenin tek yolu yine bozulmaya başladığı yerden, yani aileden işe başlamaktır. Aksi taktirde toplumdan şikayet ederek, memleket meseleleri lafazanlığı yapmaya hakkımız olmadığı gibi hiçbir faydası da yoktur.

Hiç uzağa gitmeye gerek yok. İşte, muallimi ile, müdürü ile, öğrencileri ile okulumuz; işte, eğitimi ile, ekonomisi ile, hukuku ile ve hepsinden önemlisi idaresi ile küçük devletimiz; işte, sağlıklı gelişimi ile, beslenmesi ve bakımı ile sağlık merkezimiz; Şafi olan Rabbimiz hastalık vermesin, gerektiğinde işte hastanemiz; ve hepsinin temeli ve değerlisi tesbihleri ile, seccadeleri ile, levha ve Kur’anları ile işte Mescid gibi ibadetgahımız… Kısacası işte biz, işte AİLEMİZ…

Evet kardeşler, bu gün boş ve faydasız uğraş ve şikayetleri bırakıp işe başlama günüdür. İşe en yakınımızdan yani ailemizden başlama günüdür. Tıpkı kâinatın Efendisi, varlığın nuru, Efendimiz, Rehberimiz Resulullah’ın (sav) yaptığı gibi Hatice’lerimizden, Ali’lerimizden, Zeyd’lerimizden eğitime başlama vaktidir. Ancak bu şekilde Rabbimizin dediği gibi kendimizi ve çocuklarımızı o ebedi azaptan kurtarabiliriz. Aksi taktirde Allah korusun, bu gün toplumu kasıp kavuran günahkarlık ateşi hepimizi yakacaktır. Evlatlarımızı, göz nurlarımızı ellerimizden alıp şeytanın kucağına atacaktır. Rabbim muhafaza, gözümüzden sakındığımız, Rabbimizin bizlere hediyeleri ve hayatımızın meyveleri olan çocuklarımız birer psikopat, uyuşturucu bağımlısı, bunalımlı, kısacası dünya ve ahireti kaybeden müflislerden olacaktır. Ve bizler de aynı ateşten payımıza düşeni almış olacağız. (Allah muhafaza!..)

Hem kuzularımızı zalim kurda kaptırdıktan sonra, hangi yüzle bu ümmetin Peygamberinin huzuruna çıkabiliriz? Değil mi ki O, bize çobanlığımızı hatırlatıp zalim şeytana karşı bizleri uyarmıştı. Hem şefaatini hangi yüzle talep edebiliriz?

Muhterem kardeşler! İhmal ettiğimizde dünya ve ahirette bu kadar vahim sonuçları olan, yerine getirdiğimizde ise Ahirette karşılığı cennet, bu dünyada da yüreklere su serpen, gönüllere huzur veren bir aile olan bu görev ve sorumluluğumuza bakalım. Bu kadar zor mudur ki, çoğumuz yapmıyoruz? Hayır, kesinlikle hiç de öyle zor değildir. Bilakis kolaydır. Kolay olduğu gibi tatlıdır. Yapacağımız tek şey

İslam’ı, ailemizde hayata geçirmektir. Bütün haramlar zordur, çirkindir, zararlıdır. Bütün helaller ise kolay, güzel ve faydalıdır. Yapacağımız şey her birimiz evimizin önünü temizleyecek, böylece belediye çöpçülerine ihtiyacımız olmayacaktır.

Şimdi kiminizi duyar gibiyim: “Sadece benim ailemi düzeltmem toplumu düzeltmez ki…” diyorsunuz. Her şeyden önce biz Allah’a, Resulullah’a (sav) karşı görevimizi yerine getirmek durumundayız. Ama şunu unutmayınız ki toplumdaki her iyi insan “benim tek yapmam, uğraşmam fayda vermez” diyor ve şeytanın tuzağına düşerek görevlerini ihmal ediyor. Ama şunu unutmayalım ki, Resulullah’ın(sav) Hazreti Hatice (r.anha) ile başladığı eğitimi bütün dünyayı sardı. Hem değil mi ki bütün uzun yolculuklar küçük bir adımla başlıyor…

