Kardeşi Molla Şerif'in dilinden Şehid Fahreddin Çelik
5 Ekim 1992'de PKK'nin kurduğu pusuyla şehid edilen Molla Fahrettin Çelik'in şehadet yıldönümünde hayatını ve mücadelesini anlatan kardeşi Molla Şerif Çelik, ağabeyinin kendisini İslam davasına adadığını söyledi.
İslam'a adanmış bir hayata sahip olan Şehit Fahreddin Çelik, tarih 5 Ekim 1992'yi gösterdiğinde PKK kurşunlarının hedefi olmuş, zulüm ve katliamlar ile yoğrulan Kürdistan'nın bağrına Batman'dan bir mazlum daha düşmüştü.
90'lı yıllarda zirve yapan zulüm furyasında Müslüman Kürt halkına her gün yeni yeni acılar yaşatılıyordu. Bazen devletin derin unsurları bazen de PKK'nin kendisine biat etmeyenlere karşı gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlar artık sıradan bir hâl almıştı. İşte bu saldırılardan birinin hedefi de Batmanlı âlim bir babanın oğlu olan Şehit Fahreddin Çelik idi. Bir gece vakti evinin önünde silahlı saldırıya uğrayan Çelik, PKK'nin namlusundan çıkan kurşunlarla ruhunu Allah'a teslim etmişti.
Şehit Fahreddin Çelik, tarih 5 Ekim 1992'yi gösterdiğinde, gece saat 22.00 sıralarında kiracı olarak oturduğu evin küçük bahçesinin önünde bir kapı yapmaya çalışırken, yalnız ve meşgul olduğu haberini alan PKK'liler tarafından uzun namlulu silahlarla taranır. Çelik, vücuduna isabet eden kurşunlar sebebiyle oracıkta hayata gözlerini yumar.
Aslen Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı, Ulaş (Zêliyê) köyü nüfusuna kayıtlı olan Fahreddin Çelik, âlim bir babanın üçüncü çocuğu olarak 14 Şubat 1969'da dünyaya geldi.
Çocukluğundan itibaren İslami hizmetlerde yer alan Fahreddin Çelik, daha ortaokul öğrencisi iken çevresi tarafından kendisine "Molla" denilmeye başlanmış. Öğrenim gördüğü okulda mescit açılmasına vesile olmuş ve farklı camilerde Kur'an-ı Kerim dersleri vermişti.
İslami hizmetlerinden dolayı 90'lı yıllarda tutuklanan ve daha sonra yargılandığı davada hüküm giyen ve yaklaşık 24 yıldır cezaevinde tutulan Şehit Fahreddin Çelik'in kardeşi Molla Mehmet Şerif Çelik, o dönem yaşananları ve ağabeyinin örnek hayatını ailesiyle yaptığı haftalık telefon görüşmeleri aracılığıyla İLKHA'ya gönderdiği ses kayıtlarıyla anlattı.
"Şehit korku nedir bilmez yapısı dolayısıyla defaten ciddi sıkıntılarla karşılaşmıştır"
Ömrünü İslam'a adayan ağabeyinin özellikle iyi bir kitap okuyucusu olduğunu söyleyen Molla Mehmet Şerif Çelik, "Daha ilkokul döneminde Kur'an-ı Kerim, İslam Akidesi, fıkhî ve ahlakî meseleleri barındıran kitapları okumuştur. Âlim olan babamın evde oluşturduğu ilmi ortam sebebiyle çocukluğundan itibaren helalleri ifada, haramlardan sakınmada ve gerektiğinde sakındırmada çok titiz davranmıştır. Bu yaşta cesareti, gözü pekliği, çevikliği ve atılganlığıyla tanınmıştır. Küçük yaşına rağmen haksızlık kabul etmemiş, zayıfları korumuş, hak ve hukuka riayet etmişti. Korku nedir bilmez yapısı dolayısıyla defaten ciddi sıkıntılarla karşılaşmıştır." dedi.
