Kürt meselesini, tek tipçi uygulama doğurdu

Kürt meselesini, tek tipçi uygulama doğurdu

Diyarbakır’da gerçekleştirilen ‘ Kürt Meselesine İslam’i Çözüm’ çalıştayını İLKHA’ya değerlendirmede Araştırmacı Yazar Gıyasettin Uyar, Kürt meselesinin, laik paradigmanın tek tipçi uygulamalarının doğurduğunu belirtti.

İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) “Kürt Meselesine İslam’i Çözüm’ çalıştayını değerlendiren Araştırmacı Yazar Gıyasettin Uyar, çözümün ise, meselenin asli unsurları olan Müslümanların, kendi meselelerini çözebilecek bir birliktelik ve irade ortaya koymaları ile olacağını ifade etti.

Acılarlarla bina edilen hikâyelerin anlatma ve aydınlatma imkânı bulduklarını söyleyen Gıyasettin Uyar, “Daha doğrusu acılarımızı ilk kez birinci ağızdan dinleyen kardeşlerimizi bulduk ve bir daha görmüş olduk ki en büyük meselemiz birbirimizden uzak ve kopuk olma meselemizdir. O salonda ortak bir sevda vardı, herkesin gözlerinde umut ve heyecan vardı. Baharın müjdesi bir barış vardı. Bir acı vardı, onu paylaşmak. Bir dert vardı, onu dinlemek. Bir mesele vardı, onu çözmek ve sahiplenmek adına güzel yürekler vardı. Evet, güzel yürek diyorum çünkü birliğe, dirliğe inanmış, inancı gereği elini ve yüreğini taşın altına koymak isteyen inanç erleri vardı.”dedi.

“Kürt meselesini, tek tipçi uygulama doğurdu”

“Kürt meselesi, laik paradigmanın tek tipçi uygulamalarının doğurmuş olduğu bir sonuç olsa da, bu meseleyi sahiplenmek zülüm karşısında hak, adalet ve özgürlüğü savunmak Müslümanların ortak meselesi ve görevi olmalıydı.” diyen Uyar, “Müslümanlar bu görevi sahiplenmedi sorumluluk almadılar. İşte Kürt meselesinde ‘İslam’i Çözüm’ Çalıştayı tam bu noktada önem arz ediyordu. Çözüm ise meselenin asli unsurları olan Müslümanlar kendi meselelerini çözebilecek bir birliktelik ve irade ortaya koymalarıdır. Kesinlikle Müslümanlar çok daha öncelerden bu meseleyi sahiplenmeliydi. Lakin geç olmasına rağmen çok hayırlı ve etkili bir girişim olduğunu gördük, inşallah ileride çok daha kapsamlı ve etkili olacağını görmüş olacağız.” İfadelerini kullandı.

“Halkın hakları, ancak İslami bir kimlik ile alınabilir”

Çalıştay’ın amacına ulaşıp ulaşmadığını zamanın göstereceğini dile getiren Yazar Uyar, “Biliyorsunuz coğrafyamızın kırılgan bir zemini var. Konjoktürel ve siyasi faktörler bazen düşünce ve eylem alanınızı daraltabiliyor. Ortada bir mesele var ve sizde bu meselenin mağduru olduğunuz halde muhatap alınmıyorsanız, burada bir şeyler ters gidiyor demektir. Bu Çalıştay’a katılan İslami yapıların daha çok kendi aralarında diyalog, istişare ve dayanışmayı genişletmeli, hepside kendi ortak deneyim ve tecrübelerini birbiriyle paylaşmalıdır. Çalıştay’a katılan İslami kesimlerin akıl ve feraset yoluyla meseleye yaklaştığını ve İslami bir çözüme vurgu yaptıklarını müşahede ettik. Siyasi olarak tanınmayan, hakları verilmeyen bu halkın hak mücadelesinin ancak İslami bir kimlikle alınabileceğine vurgu yapılması çok önemliydi. Kürtler Müslüman bir halktır. Seküler bir paradigmanın kokuşmuş fikirleri yerine İslam’ın özgün mesajıyla üretilen fikir ve projeler uzun vadede amacına ulaşıp başarıyı elde etme şansı büyüktür.”şeklinde konuştu.