Öyle ise hiç zaman kaybetmeden, ailemizin eğitimine başlıyoruz. İşte bu köşemizin amacı, bu eğitimimize bilinç getirmek ve ailelerimizin mutluluk, hayır ve nur yuvaları olmalarına yardımcı olmaktır. Allah izin verirse bu köşemizde ailemizin, çocuklarımızın, anne ve babalarımızın karşılaştığı ve karşılaşabileceği tüm sorun ve problemleri işleyeceğiz. Daha önemlisi çözüm yöntem ve tekniklerini anlatacağız. Anne-baba-çocuk görev ve sorumlulukları ile aralarındaki iletişim yine ana konularımız olacaktır inşallah.

Bu ayki konumuz, her hayrın başı olan “Allah’a İman”dır.

Marifetullah, yani Allah’ı tanıma, Allah’ı bilme, insanoğlu için her şeyden önemlidir. Zira Allah’ı tanımayan biri saraylarda da olsa gerçekte zindandadır, Allah’ın tanıyan bir insan ise zindanda dahi olsa gerçekte saraydadır. Allah’a inanan bir insan biliyor ki bu kâinatın, insanların, olayların ve her şeyin kontrolü Allah’ın elindedir. Olaylar karşısında rahattır. Mütevekkildir. Başarılı olduğu zaman şımarmaz, zafer sarhoşu olmaz. Zira biliyor ki başarı ve muvaffakiyet Allah’tandır. Başarısız olduğunda ise ümitsizliğe düşmez, zira biliyor ki Allah’ın rahmeti boldur. Ve her şey O’nun taktiri iledir. Bu konuyu, yani Allah’a imanın ne kadar önemli olduğunu Üstad Bediuzzaman Said Nursi Hazretlerinin, kendisine soru soran gençlere verdiği şu örnek bile akıl sahiplerini Allah’a imana sevk eder. Üstad trenle yolculuk sırasında gençlere şunu anlatır (özet olarak anlatıyorum): “Bakın şimdi şu tren bütün gürültüsü, cüssesi, sesi ve dumanı ile şu tünelin ağzından, süratli ve saldırgan bir vaziyette çıkıyor. Trenden bir-iki metre uzakta duran şu çocuk gülümseyerek trene el sallıyor. Niye? Çünkü çocuk biliyor ki bu koca tren bir makinistin kontrolünde hareket ediyor. Onun için çocuk çok rahat ve huzurludur. Ama farz edelim ki Rüstem-i İrani, Herkül-i Yunani kendi zamanlarından bir an için bu tünelin ağzına geldiler. Onca cesaretlerine rağmen treni tanımadıklarından trenin koca gövdesi, düdüğü, gürültüsü, dumanı vb. saldırması ile neye uğradıklarını bilmeden bütün güçleri ile kaçacaklardı. Neden? Çünkü onlar bu koca makinenin bir makinistin kontrolünde olduğunu bilmiyorlar. Makinisti tanımıyorlar.”

İşte, teşbihte hata olmasın, aynen öyle de Allah’a inanan bir insan bütün bu dünyanın, yıldızların ve her şeyin kontrolünün Allah’ta olduğunu biliyor. Onun için olaylar onu ürkütmez, sorun ve sıkıntılar onu yıldırmaz. Azmini ve kararlılığını kaybetmez.

