Kim Allah`tan Korkar, O`na Karşi Gelmekten Sakinirsa Allah Ona Bir Çikiş Yolu Lütfedecektir.

Kim Allah`tan Korkar, O`na Karşi Gelmekten Sakinirsa Allah Ona Bir Çikiş Yolu Lütfedecektir.

Her mümin, yeryüzüne imtihan için geldiğinin bilincinde olmalıdır. Bu imtihan sürecinin zorlukları olduğu gibi gönül ferahlatıcı dönemleri de hep olmuştur.

“De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası asla bize isabet etmez. O, bizim Mevla’mızdır. Öyle ise müminler, Allah’a güvenip dayansınlar. De ki: ‘Siz bizim için iki iyiliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz de sizin için, Allah’ın ya kendi katından veya bizim ellerimizle size bir azap isabet ettirmesini bekliyoruz. O halde bekleyin, şüphesiz biz de sizinle birlikte bekleyicileriz.” (Tevbe: 51-52)

Her mümin, yeryüzüne imtihan için geldiğinin bilincinde olmalıdır. Bu imtihan sürecinin zorlukları olduğu gibi gönül ferahlatıcı dönemleri de hep olmuştur. Zorluklar ebedi değildir. Mutlaka zorluklarla beraber kolaylıklar vardır. Bu, Rabbimizin bizlere olan sağlam va’didir. Başımıza gelenleri imtihan bilinciyle karşılamamız durumunda, zorluklar döneminde kazanılan sevaplar, kuşkusuz çok daha büyüktür. Dünyada, İslam davası uğruna musibetlere maruz kalan Müslümanlar için, mizanın kurulmayacağı ve onlara sevapların hesapsız verileceğini hem Allah (cc) hem de O’nun Resulü bildirmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz ayeti kerimede, biz müminlere, “mücadelenin bütün safhalarında ve şartlarında sevaplar elde edildiği ve mücadelenin tüm anlarının müminler için hayırlı olduğu” bildirilmiştir.

Rabbimizin, biz müminler için hayırdan başkasını takdir etmediğine inanıyoruz. Zira o bizim Mevla’mızdır. O’na güveniyor ve O’na dayanıyoruz. Allah’tan ve O’nun aziz davasından rahatsız olan insanların, Müslümanların ayakları altına kırmızı halı sermeyecekleri muhakkaktır. Onlar, İslam’a ve Müslümanlara engel olmakla, şeytana karşı olan sorumluluklarını yerine getirecek ve cehenneme doğru yol kat edeceklerdir. Müminler ise, mücadelenin ve hizmetin zorluklarına ve engellemelerine karşı, sabır ve sebat gösterecek, Rablerine karşı kulluk görevlerini ve ahitlerini yerine getirip kendilerine va’dedilen cennetlere doğru ilerlemeye devam edeceklerdir. Cennete ve rıza-i ilahiye doğru giden yolun, zahmetli ve sıkıntılı olduğunu Kur’an ve Sünnette açık bir şekilde belirtilmiştir. Onun için önümüze çıkan tüm zorluklar ve engellemeler karşısında: “Bu, Allah’ın ve Resulünün bizlere va’dettiğidir. Allah ve Resulü doğru söylemiştir” deriz.

Karşılaştığımız engeller ve maruz kaldığımız zorluklar, bizleri gevşetmemeli, umut ve azmimizi asla kırmamalıdır. Bilakis sebatımızı daha bir artırmalı ve azmimizi daha bir pekiştirmelidir. Zira mücadele ehli Müslümanlar hep böyle olagelmiştir. Unutmamak gerekir ki, Müslümanlar için sıkıntıların en yoğunlaştığı ve doruğa çıktığı an, çalışmaların en çok semere verdiği veya vermeye yaklaştığı zamandır. Elbette Rabbimizden sıhhat, selamet ve afiyet dileriz. Belalara maruz kalmayı istemeyiz. Ancak zorluklarla karşılaştığımızda da sabreder ve süreci hayrımıza çevirmeye çalışırız.

Bu toplumun Müslümanları olarak bir asırdır hep zorlukların pençesinde kıvrana geldik. Kimi dönemlerde, İslam’a düşman görünmeyen idarecilere umut beslenmiştir. Ancak, bunlardan da şimdiye kadar Müslümanları tümden rahatlatacak, dini vecibeleri ve İslami sorumluluklarını bir bütün olarak yerine getirme noktasında erdemli bir duruş görülmedi. Üstat Bediüzzaman, bir dönemin idarecilerine Müslümanlar için umut beslemiştir. Ancak o idareciler, efendilerini memnun etmek için, Üstadı ölüm döşeğinde bile rahat bırakmamış, gerekirse çöp arabasına atılıp götürülmesini istemişlerdir. Efendilerine olan bu sadakatleri dahi, onları ipe gitmekten kurtaramamıştır.