"İlgilendiği ve sohbet halkasına kattığı öğrencilere güzel ahlakı tavsiye ediyordu"
Şehit Fahreddin'in kendini İslami ilimlerde yetiştirdiğini belirten Çelik, şunları ifade etti:
"1983 yılında Şırnak'ın İdil ilçesinde bulunan YİBO'da ortaokul okurken, tamamıyla bir davetçi sorumluluğuyla hareket etmiştir. Öğrenciler, öğretmenler ve fırsat buldukça dışarıda İdil halkı onun davet alanındaydı. Her defasında farklı camilere giderek imamlarla tanışır ve bunu da bir davet bilinciyle yapardı. İlgilendiği öğrencilere Kur'an-ı Kerim dersi vermek, namaz kılmayı öğretmek ve Resullullahın hayatı esas olmak üzere, sahabe-i kiram ve asrısaadet konularında sohbetler ederdi. Ayrıca temin ettiği kitapların takibatını yapma çabasındaydı. Bu sayede de okuduğu okulda kısa bir zamanda İslami bir hava oluşmuştu. Diğer öğrenciler ellerine geçen paraları kendi özel ihtiyaçları için kullanırken, Şehit Fahreddin hem kendi hem de kardeşinin eline geçen paraları ders verdiği öğrenciler için elifba, cüzler ve okunacak kitapları almada kullanıyordu. Gösterdiği gayret ve çaba neticesinde de Allah'ın inayetiyle daha ortaokul okuduğu 1984 yılında birçok sohbet halkası oluşturmuştu. Kendisinin yaptığı sohbetlere ek olarak bir imam ve bir vaiz ile de konuşmuş onlara da sohbet için birer grup vermişti. Hem tanıştığı imamlardan kitap temin etmesi ve hem de sürekli aldığı kitaplarla kitap evi sahibinin kitapları alıp okutmak için gösterdiği çabayı görmüş ve kitapçının okumak üzere kendisine emanet kitap vermesiyle yükü hafiflemiş ve ilgilendiği kişilere daha fazla kitap ulaştırdığı için görevini daha iyi yerine getirmenin sürurunu yaşamıştı. İlgilendiği ve sohbet halkasına kattığı öğrencilere güzel ahlakı tavsiye ediyor ve yaşamlarıyla örnek bir kişilik oluşturmalarını ve tatilde evlerine döndüklerinde ev ahalisine namazlarda riayeti ve yaşamlarıyla örnek teşkil etmelerini istiyordu."
"Şehit Fahreddin her okulda arkadaşlarıyla adeta bir davet hareketi oluşturmuştu"
Şehit Fahreddin'in, arkadaşlarıyla birlikte adeta bir davet hareketi oluşturduklarını dile getiren Çelik, "Medresedeki öğrencilerle muamelesi, camiye gelenlere gösterdiği ilgi alaka ve gösterdiği güzel ahlakı cana yakınlığıyla dikkat çekiyordu. Fırsat buldukça köy dışına çıkıyor, bulduğu gençlerle konuşarak camiye gelmelerini sağlıyordu. Camiye gelenlere gösterdiği ilgi ve alaka sayesinde gelenler daha sık gelmeye çalışıyorlardı. 1986'da Mardin İmam Hatip Lisesi'ne gittiğinde artık sadece okuduğu alan değil, diğer bütün okulları davet alanı olarak seçmiş ve her okulda diğer arkadaşlarıyla adeta bir davet hareketi oluşturmuştu. Bir taraftan sık sık kitap evlerine giderek onlarla tanışma, diğer taraftan da diğer İslami camialarla farklı diyaloglar geliştiriyordu." ifadelerini kullandı.