“Çalıştay’da çıkan sonuç bildirgesi ile sol cenahın sonuç bildirgelerini karşılaştırılmalı”

Çalıştay’da dile getirilen konulardan bahseden Uyar, “Kürtçenin resmi dil talebi, silahların susması, şiddetin son bulması, koruculuk sistemin lağvedilmesi, Şeyh Said, Seyid Rıza ve Bediüzamanın kabirlerinin ivedilikle açıklanması, bölgedeki sosyolojik ve siyasi karşılığı olan gurupların sürece dahil edilmesi, dört parçaya bölünmüş Kürtler arasındaki sınırların sembolik hale getirilmesi, faili meçhullerin aydınlatılması, kapsamlı şekilde siyasi tutukların bırakılması, sistemin HÜDA PAR ile temsiliyet noktasında görüşülmesi gibi ana konular işlendi. Bu talepler üzerinden yola çıkarsak çok makul ve helal olan taleplerdir. Kürt halkı bu Çalıştay’da çıkan sonuç bildirgesi ile sol cenahın sonuç bildirgelerini karşılaştırması ve objektif değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Birileri bize özgürlüğümüzü sunarken inanç ve değerlerimizi bırakmamızı, tarihimize ve kültürümüze ırak olmamızı istiyor. Biz coğrafyamızla tarihimizle, kültürümüzle, inancımızla, âlim ve üstadlarımızla var olan bir milletiz. Kimse bize sahte özgürlük rüyalarını görmemizi ve rüya âleminde gerçeklerimizden uzak yaşamamızı beklemesin. Biz bu coğrafyada misafir değil ev sahibiyiz, kimse bize misafir muamelesi yapamaması gerektiği gibi ev sahipliliğimizi de kendi edep dışı ideolojilerine benzetmeye çalışmasın.” diye serzenişte bulundu.

“Hükümet medyası, bu Çalıştay’a kör ve sağır kesildi”

Çalıştay’ın ilk olması hasebiyle bazı alanlarda eksikleri olduğunu anımsatan Uyar, “Tabi ileriki dönemlerde gerek sonuç bildirgesindeki maddeler gerekse de katılımın daha geniş kitlelerle beraber yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bölgemizde özerk olan medrese âlimleri, bu meseleye duyarlı İslami tüm kişi ve kuruluşlar davet edilebilir. Örneğin Kürdistan İslami birlik partisi (Yekgirtu), Komala İslami partisi ve Başkan Barzani dâhil olmak üzere Irak Kürdistanı'ndan heyetler davet edilebilir. Bu Çalıştayla beraber ana gövde kurulmuştur. Temennimiz gerekli görülen tüm detaylar ilave edilip, daha geniş halk katmanlarıyla beraber bu meseleye dair hak, adalet ve özgürlük noktasında somut adımların atılmasına vesile olmasıdır. Bu arada hükümet medyasının bu Çalıştay’a kör ve sağır kesilmesi hükümet politikasının yansımasıysa. Hükümet kendi kontrolünde olmayan bu İslami yapılara karşı kendi durumunu gözden geçirmesi gerektiğini, buradan çıkan sonucu iyi okuyup dikkate alması gerektiğini düşünüyorum.”ifade etti.

“Batı tarzı, kurum ve partilerin, bizim adımıza söz söyleme yetkileri yoktur”

Son olarak Araştırmacı Yazar Gıyasettin Uyar, “Bu Çalıştay’ın daha iyi işlemesi ve etkili olması adına bir platforma dönüşmesi gerekir, Çalıştay’a kendi gerekçeleriyle katılmayan İslami yapıların ikna edilip bu sürece dahil edilmesi, HÜDA PAR gibi temsil referansını İslam’dan alan bir partiyle siyasi mecrada hareket edilip, Hükümet ile masaya eli güçlü bir şekilde oturulması gerektiğini düşünüyorum.

Batı tarzı jakoben bir anlayışla kendi rengimiz ve gerçekliğimizden uzak kişi, kurum ve partilerin, bizim adımıza söz söyleme yetkilerinin olmadığını sahada göstermek zorundayız. Mili istihbaratın Kürdistan’a başkonsolos olarak atadığı İmralı’daki zat Kürt halk önderi olamaz, ancak iradesine ipotek koyduğu, düşünme ve sorgulama yeteneğini yitirmiş zavallılara önderlik yapabilir. Biz Müslüman Kürt halkının tek önderi var oda mustazafların rehberi, özgürlük peygamberi olan Hz. Muhammed (s.av)’ dir. Biz onun öğretileriyle yetişmiş, onun barış ahlakının temsiliyetini omuzlamak zorundayız. İrademiz Kur'an, özgürlüğümüz İslam şiarıyla mustazafların Rabbine emanetsiniz.”diyerek sözlerine son verdi.İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.