Bu tür hadiseler akıl sahipleri için, birer ders olmalıdır. İslam düşmanlarının hesaplarını yapıp onları memnun edeceklerine Rablerini memnun etselerdi, kuşkusuz hem dünya hem de ahiretleri için daha hayırlı olurdu. Bugün de Müslümanlar olarak aynı sıkıntıları yaşamaktayız. Geçmişte İslami hassasiyete sahip olduğu bilinen insanlar, bugün idari mevkilerde yer almaktadırlar. Ancak seleflerini aratacak uygulamalara imza atmaktadırlar. Bir Müslüman bayan, kız çocuğunun tesettürlü okuması için vermiş olduğu hukuki mücadeleden dolayı, “iki yıl on ay” gibi bir cezaya çarptırılmıştır. Bu sistemin geçmiş tarihi, Müslümanlara yapılan zulümlerle doludur. Ancak, o zulüm dönemlerinde bile kızını İslami tesettürle okula göndermek istediği için, bu şekilde ağır bir cezaya çarptırıldığına dair elimizde fazla bir veri bulunmamaktadır.

Bütünüyle kanunların vermiş olduğu imkanlar dahilinde, İslami ve insani faaliyet yürüten dernek müdavim ve yöneticilerine, terörist muamelesi yapılıp, illegal bir örgüt mensubuymuş gibi ağır cezalara çarptırılması, bugünkü yöneticiler için, seleflerinin yaptığının bir tekrarından başka ne olabilir ki! Hani annelerin gözyaşlarını dindireceklerdi?! Oysa gözyaşı döken anneler ile birlikte gözyaşı döküyorlardı. Yoksa belirli bazı anneler için mi gözyaşları dökülüyor?

On binleri, yüzbinleri hatta Milyonları Resulullah aleyhisselatu vesselamın ismi etrafında toplayan, insanları Kur’an’a ve Resulullah aleyhisselatu vesselamın sünnetine çağıran, haram ve günah bataklığına düşmüş insanları bataklıktan kurtarmak için gece gündüz çabalayan, fakir fukarayla aşını paylaşmaya çalışan insanların kurmuş oldukları derneklerini kapatmakla, yönetici, üye ve gönüldaşlarına komplolar kurmakla gerçekten neyi hedefliyorlar? Bu zulümleri devam ettirmekle kimlere hizmet ediyorlar?

İslam’ın ve onun Resulünün sevdalıları bütün alanlarda “Canımız, malımız, evlad–u iyalimiz Sana kurban olsun” diyen milyonların haykırışını herkes duysun. Kendilerini, dünyalarını ve evlad–u iyallerini İslam ve Müslümanlara feda etmeyi ahdeden Müslüman topluluğun önünü kesmek için, derneklerini kapatmak, üye ve gönüldaşlarına komplo kurmak hiç kimseye fayda getirmeyecektir.

Şunu açıkça herkes bilsin ki, bu halk Müslümandır ve İslami sorumluluklarını imkânları ölçüsünde yerine getirecektir. Hiçbir engelin Müslümanları yollarından döndürmeyeceğinin bilinmesi gerekir. Müslümanların önüne bırakılan engeller onları bazı sıkıntılar ile karşı karşıya getirse bile çok fazla bir kıymet arz etmeyeceğinin bilinmesi gerekir. Allah Azze ve Celle, O’nun dini ve davası için hizmet eden Müslümanlara nice yolları açmayı takdir etmiştir. Allah’ın lütuf ve keremiyle bütün bunlar görülecektir. Kahhar olan Allah (c. c)’ın, bizimle beraber olduğuna inanıyoruz.

İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden davetçiler için kayıp diye bir şey yoktur. Her halu kârda kazanç sahibidirler. Ancak İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık yapanların kayıptan başka bir beklentileri olmayacaktır.

Müslümanlar olarak en çok dikkat etmemiz gereken husus, İslam dairesi içinde kalmak, ihlas ve takvamızı artırmak olmalıdır. Allah yolunda olduğumuzu bir an olsun zihnimizden çıkarmamalıyız. Bu aziz davaya yakışır bir şahsiyet ortaya koymamız ve ona yaraşır bir hayat yaşamamız, Allah Azze ve Cellenin hoşuna gitmeyecek en küçük bir davranıştan dahi uzak durmamız gerekmektedir. Bu müstakim çizgimizi sürdürdüğümüz sürece, Rabbimizin lütfuyla önümüz hep açık olacaktır. Rabbimiz mutlaka bizlere, çıkış yolu gösterecektir. Bu O’nun değişmez va’didir. “Allah (c.c)’dan daha çok vadine sadık olan kimdir?” Karşılaştığımız engeller ve yaşadığımız sıkıntılar karşısında, asla üzülmememiz ve gevşememiz gerekir. İnanıyoruz ki bunun gerisinde, mutlaka göremediğimiz birçok güzellikler bulunmaktadır. Sabırla yolumuza devam ediyor ve ilerliyoruz. Her halimizde, Rabbimize hamd edip şükrediyoruz. O, bizim Mevla’mızdır ve O, bize yeter. Tevekkül edenler sadece O’na tevekkül etsinler! Rabim bizi kendisine tevekkül edenlerden eylesin.

Allah’a emanet olun.

Başyazı / İnzar Dergisi - Haziran 2012
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.