"Tüm zamanını İslami tebliğe ayırdığı için derslerine zaman ayıramıyordu"
Çelik, "Öğrenciliği boyunca her teneffüsü daha çok öğrenciye ulaşmanın fırsatı olarak görüyordu. Bunun neticesinde de farklı sohbet halkları oluşturmuştu. Tüm zamanını İslami tebliğe ayırdığı için derslerine zaman ayıramıyordu. Öğrenciliğinin Müslüman davetçi kimliğinin önüne geçmemesi gerektiğini söylüyor ve esas görevinin davetçi olduğunu yaşamıyla gösteriyordu. Mardin İmam Hatip Lisesi'nde İslam'ı en güzel temsil etme gayreti, İslam'ın insana verdiği değer ve insanın aradığı tüm hakları İslam sancağı altında bulabileceğini her fırsatta dile getiriyor ve dolayısıyla solcuların temiz dimağları tahriklerine engel oluyordu. Beşerî sistemin maskelerini düşürmelerine birçok defa şahit olmuş ve bundan rahatsız olmuştur. PKK'liler kendi yöntemleriyle onu cezalandırmayı kolluyorlardı ve bundan dolayı 1990 yılında Mardin'de tatil döneminde yalnız olduğu sırada PKK serserilerinden bir gurubun saldırısına uğramıştır. Yalnız başına koca bir gurupla mücadele etmiş, yaralanmış ve 3'ünü de yaralamıştı." diye belirtti.
"Okuduklarını anlatmaya ve öğrendiklerini öğretmeye her daim çaba gösteriyordu"
Şehit Fahreddin'in okuduğu kitabı ve öğrendiği bilgileri hayatına geçiren bir kişiliğe sahip olduğunu dile getiren Çelik, şunları söyledi:
"Şehit Fahreddin'in bir kitabı okumadan önceki yaşamı ile ahlaki yapısı ve okuduktan sonraki yaşamı arasında bariz fark oluyordu. Okuduğu kitabın ve öğrendiği dini meselenin yaşamına etkisinin görülmediği davetçinin kendisine bir faydasının olmadığı gibi başkasına da bir faydasının olamayacağını dile getirir ve şöyle izah ederdi; 'Şayet okuduklarına ve öğrendiklerine katî bir şekilde inanıyorsan öncelikle etkisinin senin üzerinde bir ayna gibi görülmesi gerekir. Ardından da en yakınlarından ve sevdiklerinden başlamak üzere o güzellik ve hayırdan onların da yararlanmasını sağlamalısın.' Elbette inandığın hayırları en çok istediğin kişi ve yakınlarına ulaştırmalı ve onları yararlandırmak isterdi. Bu bilinçle okuduklarını anlatmaya ve öğrendiklerini değişik vesilelerle öğretmeye her daim çaba gösteriyordu. Bir sene önce, bir ay önce, bir hafta önce ve hatta dünkü yaşamımızla bugünkü yaşamımız arasında değişim olmalıdır. 'Yeni öğrendiklerimizin yaşantımızdaki yerleri hemen fark edilmelidir.' derdi."
"Şehit Fahreddin öğrendikçe bileniyor"
Davetçinin anlatacağı önce kendi hayatında yaşaması gerektiğini her fırsatta dile getirdiğini belirten Çelik, "Şehit Fahreddin öğrendikçe bileniyor, öğrendiği meseleler onun için büyük bir mutluluk kaynağı oluyordu. 'Amelin ve pratiğin azaldığı bu dönemde davetçi dininin güzelliklerini yaşamında göstermelidir. Davasına inanan davetçinin söylediklerinin etkisinin herkesten önce kendisi üzerinde görülmesi gerektiği ve ona göre yaşamını sürdürmelidir' derdi. Her fırsatta tebliğden geri durmayan şehit Fahreddin, Müslüman olan bu halkın her kesimdeki insanlarına İslam'ın emirlerini ve bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini dile getiriyordu. Müslüman kişinin dinin emirlerini dini bir vecibe şuuru ve sorumluluk bilinciyle yerine getirmekle mükellef olduğunu izah ediyordu." dedi.
