Kıyamet Kopuyor, Elinize Fidan Alın!
Hamd, insana yeryüzünü imar etme sorumluluğu yükleyen Allah’a, selât ve selam elindeki fidanı Sûr’a üfleneceği vakitte bile dikmeyi emreden Hz. Muhammed (s.a.v)’e, aline, ashabına ve müminlerin üzerine olsun.
Hamd, insana yeryüzünü imar etme sorumluluğu yükleyen Allah’a, selât ve selam elindeki fidanı Sûr’a üfleneceği vakitte bile dikmeyi emreden Hz. Muhammed (s.a.v)’e, aline, ashabına ve müminlerin üzerine olsun. İnsan, bu dünyaya başıboş gönderilmiş değildir, bu dünya hayatında iki temel görevi ifa etme adına yaşamaktadır: İman ve imar.
İman; manevi onarım, imar ise maddi onarımdır. Allah’u Teâla insanı iki yönlü bir onarımla görevlendirmiştir. Maalesef insanlık olarak bugün, her iki onarımdan da uzak ve gafil yaşamaktayız. Birinin olmayışı manevi hayatımızı etkilerken, diğerinin olmayışı ise yaşadığımız dünya ve fiziksel çevremizi etkilemektedir. Müslüman, bugün her iki onarımdan da sorumlu olacak kişidir. Çünkü bizlere maddi onarımı zorunlu kılan, imanımızdır.
Özellikle insanlık olarak bu dünyayı imar ve inşa etme noktasında mikro ve makro boyutta çok ciddi sıkıntılar yaşamaktayız. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen biz Müslümanlar olarak alternatifler üretmeli ve her türlü fesat hareketine rağmen dünyamızı, çevremizi, ekolojik dengeyi korumak, huzur ve emniyeti sağlamak, görev ve sorumluluk bilincine sahip olmak zorundayız. Esasen dünyayı imar etmek ve onu her bakımdan yaşanabilir kıvama getirmek, bir Müslüman için varoluş sebebi ve yaratılış hikmeti demektir. Zira Kur’an-ı Kerim, muhatabını yeryüzünü imar ve ıslah ederek orada bir medeniyet kurmakla yükümlü tutmaktadır: “Sizi yerden/topraktan yaratıp geliştiren ve orayı mamur kılmanızı isteyen/sağlayan O’dur.” (Hûd-61)
Bu sorumluluktan ötürü peygamber efendimiz, sadece insanlığın ahiretini değil, dünyasını da idame edebilecek, yaşayabilecek bir yer kılma noktasında inisiyatif almış ve Müslümanları sorumluluk almaya çağırmıştır. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kıyamet kopuyor olsa da ve birinizin elinde bir fidan bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!” (İmam Ahmet)
Hadisteki “kıyamet kopuyor olsa da” ifadesine dikkat edilmelidir. Kıyametin kopmadığı bir an var mı ki? Her an kopmaktadır kıyamet. Dağlar yürümekte değil mi zamanla? Nefesler azalmakta değil mi her an? Çatılar çöküyor değil mi gün be gün? Daralıyor değil mi vakit? Öyleyse, “fidan dikmeyi” “kıyametin koptuğu” özel bir âna bağlamamak lazımdır. Eldeki fidanı hak ettiği toprağa kavuşturmak her ânın işidir. Biz her an bu dünyayı imar etmekle sorumluyuz.
Asbâb-ı kiramın ileri gelenlerinden Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- Şam’da ağaç dikmekteydi. Yanına birisi yaklaştı ve hayretle: “Sen, Peygamber Efendimiz’in yakın arkadaşı olduğun hâlde, ağaç dikmekle mi meşgul oluyorsun?” dedi. Ebu’d-Derdâ Hazretleri şu cevabı verdi: “Dur bakalım, hakkımda böyle acele hüküm verme! Ben Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i şöyle buyururlarken işittim: “Bir kimse ağaç diker de o ağacın meyvesinden bir insan veya Allah’ın mahlukatından herhangi bir varlık yerse bu o ağacı diken kimse için sadaka olur.” (İmam Ahmet, Müslim)
Dünyayı manevi olarak onaran kişi, maddi onarımına en layık olandır. Bundan ötürü sahabeler savaşlara giderken kendilerine sık sık yapılan uyarı; “Yeşilliklere zarar vermeyin” uyarısıydı. Bu durum zaruret arz ettiğinden ise istişare yapılır son çare olarak ağaçların kesilmesine başvurulurdu. Çünkü gayemiz ve amacımız; “Dünya ve ahiret hayatının imarıdır”. Birini yıkıp diğerini imar edemeyiz.
