İstanbul’da ‘Vasat Ümmet’ konuşuldu

İstanbul’da ‘Vasat Ümmet’ konuşuldu

İstanbul’da Selam-Der tarafından düzenlen “Vasat Ümmet ve Sapmalar” konulu panelde “Vasat ümmet” ve “Kavmiyetçilik” konuları üzerine konuşmalar gerçekleştirildi.

İstanbul’da Selam-Der tarafından “Vasat Ümmet ve Sapmalar” konulu panel gerçekleştirildi. Yoğun katılımla gerçekleşen programda konuşmacı olarak Doğruhaber Gazetesi Yazarlarından Hasan Sabaz ve Abdulkadir Turan katıldı.

“Vasat ümmet” başlığında bir konuşma yapan Hasan Sabaz, tekfir için açık bir nassın inkâr edilmesi gerektiğini belirterek, bir kimsenin açık bir hükmü inkâr etmediği müddetçe yaptıklarına günah veya sapma denilebileceği ancak ‘küfürdür’ denilemeyeceğini söyledi.

“Kavmiyetçilik” konusunda bir konuşma yapan Abdulkadir Turan ise batının Müslümanlara karşı kavmiyet üzerinden “Böl, parçala, yut” kirli taktiğini kullandığını ifade etti. Turan, “Bu ırkçılığa bu milliyetçiliğe karşı durmak zorundayız. Bizim yükselmemiz için başka bir yol yok. Bunun için çalışmalıyız ve bunun bilincinde olmalıyız.” dedi.

İstanbul Şişli’de çeşitli faaliyetlerde bulunan Selam Gençlik İlim Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Selam-Der) tarafından Derviş Eroğlu Kültür Merkezinde “Vasat Ümmet ve Sapmalar” konulu bir seminer gerçekleştirildi. Yoğun bir katılımın olduğu programa konuşmacı olarak Doğruhaber Gazetesi Yazarlarından Abdulkadir Turan ve Hasan Sabaz katıldı.

Programda “Vasat Ümmet” konulu bir konuşma gerçekleştiren Doğruhaber Gazetesi Yazarı Hasan Sabaz, “Peygamberler salih ve vasat bir toplum oluşturmak için gönderildiler. İnsanları kurtuluşa davet ettiler. Günah çukurlarından çıkarmak için büyük bir çaba içerisine girdiler.” dedi.

Kalplerin içini göremediklerini belirten Sabaz, “Allah bir şeye haram demişse bu haramı işleyen, Allah’ın koyduğu sınır çiğniyor, kötü bir iş yapıyor demektir. Bu haramı işlerken kalbinde kötü bir şey vardı. Aslında inkâra niyetliydi. Ama biz kalbini açıp bakamayız ki. Resulullah (sav) hayatında buna bir örnek var. Usame bin Zeyd diyor ki ‘Bir grup ile beraber sefere çıktım. Birinin peşinden gidiyordum. Kılıcımı kaldırdım adam: ‘La İlahe İllallah’ dedi. Ben de kılıcımla vurdum boynuna’ diyor. Bunu Peygamber efendimize (sav) anlattım diyor. Peygamber Efendimiz de, ‘Bunu demesine rağmen sen yine de vurdun mu?’ diye sordu tekrar tekrar. Resulullah (sav) Peygamber efendimiz üzüldü, ‘beni bundan beri kıl’ dedi. Kıyamette ben bu ağırlık karşısında ne yapabilirim.’ Kimsenin kalbini açıp bakamayacağımıza göre bir şey haramsa haram, günahsa günah, sapmaysa sapmadır. Bir günahı değiştire değiştire küfür konusuna getirecek kadar yetkimiz de yok.” ifadelerini kullandı.

“Tekfir için açık bir nassın inkârı gerekir”

İmam Gazali’nin tekfir konusundaki görüşlerini dile getiren Sabaz, “İmam Gazali diyor ki; Te’vilde tekfir yoktur. Tekfir için açık bir nassın inkârı gerekir. Bir kimse açık bir hükmü inkâr etmediği müddetçe yaptıklarına biz günah deriz, sapma deriz ama küfürdür diyemeyiz. İşte İslam geleneği budur. Bu konuda çokça zikredilen maide suresi 44. ayetinin son cümlesinde geçen ‘Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.’ ayetidir. Bu ayetin son cümlesinden yola çıkıp Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenler kâfirdirler. Böyle bir sonuç çıkarıyorsun. Sonra hüküm konusuna da sen tanım getiriyorsun. Böylece içini doldurmuş oluyorsun. İslami geleneğe bu arada hiç bakmıyorsun. İlk dönem müfessirlerinde 100 yıl öncesine kadar olan müfessirlerin hiçbiri bunu anlamamış mı diyorsun? Hüküm verirken iki kötü arasında daha az kötü olanı tercih etme konusunda fıkıh ve tefsir âlimleri görüşler belirtmişler. Kaldı ki maide suresi 44, 45 ve 47. Ayetlerinde birinde ‘kâfirlerdir’ diğerinde ‘fasıklardır’, birinde ‘zalimlerdir’ diyor. Normalde tek bir tanım yapılamayacağını ayetten anlaşılıyor.” diye konuştu.