"Ayrılık Müslümanları zayıf düşürür ve İslam düşmanlarının iştahlarını kabarttır"
"Şehit Fahreddin, Müslümanlar arasında mezhep ve meşrep farklılıklarının asla ayrılıklara yol açmaması gerektiğini söylüyordu." diyen Çelik, "İslam'ın zenginliklerinden kaynaklanan farklılıkların ayrışmaya neden olması demek, elindeki zengin kaynaklardan yararlanamamak ve boş yere heba etmek manasına geldiğini anlatıyordu. Her kesimin diğerlerini olduğu gibi kabul etmesiyle bir olmak mümkünken, ayrılığın Müslümanları zayıf düşürdüğünü ve İslam düşmanlarının iştahlarını kabarttığını ve insafsızlaştırarak gaddarlaştırdığını her fırsatta dile getiriyordu. Her fırsatta 'Dava bilinci yüklenmiş her bir Müslüman, henüz fıtratları bozulmamış beyinleri ve ideolojileri kirletilmeden önce cihanşümul önceliklerini Müslüman evlatlarına ulaştırma hedefinde olmalıdır.' derdi." ifadelerini kullandı.
"Dava arkadaşlarına bağlılığı kardeşten öteydi"
Şehit Fahreddin'in tek derdinin davası olduğunu ve davasını her şeyden üstün ve öncelikli görerek merkeze koyduğunu belirten Çelik, şehidin güzel bir ahlaka sahip olduğunu altını çizdi.
Çelik, "Hayatının her anından ihlas vardı. Dava arkadaşlarına bağlılığı kardeşten öteydi. Tanış olduğu ve birlikte yol aldığı dava arkadaşlarına sevgisi bağlılık derecesindeydi. Kendilerine dostluk eli uzattığı kişilerin güven duydukları ve kendileri için 'sağlam bir dost' diye nitelendirdikleri bir şahsiyete sahipti. Beraber yaşadığı kişilere daima bir güven veriyordu. Onunla beraber olanlar onun varlığıyla kendilerini emniyette görüyordu. Adeta kendileri için onu güvenli bir liman addediyorlardı. Cana yakın ve samimi davranışlarıyla da beraberindekilere huzur veriyor, İslam kardeşliğinin nasıl olması gerektiğini gösteriyordu. Daima arkadaşlarını kendisine tercih eden ve arkadaşlarının başına gelen sıkıntı ve meşakkat karşısında kendisini öne atan ve kardeşlerine siper olan büyük bir kişiliğe sahipti. Sıkıntıda olan kardeşlerinin kendisine ihtiyaç duyduğu zaman, gece dahi olsa fark etmez tehlikelere aldırmadan yardımlarına koşardı. Güzel ahlakı, yaşamı olmuştu. Fedakârlık ve dava bilinci bütünleşmiş, yerinde durmaz bir hareketliliğe sahipti. Aslında bir şeylere tepki çeken bir hal ve tavırlarının yanında övgüye layık birçok özelliğinin olması, çokça olan bir durumdur ama Şehit Fahreddin örnek bir davetçi bilinciyle hareket ettiği için tüm bu ahlaki güzellikleri arasında bir ilişki veya şu davranışı olmasaydı iyi olurdu denilmeyecek ender kişilerdendi. Davet çalışma ve İslami değerlere savaş açmış ve Müslümanları hedef tahtasına koymuş olanların rahatsız edici boyuta ulaştığını görünce, 'Daha fazla çalışması gerektiğini söylüyor ve İslam düşmanları bir Müslümandan rahatsız olmalı ve sadece Allah'ın rızasına talip olan müminlere enerji olup can katmalıdır. Zira tek başına bu dahi onun doğru yolda olduğunun alametidir.' derdi. Gecesini gündüzüne katarak yorgunluğa bakmaksızın hareketliliğinden söz edildiğinde şu karşılığı veriyordu; 'Müslümanlar İslami değerlere savaş açanlara tüm alanları daraltmalıdırlar. Bu memleket ne laiklerin ne sosyalistlerin ne de başka İslam düşmanlarınındır. Ne yazık ki bizler ya sinmiş ya da köşelerine çekilmiş Müslümanların meydanları boş bırakmasıyla yerlerinin yabacılarla dolduğunun acısını yaşıyoruz. Öyleyse bizler bu asaletimizden silkinmeli ve bundan böyle hiçbir alanda boşluk bırakmamak, hayat imtihanının bir anını dahi zayi etmemek üzere çalışmalıyız ki bizden sonrakiler aynı acıları yaşamasınlar.'" tavsiyelerinde bulunuyordu.