Durum bu iken akıllı bir anne-baba çocuklarının saadeti için, cesur, kararlı ve mutlu bir kişiliğe sahip olmaları için, kısacası dünya ve daha önemlisi Ahiret saadetleri için her şeyden önce çocuklarına Allah’ı anlatır, tanıtır. Zira bir iğne bile kendiliğinden, ustasız ve amaçsız olmaz iken şu koca kainat, yıldızlar, dünya, ay, güneş ve her şeyi ile mükemmel bir varlık olan insanoğlu mümkün müdür ki amaçsız olsun? Bu dünyaya gelişimizin amacı, Allah’ı tanımaktır. Aklı selim ile düşündüğümüzde bu bizim için her şeyden önemlidir. İman insanı insan yapar, belki sultan yapar. Buradaki konumuz Allah’a imanın önem ve değerini anlatmak olmadığından kısaca önemine değindik. Gerçek anlamda insan olan insan, bunun önemini bilir. Ancak ne kadar anlatılsa ve öğrenilse değerdir. İnşallah bu ayrı bir konu olarak başka sayılarda işlenecektir. Burada değinmek istediğim beslenmeleri için, giyimleri için, eğitim ve sağlıkları için bu kadar didindiğimiz çocuklarımızın gerçekten hayırlarını istiyorsak her şeyden önce onlara Allah’ı anlatmalıyız. Onların dünya ve ahiretlerinin kurtuluşu Allah’ı tanımadadır. İşte bu ayki konumuz da budur.

-Çocuklarımıza Allah’ı nasıl anlatalım?

-Çocuk hangi yaşlarda hangi kavramları nasıl anlar?

-Allah’ı anlatmak için çocuğumuzla nasıl bir iletişim kuralım?

-Konu ile ilgili beklenmedik sorularını nasıl cevaplayalım … vesair aklınıza gelebilecek tüm sorulara cevap arayacağız inşallah.

Çocuğa neyi, ne zaman ve nasıl öğretileceği konusu öteden beri eğitimci, anne ve babaları meşgul etmiştir. Bu öğretilecek konular imana dair olunca, bu sorulara verilecek cevaplar daha bir önem kazanmaktadır.

Çocuklarımızı Müslümanca yetiştirmek ve Allah’ı tanıyan bir insan olmaları için sadece maneviyatları değil, aynı zamanda dünyevi işlerinde de başarılı olmaları için öncelikle çok mühim bir konuyu işleyeceğiz. Bu konuyu çok önemsiyoruz. Çünkü çocuklarımızın dünya ve Ahiret başarılarında anahtar rolündedir. Bu anahtar, bizlerin çocuklarımızla olan iletişimimizdir. Yani anne ve babanın çocuklarını anlayabilmeleri, sorun, sıkıntılarını sezebilmeleri ve bunları sağlıklı bir şekilde giderebilmeleridir. Aynı zamanda anne-babanın oluşturduğu diyalog sonucu çocuğun her şeyini; sevinçlerini, kederlerini, sıkıntılarını ebeveynine açabilmeleri, her türlü soruyu sorabilmeleri, anne-babanın da bunları sağlıklı bir şekilde cevaplayabilmeleridir. Bu sanıldığı kadar kolay olmamaktadır. Diyebiliriz ki eğitimin uğraştığı en önemli problem budur. Çocuğun öğretmeni ile ve dış dünya ile sağlıklı bir iletişim kurması… Eğer çocuğunuz her türlü sorun ve sıkıntısını size anlatıyorsa ve aklına gelen her soruyu sorup sizlerden sağlıklı cevaplar alabiliyorsa, aranızda problem kalmaz demektir.

İşte çocuklarımıza imana dair konuları anlatmak için bize en gerekli olan araç ve yöntemlerden biri de onlarla sağlıklı bir iletişim kurmamızdan geçer.

Peki onlarla nasıl bir iletişim kurabiliriz?

Ne yapalım ki çocuklarımız her türlü soruyu bize sorabilsin?

Nasıl davranalım ki hiçbir sıkıntılarını gizlemeden bizlere açabilsinler?bizlerden bazı şeyleri gizliyorlarsa ne yapmalı?

Eğer siz konuyu önemsemeden “zaten çocuklarımla iletişimim var” diyorsanız konuyu anlamamış ve çocuğunuzu tanımamışsınız demektir. Ama önemsiyorsanız ve gerekli donanıma sahipseniz, ilişkileriniz sağlıklı olur veya sağlıklı olacaktır demektir.

