Abdullah ASLAN
Kumpas komplo deniyor, ama işlem yapan olmuyor
Evet, son zamanlarda Hizbullah Cemaati mensuplarının yıllardır dillendirdiği ve bu konuda başkalarını insafa çağırdığı kavramlarla artık herkes tanıştı gibi.
Yıllarca Hizbullah Cemaati mensupları kurulan kumpaslardan yakındı, bunun hıyanet olduğunu, halkın yok yere mağdur edildiğini dillendirdi. “Demek vardır bir suçları” denilerek Müslümanların göz göre göre linç edilmesine seyirci kalındı. Ama bugün hem hükümet kanadı hem Gülen Grubu kumpasların kurulduğundan dem vuruyor. Kumpasların kurulduğunda iki taraf müttefik, sadece kimlerin kimlere karşı kurduğunda muhtelifler…
Vicdan sahibi herkes Hizbullah Cemaati mensuplarına karşı kurulan tuzaklar konusunda müttefikler. Ama hiç kimse Hizbullah Cemaatinin birilerine kumpas kurduğuna dair bir söylem içerisinde değildir, olamaz! Hanefi Avcı'nın Hizbullah'a karşı kurulan kumpaslarla ilgili açıklamaları önemlidir ve sorgulanmalıdır.
Kurulan her kumpasın neticesi zindan, Yusufî hayat veya hicret olmuştur. Amaçlarına ulaşmak için zalimler; kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-yaşlı, esnaf-imam gözetmeksizin herkesi “terörle suçlamak”tan geri durmamış ve Müslümanları karalamak için en alçakça yöntemlere başvurmuşlardır.
Elazığ İhya Der ve Adıyaman Vahdet Der operasyonları aydınlatılmadan ve bu kararlar içerisinde yer alan herkes hesap vermeden hiç kimse ‘kumpasların hesabı soruluyor' diye böbürlenmesin. 30 yıldır esnaf insanlar terörist diye yaftalandı ve on yıllarla ifade edilen hapis cezalarına çarptırıldı. Aylar önce Hizbullah Cemaati Rehberi Muhterem Edip Gümüş'ün verdiği röportajdan da anlıyoruz ki, bu kumpasların örnekleri kimi hükümet yetkilileriyle paylaşılmış ama “böyle bir şey olamaz” şeklinde karşılık bulmuştur.
Camiadan insanlar sadece iki dernekte mağdur edilmedi. Bugün 28 Şubat mağdurlarıyla alakalı 1009 mağdurun şikâyetçi olduğu söyleniyor. Suphanallah! Mustazaflar Camiasının İslami ve insani yaşamla alakalı haksızlığa uğramadığı bir alan yok gibi. Bakın Gaziantep'te 2011-2012 eğitim öğretim yılında Şüheda Çevik, başörtüsüyle okula giden bir öğrenci. Şehidkamil İMKB İlköğretim okuluna giden bu kızımız 3 ay boyunca mağdur edildi, tahkir edildi, psikolojisiyle oynandı. Soğuk kış günlerinde çocuk dışarda tutuldu. Annesi Güllü Çevik, Allah'ın emri gereği örtünen çocuğunun başına gelenlere bir anne olarak artık dayanamadı ve bu zalimliği icra edenlerin kapısına gitti. “Kızımı hangi hakla içeri almıyorsunuz? Onu hangi kanunla eğitiminden alıkoyuyorsunuz?” diye sormak istedi. “Allah'tan korkun, ruz-i mahşerde bu hesabı vereceksiniz!” dedi. Dedi ama başına gelmeyen kalmadı. Hakkında hakaret ve tehditten dava açıldı. Hem kızının hem kendisinin çektiği kahır ve uğradıkları hak gasbı yetmezmiş gibi bütün bunların üstüne anneye kızını savunduğu için ceza verildi. 10 Mayıs 2012 tarihinde hukuk skandalı şeklinde tarihe yazılacak bir karar alındı. Anne Güllü Çevik'e 2 yıl 10 ay hapis cezası verildi.
Yarım saat kadar süren duruşmada Güllü Çevik'in, “Kız çocuğumu üç aydır okula almıyorsunuz, eğitim hakkını engelliyorsunuz, kanunlara aykırı hareket ediyorsunuz. Sizin böyle bir hakkınız yok, kız çocuğumu alıp sınıfına götürüyorum. Eğer kılık kıyafete göre suç işliyorsa kanunda bunun gereği neyse onu yapın, ama kanunda olmayan bir cezayı bize haksızlık yaparak uygulamayın.” şeklindeki konuşmaları suç sayıldı.
90'dan bu yana dindarlara yönelik yapılan bütün baskılardan nasibini almış bir camianın ahı sorulmadan hiç kimse normalleşmeden söz etmesin! Bunun için diyorum ki ‘her seferinde kumpas-komplo deniyor, ama hiç kimse gereğini yapmıyor' Bilmem haksız mıyım?
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.