"Mürtet örgüt PKK, İslam'a ve bütün Müslüman Kürtlere savaş açmıştır"
PKK ve devletin Müslüman Kürtlere karşı yaptığı zulümlere de değinen Çelik, "Devletin Kürt halkına ettiği zulümlere karşı bir tepki olarak ortaya çıkan PKK, devlet zulmüne rahmet okuturcasına İslam'a ve bütün Müslüman Kürtlere savaş açmıştır. Kürtler adına yola çıktığını iddia eden bu mürtet örgüt, toplumun tüm alanlarından İslam'ı kaldırmaya öncelik vermiştir. Her kesime meydan okumuş, Müslümanları düşman kategorisine koymuştur. 'Benden olmazsan karşımdasın' diyerek kendinden başkasından kimseyi kabul etmeyen, kendisinden olmayanları sindirme ve ortadan kaldırmaya başlamıştır. Dini değerlere savaş açmış, hakaret etmeyi kendilerine bağlılığın ve samimiyetin ölçüsü saymıştır. Kadın erkek tüm dindar insanları hor görme, alaylarla küçük düşürme ve toplumdan tecrit etme girişiminde bulunmuştur. Kürtlerin çok az olduğu şehirlerde dahi dindar Kürtleri hedef tahtasına koymuştur. Dindar Kürtleri yok etmek üzere suikastlar yapar, Müslüman olmanın gereği olarak dini vecibeleri ifadan başka bir şey düşünmeyen Müslümanlar arasında tam bir korku atmosferi oluştururlardı. İşledikleri cinayetler dolayısıyla PKK'ye söylenen 'şayet bizde karşılık versek ve bir çatışma oluşursa bundan en çok etkilenen Kürtler olacaktır.' Şeklindeki uyarılara karşı kibirlenen PKK, kendilerine mesaj gönderenleri küçümseyerek, 'sizin sadece üç seçeneğiniz vardır. Ya bize katılır ya bölgeyi terk eder ya da öldürülürsünüz.' tehdidiyle karşılık verirler. Bunun üzerine İslami camia kibrinden şımaran bu had bilmez mürtet örgüte şu uyarıyı yapar. 'Öyleyse bizde bu Müslüman halktan ve dindar şahsiyetlerden herhangi birine yapılan tüm saldırıları kendimize yapılmış olarak kabul edeceğiz ve işlediğiniz her bir cinayetin hesabını soracağız.' karşılığını gönderir. O zamana kadar şehit ettikleri bir yana 1991'den itibaren PKK İslami camialara mensup kişiler başta olmak üzere, İslami hassasiyetleriyle öne çıkmış kişilere, imamlara, öğretmenlere karşı suikastlara devam eder, din ve can emniyeti kalmamıştı. Artık o dönemde her hafta neredeyse şehitler verilirdi. Kurulan şehit taziyesinden daha bir taziye bitmeden diğer bir yerde taziye kurulur olmuştu. Böylece yeni şehitler gelen şahadet haberleri dolaysıyla bir önceki yerde kurulan taziye zaruri olarak sona ererdi." dedi.