Lütfen bu konunun önemini anlamak için bir an bile olsa çocukluğunuza bir gezintiye çıkın. Hatırladığınız kadarı ile çocukluğunuzda size problem olan konuları değerlendirin. Çektiğiniz sıkıntıları hesaplayın ve sizi anlayabilecek birilerinin olması durumunda işlerin nasıl değişebileceğini düşünün. Bu sadece hatırlayacaklarınız, hatırladığınız ve hatırlayamadığınız kadarını çocuğunuz şimdi yaşıyor. İnşallah konunun önemini anlamışsınızdır. Şimdi bu işi nasıl çözebiliriz? deyip konuya geçiyoruz.

Psikologlar genel olarak çocukluk çağını şu devrelere ayırırlar:

-Bebeklik dönemi: 0-3 yaşları arası

-İlk çocukluk dönemi: 3-6 yaşları arası

-Son çocukluk dönemi: (Kızlarda) 6-11, (erkeklerde) 6-13

Şimdi bu devrelere göre çocuklarımızla iletişim ve Allah’a iman konusunu işleyip yukarıdaki sorulara cevap verelim:

İlk iki dönem yani 0-6 yaşları arası çocuğun geleceğini etkilediğinden dolayı çok önemlidir.

Evet değerli kardeşler, bir insanın yaşamını ve geleceğini etkileyen en önemli yaş, 0-6 yaşları arasıdır. Bizlere garip geliyor değil mi? Biz de bu yaşlardaki çocukları hiçbir şeyden saymıyoruz. Konuşmalarını, sorularını, fikirlerini, hareketlerini hiç mi hiç önemsemeyiz. Bu yaştaki bir çocuk konuştuğunda “sus yaşın yetmez”, soru sorduğunda “aklın almaz”, bir hata yapıp bir şeyler kırdığında ise bir tokatlık cevabını alıp dünyasına çekilir. Onlarla konuşmamız sadece ve sadece onlarla bir maskot gibi oynamamız, onlarla eğlenmemizdir. Doğru olmayan bir sürü şey söyler güler geçeriz. Bu tür tavırların çocuklarınızın-çocuklarımızın geleceğini ne kadar olumsuz etkilediğini bilseydiniz dehşete kapılırdınız. O küçük ve masum dünyayı çoğu kere farkına varmadan zehirlemiş oluyoruz. Evet verdiğimiz bu örnekler yaptığımız hatalardan sadece birkaçı. Bu hataları ve muhtemel çözüm yollarını inşallah yeri geldikçe zikrederiz.

Yaptığımız hataların en başında çocuklarımızla ilişkilerimizde dürüst bir kişilik sergileyemeyişimiz gelmektedir. Dürüstlüğün sembolü ise yalan söylememek ve bu konuda çocuklarımıza örnek bir şahsiyet oluşturmaktır. Birçok anne baba şakadan da olsa bu yola başvurarak çocuğunu aldatma yoluna gitmektedir. Oysa ki Allah Resulü (sav), şakadan da olsa çocuğa yalandan bir şey söylemenin gerçek anlamda bir günah olduğunu buyurmaktadır.

Yani 2 yaşındaki çocuğa, “Gel, gel bak sana şeker aldım” deyip onu çağırdıktan sonra şeker vermemek bildiğimiz yalandır ve günahı aynıdır.

“Sen şu işi yapsan sana şunu alacağım” deyip almamak münafıkların özelliğinden olan sözünde durmama sayılmıştır.

“Şu eşyanı bana ver, senin için saklayayım” deyip çocuğun o eşyasını kullanmak, bildiğimiz emanete ihanet günahını içermektedir. İşte kâinatın efendisi bu konuların tümünde doğruluğu esas alarak hareket etmemizi istemektedir.

“Bir çocuğa şakadan da olsa yalan söylemek yalandır.”

Evet kardeşler, bu öyle önemli bir konudur ki bugünkü eğitim sistemlerinin hepsi Peygamber Efendimizin bu sözünü gerçekleştirmek için didiniyor. Elbette ki, Müslüman olmayan eğitimciler bu söz peygamberimizin sözüdür diye önem veriyor değiller. Ama önemini fark ettiklerinden dolayı tüm çabaları hakikatte bu sözü gerçekleştirmeye dayanmaktadır.