Sadece fidanı dikmek değil, dikileni de muhafaza etmek gerekmektedir. Ebû Du’şum el-Cühenî’nin dedesi şöyle anlatır: “Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hayvanlarına yedirmek için elindeki sopayla bir ağacın dallarına vurarak yapraklarını dökmeye çalışan bir bedevîyi görmüşlerdi. Yanındakilere: “O bedevîyi bana getirin, ancak yumuşak davranın, onu korkutmayın! buyurdular. Bedevî yanına geldiğinde: “Ey bedevî! Yumuşak bir şekilde ve tatlılıkla sallayarak yaprakları dök, vurup kırarak değil!” buyurdular.
Peygamberimiz, bizleri söktüğümüz ağacın yerine başka bir ağaç dikmekle sorumlu tutmuştur. Çünkü onlar bizim can damarlarımızdır. Harise Oğulları kabilesinin otlak yeri için Peygamberimiz: “Kim buradan bir ağaç keserse mutlaka onun yerine bir ağaç diksin!” buyurmuştur. Bu dünya hayatının Müslüman için yaptığı her işin iki boyutu vardır. Bunlar uhrevi ve dünyevi boyutlardır. Evet, bizler fidan dikerken dünyamızın temiz ve ferah olması için dikiyoruz. Lakin bu sadece dünyamıza bakan yönüdür, bir de bunun uhrevi boyutu vardır.
Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir Müslüman herhangi bir ağaç veya bitki dikerse, ondan yenilen şey kendisi için sadakadır, ondan çalınan şey kendisi için sadakadır, yabani hayvanların yediği şeyler sadakadır, kuşların yedikleri sadakadır, bir kişinin ondan alıp eksilttiği şey de kendisi için sadakadır.” (Müslim)
İşte Müslüman, bu şuurla yaşar, bu şuurla hareket eder. Hiçbir şeyi tek boyutta görmez ve değerlendirmez. Çok küçük gibi görünse de karşılığın niyetin içtenliğine göre verileceğini bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Benimle ne olur değil, benimle ne olmaz deyip, en güzel örneğimiz olan Peygamberimiz gibi sorumluluk üstlenmeli ve imarı başlatmalı ve toplumumuza yaymalıyız. Bahar bir çiçekle olmaz ama bir çiçekle gelir. İşte günümüz problemlerinden olan çevre duyarsızlığını biz yıkıp, imara başlamalıyız. Çünkü bunun başarabilecek tek kişi insandır.
Fidan dikmek bu işin sadece maddi onarımı, bunun manevi onlarımla beraber olması gerekir. Çünkü ne yazık ki, bu problemi üretip huzur ve emniyeti yok eden, ekini ve nesli helak eden (Bakara-205), genetik müdahalelerle fıtratı değiştiren, karada ve denizde fesat çıkarıp ekolojik dengeyi bozan da yine modern insandır.
Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Böylece Allah, dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rûm-41)
Olanların, bizlere Allah’ı hatırlatma ve ona dönmemiz gerektiğiyle ilgili bir uyarı olduğunu unutmayalım. Eğer inisiyatif almazsak, olanlardan sorumluyuz. Biz değişmez ve değiştirmezsek, olacaklar hepimize olur. En hayırlı amel, zamanında yapılan ameldir. Zamanın gerektirdiği amellerde görüşmek dileğiyle!
Unutmadan: Kıyamet kopuyor, elinize fidan alın!
Ahmet Karaduman
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.