"PKK, 1992'de Şehit Fahreddin'i ortadan kaldırma girişimlerinde bulundu"
PKK'nin, iradesini kıran Şehit Fahreddin'i ortadan kaldırma girişimlerine 1992'de başladığını dile getiren Çelik, "1992'ye gelindiğinde şehit Fahreddin cehd, çaba ve gayretleriyle bulunduğu mahallede tamamıyla konuşulmaya başlanmıştı. Mürtet örgüt iradesini kıramadığı Şehit Fahreddin'i ortadan kaldırma girişimlerinde bulunmuştu. Bu sebeple de yerleştiği İpragaz Mahallesi'nde birçok zorluk ile karşılaşmıştır. Bir yandan da içinde bulunduğu maddi sıkıntılardan kurtulmak için çabalıyordu. Geçimini temin etmek için gündüz çalışırken, beraber çalıştıkları kişilerle ilgileniyor ve bu ilgilenmeyi ilerleterek evleri ziyarete gidiyordu. Fırsat buldukça akşam, yatsı ve sabah namazlarını bulunduğu mahallenin en yakın camisine giderek kılıyor, cami imamı ve cemaatiyle konuşup, tanışıyor ve ilişkileri geliştirmeye çalışıyordu. Bazen evinde bazen de akşam yatsı sonrası kendisiyle beraber kalanlara Siyer-i Nebiden sohbetler yapmaya başlamıştır." ifadelerini kullandı.
"Davası dolayısıyla karşılaştığı tüm eziyetlere tahammül gösteriyordu"
Çelik, "Mürtet örgüt Şehit Fahreddin'in gece gündüz aşk ile sürdürdüğü tebliğ çalışmalarından rahatsız oluyordu. Gençlerin fıtratlarına dönmelerinden ve artık dinlerini yaşamalarından endişe duyuyorlardı. Bunun için de Şehit Fahreddin'in kirada kaldığı ev sahiplerini tehdit ederek onu kaldığı evlerden çıkarmaları talimatını veriyorlardı. Gündelik işçi olduğu için de ev bulma, taşıma ve yerleşme derken, günlerce işinden oluyor. Bu sebeplerden dolayı uzun süre boşta kalıyordu. Aynı zamanda kendine bulduğu işe bir süre gidemediği için de tuttuğu iş elinden çıkıyor, işsiz kalıyor ve böylece içinde bulunduğu maddi sıkıntılar katlanıyordu. Davası dolayısıyla karşılaştığı tüm eziyetlere tahammül gösteriyordu. Çektikleri ve içinde bulunduğu çok zor şartlardan da kimsenin haberi yoktu. Zira tek derdi rıza-i ilahiydi. Ayeti kerimede geçen 'iffetli olmalarından dolayı bilmeyen kimse onları zengin zanneder' ilahi buyruğun canlı örneğiydi. Sıkıntılarının tümü, tüm benliğiyle kendisini verdiği davası dolayısıyla başına geldiğinden yaşadıkları hiçbir zaman onu gevşetmiyor bilakis daha da bileniyordu. Yaptıkları baskılara rağmen onun İslam'a bağlılığı ve İslam'ın güzelliğini 'Emri bil maruf nehyi anil münker' görevini durmadan devam ettiğini gören mürtet örgüt Şehit Fahreddin'e karşı baskılarını artırıyordu." ifadelerini kullandı.
"Şehit Fahreddin çalışmalarıyla İslam'a tahammülü olmayan PKK'yi çıldırtıyordu"
Şehit Fahreddin'in çalışmalarıyla PKK'yi çıldırttığını dile getiren Çelik, "İpragaz Camii'nde akşam namazı sonrası Siyer-i Nebi anlatması sebebiyle halka dinlerini unutturup, onları dinlerinden yabancılaştırma hedefinde olan ve İslam'a tahammülü olmayan PKK'nin milislerini çıldırtıyordu. Bunun için de PKK milisleri İpragaz Mahallesi'ndeki kahvelerden 10'larca serseri toplayarak bulunduğu camiye baskına gittiler. Böylece kahvedeki serserileri organize edip, sohbet için bulunduğu camiye saldırmaları sebebiyle birkaç defa gerginlik çıkmış ve büyük kargaşalar yaşanmıştı. 10'larca kişiyle gittiği camiye baskın yaptıkları halde Şehit Fahreddin de hiçbir değişiklik ve endişe emaresinin olmadığını gören mürtet örgüt mahallede etkinliklerinin kırılacağı endişesini yaşamaya başlamışlardı." diye belirtti.