Evet Müslümanlar, anneler, babalar, her şeyde olduğu gibi bu konuda da Efendimize uymuş olsak bu kadar profesörün uğraşıp durduğu çocuk eğitiminin önemli bir kısmını hal etmiş oluruz. Peki nedir bu sözün anlamı? “Şakadan da olsa bir çocuğa yalan söylemek yalandır, günahtır.”

Bu sözün bize anlatmak istediği en önemli ders;

“Çocuk bir kişidir, çocuğu ciddiye almalıyız” olgusudur. Çocuk başlı başına bir kişidir. Benim gibi, sizin gibi… Onlarla konuşunca o kişiliği onlara vermeliyiz. Nasıl ki birimiz birimize yalan konuştuğunda kabul edilemez ise aynı şekilde çocukla konuşunca ona karşı dürüst olmalıyız.

Çocuğa yalan söylerseniz ne olur? Çocuk dediğimizde yaşı hiç önemli değil, isterse iki yaşında olsun. Çocuk sizin kendisine yalan söylediğinizi fark ettiğinde ne olur biliyor musunuz? Size karşı güveni sıfıra iner. Aynı şekilde söz verip de sözünüzde durmadığınızda da durum böyledir. Veya şunu düşünün, çocuk kendisi için önemli olan bir konuyu sır olarak size açtı. Siz de bu sırrı önemsemediniz ve açığa vurdunuz. Kendinizi çocuğun yerine koyarak düşünün. Bir daha sırrınızı paylaşır mısınız? Ya da siz bir işte çalıştınız, akşam patronunuz yevmiyenizi vermedi, ne kadar zorunuza gider, değil mi? Aynen öyle de “kızım, şunu yapsan sana bebek alacağım” deyip almamak çocuğun zoruna gider ve kendi patronuna -sizekarşı kızgın olur.

Çocuğu ciddiye almama, anne ve babanın bir zamanlar onların yaşında olduğunu unutmaları, çocuklarını bir şahsiyet olarak kabul etmeme, belli başlı olgun anlayış eksikliğinden kaynaklanan sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir anne ve baba eğer çocuklarını dinliyorsa onların görüşlerine değer veriyorsa, kendilerine basit gelecek fikirlerine kulak veriyorsa, kendi görüşlerini çocukları ile paylaşıyorsa, evle ilgili işler konusunda çocuklarının görüşlerini soruyorsa, hatta anne-baba bazı sıkıntılarını çocukları ile dertleşebiliyorsa, bunun karşılığı çocuk da aynı şekilde her şeyini anne-babaları ile paylaşır. Kendisine güveni artar. Kendisine ve fikirlerine değer verildiğini anlar. O da ona göre gelişir. Bunun sonucu olarak çocuk anne-babasını sever ve bağlılığı artar. Müslüman anne-babasının inanç ve fikirlerini benimser, inançla ilgili sorularını rahatlıkla sorar. Bunun sonucu olarak inançlı sağlıklı bir nesil yetişmiş olur.

Sonuç olarak Resulullah’ın (sav) çocuğa sakadan da olsa yalan söylemeyi, gerçek yalan olarak kabul etmesi ve yasaklamasından şunu çıkarıyoruz: çocuklarımızı ciddi birer Müslüman fert kabul edip birbirimizle konuşup birbirimize değer verdiğimiz gibi onlarla da konuşup aynı değeri vermek mecburiyetindeyiz.

Şunu da kesinlikle unutmuyoruz ki çocuklarımızla bir dost gibi bir arkadaş gibi iletişim kuramıyorsak onlara Allah’ı anlatamayız. Dolayısıyla güzel ahlakı, dürüstlüğü de anlatmamız mümkün olmayacaktır. İnşallah gelecek sayımızda yaşlarına göre çocuklarımızla ne şekilde iletişim kuracağımız meselesi üzerinde durmaya devam edeceğiz.

İnzar Dergisi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.