“Şuna kesin olarak iman ettik ki bizde biyolojik üstünlük yoktur”

“Kavmiyetçilik” konu başlığı altında bir konuşma gerçekleştiren Doğruhaber Gazetesi Yazarı Abdulkadir Turan ise “Biz farklı mezhepten dolayı farklı meşrepten dolayı birbirimizi tekfir etmeyeceğiz. Farklı ırktan, etnik yapıdan, soydan-soptan birbirimizi dışlamayacağız. Mesele bundan ibarettir. Mümin öze bakar. Biz öze bakacağız. Bakın biyolojik olarak hepimiz kardeşiz. Ama bunun yanında ümmet kardeşliği de vardır. Böylece bir kısmını dışlamış olduk. Temelde hepimiz kardeşiz, daha sonra imanda kardeşiz. Şuna kesin olarak iman ettik ki bizde biyolojik üstünlük yoktur. Aramızdaki üstünlük ancak takva iledir. Bir din düşünün ki ezilen bir köle iken Bilal-i Habeşi’yi Mekke eşrafının hazır bulunduğu zamanda Kâbe’nin tepesinden ezanı okuttu. Allah aşkına böyle bir dinde ırkçılık olur mu? İslami dönemde tekfir üzerine, mezhep üzerine kitap yazılmış. Lakin ırkçılık üzerine kitap yazılmamış çünkü böyle bir derdimiz olmamıştır.” diyerek İslam’da ırkçılığın olmadığına dikkat çekti.

“Her milletin ırkçıları o milletin düşmanıdır”

Her dilin Allah’ın birer ayeti olduğunu söyleyen Turan, “Bakın üç şey vahiysiz çözülmemiştir. Kâinatın yaratılış sırrı, insanını yaratılış sırrı ve dillerin sırrı. Hiçbir dil İslam içinde yok olmadı. Örneğin İslamiyet’ten öncesinde Kürtçeye ait tek bir satır yoktur. Ama İslamiyet ile tanıştıktan sonra yüzlerce kitap yazılmaya başlanmıştır. İşte bundan dolayı her kavim İslamlaşınca daha da güçlü olmuştur. Kısacası İslamiyet ile biz, biz olduk. Millet bizde din anlamındadır. İslam tarihinde hiçbir zaman kavim savaşları olmamıştır. Bizim Selahaddin’imiz olmasaydı dünya bizi nasıl tanıyacaktı. Gürcülere karşı şeddadilerle beraber Kürtler ve Türkler omuz omuza veriyor. Aynı şekilde Malazgirt’te, haçlılara, Moğollara karşı omuz omuza veriyor. Bizi birleştiren İslam Kubbesidir.  Bizi dillerimizden ırkımızdan vurdular. Ben birine ‘Mardinliyim’ dediğim zaman bana ‘eh olsun olsun’ diye cevap veriyorlar. Her milletin ırkçıları o milletin düşmanıdır. Eninde sonunda o millet kaybeder.” ifadelerini kullandı.

“Müslüman değişebilen ve değiştirebilendir”

Düşmanın Müslümanları ırklara, kavimlere ayırarak parçaladığının altını çizen Turan, “Araplara dediler ki siz hepiniz tek millet-ırksınız. Baktılar ki Araplar çok büyük, parça parça bölmeye kalkıştılar. Bölgesel milliyetçiliği diye bir şey çıkardılar. Fas milliyetçiliği, Mısır milliyetçiliği vb. Irak milleti Suriye milleti diye ayrım yaptılar. Aynı şeyi Türkiye için de yaptılar. Misakı Millîde Türkiye milliyetçiliği, Özbek milliyetçiliği, kazak milliyetçiliği diye ayrım yaptılar. Batı önce bölüyor, sonra parçalıyor daha sonra ise yok ediyor. Müslüman irade sahibidir. Müslüman değişebilen ve değiştirebilendir. Bu ırkçılığa bu milliyetçiliğe karşı durmak zorundayız. Bizim yükselmemiz için başka bir yol yok. Bunun için çalışmalıyız ve bunun bilincinde olmalıyız” dedi. (İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.