"Şehit Fahreddin İslam davasına layık olmaya çalışıyordu"
PKK'nin tehditlerine rağmen Şehit Fahreddin İslami çalışmalarını devam ettirdiğini dile getiren Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"PKK astığım astık, kestiğim kestik bir anlayışa sahipti. Her esintiyi kendisine tehlike görüyor, hak namına söylenen hiçbir şeye rıza göstermiyordu. Çok sıkıntılı geçen hayat şartlarına rağmen Şehit Fahreddin hiçbir zaman durumunu ve içinde bulunduğu zor şartları bahane olarak görmemiştir. Bir İslam davetçisinin yapması gereken tüm sorumlulukları en iyi şekilde yerine getiriyor ve İslam davasına layık olmaya çalışıyordu. İşledikleri zulümler ve gösterdikleri gaddarlıklarla her kesimi sindirmelerine ve her kişide korku oluşturmalarına rağmen Şehit Fahreddin'in bulunduğu mahallede hiçbir şey olmamış gibi her fırsatta dinin gereklerini anlatmaya devam etmesi İslam'a tahammülsüzlüğü tüm şeffaflığıyla ortaya çıkan ve her fırsatta bunu ilan etmekten çekinmeyen mürtet örgütü kudurtuyordu. Şehadete sevdalanmış ve adeta özlemiyle yanıp tutuşan Şehit Fahreddin, sürekli bir şekilde şahadet şerbeti içenlere gıpta ediyordu. Her zaman 'acaba daha şahadeti mi hak etmedim yoksa daha zamanımı gelmemiş?' diye canını Allah ve Resul'ünün rızası yolunda feda etmek için şahadetin yolunu gözlerken, mürtet örgütte tüm gücüyle onu ortadan kaldırma hesabını yapıyordu. İstediklerini elde etmek ve fırsat buldukları anda kinlerini kusmak için PKK özellikle onu takip ettirmiştir. Her defasında kendisini takip edenleri fark etmesiyle takip edenler ürkmüş gerisin geriye kaçmış ve kendilerini görevlendirenlere canlarını zor kurtardıklarını anlatmışlardır."
"Fahreddin'i öldürmek Kürt halkına ihanettir"
PKK'nin, Şehit Fahreddin'e karşı duyulan sempatiyi yok etmek için elinden geleni yaptığını aktaran Çelik, şunları söyledi:
"PKK'nin halkın arasında çıkardığı yalanlar ve iftiralarla Şehit Fahreddin'i karalama girişimleri de tüm hızıyla sürüyordu. Şahadet sürecini araştıran kardeşlerinin edindiği bilgilere göre Şehit Fahreddin'i öldürmesi için görevlendirilen biri, Şehit Fahreddin'i tanıdığı için 'böyle bir insanı ne diye ve kimin adına öldüreceksiniz?' diye tepki göstermiş, itiraz etmiş ve PKK ile ilişkisini kesmiştir. Görevlendirilen bir diğer şahısta, 'Fahreddin'i öldürmek Kürt halkına ihanettir.' diye karşı çıkmış ve böyle bir cinayette payının olmaması için Batman'ı uzun bir süre tek etmiştir. Kendi tabanları dâhil Şehit Fahreddin'i tanıyan her kesimindeki insanların sempatisini kazandığını gören mürtet PKK örgütü, başka bir yerden getirdikleri bir eylemci grubuyla Şehit Fahreddin'in ortadan kaldırmaya karar verirler. PKK'nin Şehit Fahreddin'in bulunduğu mahallede güçlü olması dolayısıyla kendisini dev aynasında görmesi, kendilerinden başka kimseyi kabul etmemeleri ve iftira tonunu arttırmaları şahadet vaktinin yaklaştığını gösteriyordu."
"Belirlenen nur şehadet vaktinin yaklaştığının işaretidir"
Şehit Fahreddin'in şahadeti yaklaştıkça yüzündeki güzelliğin arttığını söyleyen Çelik, "Şehit Fahreddin'in kendisini tamamıyla İslam davasına adaması, ibadetlerinde ve günlük işlerinde sünnetlere titiz riayeti dolayısıyla son zamanlarda yüzünde adeta parlayan bir nur doğmuştu. Yüzünde belirlenen güzelliğe hayret eden kardeşinin, 'Ağabey maşallah bu son zamanlarda yüzün adeta parlıyor. Yüzündeki nur artık tamamıyla belirginleşmiştir.' Şeklindeki söylemine Şehit Fahreddin, 'Sevimli kardeşim belirlenen nur şehadet vaktinin yaklaştığının işaretidir.' karşılığını verir. Son dönemlerde ahlakının güzelliği daha da ziyadeleşmişti. Cana yakınlığı, yumuşak huyluluğu, tevazu, güler yüzü ve tebessümüyle konuşup, ilgilendiği kişilere dertlerini unutturuyordu. Karşılaştığı kişiler ile özel ilgileniyor, yakınlık gösteriyor ve onları memnun etmeye sıkıntılarını hafifletmeye çalışıyordu. Karşılaştığı her kişiyle son karşılaşmasıdır gibi hareket edip helalleşiyor ve vedalaşıyordu." dedi.
"Karşılaştığım her şey şahadet vaktinin yaklaştığının bir işareti gibi önüme çıkıyor"
Sözlerine devamla Çelik, "1992'nin 5 Ekim'i olan son gecesi hem hal hatırlarını sormak ve hem de gelen misafirlerle sohbet etmek için uğradığı evde sohbetin ardından önlerine getirilen meyvelere bakarak, 'Bunlar bana cennet meyvelerini hatırlatıyor. Maşallah bu aralar sanki karşılaştığım her şey şahadet vaktinin yaklaştığının bir işareti gibi önüme çıkıyor.' der. Eve döndüğünde kapı komşusu yanına gelir biraz sohbetin ardında kalktığında Şehit Fahreddin kirada kaldığı evin önüne ördüğü duvarda eksiklikleri gidereceğini söyler. Komşu 'bu gece çok geç oldu yatsan yarın yaparsın.' dediğinde Şehit Fahreddin, 'sabah işe gideceğim belki akşam dönünceye kadar kurur da kapıyı takarım.' diyerek biraz uğraşacağını söyler." ifadelerini kullandı.
"İslam'ın ve Kürt halkının baş belası PKK, 5 Ekim 1992'de Fahreddin Çelik'i şehit etti"
Şehit Fahreddin'in 5 Ekim 1992'de PKK tarafından kurulan hain pusuda nasıl şehid edildiğini anlatan Çelik, "Gece gündüz fark etmeksizin, hiç çekinmeden her tarafa gidip geliyordu ancak hareket halindeyken, karşısına çıkmaktan çekinen PKK militanları, onun meşgul bir anını gözetlemek üzere pusuda beklemişlerdi. Karşı evden Şehit Fahreddin'i gözetleyip, fırsat kollayan hainler, yalnız kaldığını üstüne üstlük tam bir meşguliyet hali içerisinde uğraştığını görmüşlerdi. İslam'ın ve Kürt halkının baş belası PKK militanları 10 kişilik bir grup ile yanına sinsice sokulurlar. Tarih 5 Ekim 1992'yi gösterdiğinde otomatik silahlar ile ateş etmeye başlarlar. Şehit Fahreddin'in tekbir sesleri silah seslerine karışır."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.