Kürtler darbeye karşı ciddi bir duruş sergilediler
15 Temmuz darbe girişiminde Kürt halkının darbecilere karşı ciddi bir duruş sergilediğine dikkat çeken Sosyolog Müfit Yüksel ve Araştırmacı-Yazar Abdulkadir Turan, Kürtleri PKK’nin kucağına itecek politikalardan kaçınılması gerektiğini ifade ettiler.
Sosyolog Müfit Yüksel ve Araştırmacı-Yazar Abdulkadir Turan darbe girişimi ve sonrasında Kürt halkının darbeye karşı duruşunu İLKHA’YA anlattılar.
15 Temmuz darbe girişimine karşı halkın mücadelesini ve her kesimden insanın bu mücadelede yer aldığını belirten Sosyolog Müfit Yüksel, Kürt halkının PKK’nın devrimci halk fantezisine olumlu cevap vermediğini belirtti. Araştırmacı Yazar Abdulkadir Turan da, Kürt halkının büyük topluluklar halinde darbe karşıtı gösterilere katıldığını vurguladı.
“Kürt halkı Pkk’nın devrimci fantezisine olumlu cevap vermedi”
Gezi olaylarında, Kürtlerin yer almadığını ve PKK’nin devrimci halk fantezilerine olumlu cevap vermediğini belirten Sosyolog Müfit Yüksel, “Hendek kazma olaylarında, Öz Yönetim ilanına, PKK’nin devrimci halk fantezisine, olumlu cevap vermedi Kürt halkı. Marjinal Sol’a, Kürtler kulak vermedi, rağbet göstermedi. Hem gezi olayları, hem de PKK’nin hendek kazma, öz yönetim ilan etme kepazeliğine Kürtler icabet etmedi. O kadar şehirler tahrip olmasın rağmen onların çağrılarına kulak vermeyip, sokağa çıkmadılar. Bu bakımdan Kürtler gerçekten çok iyi bir duruş sergilediler. Gezi olaylarında bile Kürtler yer almadı. Gezicilerle ittifak etmediler, gezicilerle birlikte hareket etmediler. Kürtler teste tabi tutulacak bir topluluk değil.” dedi.
Kürtlerin 15 Temmuz darbe girişimi esansında ve sonrasında bu darbe girişimine karşı ciddi bir duruş sergilediğini belirten Yüksel “Darbe gecesinde ve sonrasında, Kürtler de bu darbeye karşı ciddi bir duruş sergilediler. Tankın üzerine çıkan Kürtler de vardı. Hayatını kaybedenler ve yaralanalar oldu. Diğer halk kesimleri nasıl bir tutum gösterdiler ise Kürtler de aynı tutumu gösterdi. Hem darbe esnasında hem de darbe sonraki nöbet gösterilerinde, Kürtler aynı şekilde yoğunluklu olarak, hiç de tahmin edilmeyecek sayıda ve yoğunlukta yer aldılar. Kürtlerin yoğunlukta olduğu yerlerde böyle olduğu gibi, İstanbul, Ankara hatta İzmir’de aynı şekilde meydanlara katılma oranlarını rahatlıkla görebiliriz. Kürtler bu ülkede bütün bir Müslüman halkın taşıdığı ortak hisleri taşıyor.” şeklinde konuştu.
PKK’nin öz yönetim ve hendek siyasetine Kürtlerin destek vermediğini belirten Müfit Yüksel, Kürtlerin PKK’nin kucağına itecek politikalardan kaçınılması gerektiğini vurguladı. Yüksel; “Uzun süredir PKK’nın silahlı baskısı altında sindirilmiş Kürt halkı artık başını kaldırdı. Hendek kazma sürecinin geçtiği bir yılda, bu Kürt halkı korku duvarını yırttı. O korku duvarını yıkmış olan Kürt halkı, darbe gecesi olmak üzere sonrasındaki gecelerde de kitleler halinde dışarı çıkmaya devam etti. Kürt halkının devrimci halk fantezilerine destek vermemesi, PKK’nın ve YDH yanında yer almamasına ve karşı durmasına rağmen, AKP tabanında gizli servisler eliyle Türkçü bir damar kabartılmak isteniyor. Kürtleri PKK‘ya itmeye sebep olacak politikalardan da kaçınılmalıdır”. ifadelerini kulandı.
“Halk birlik, beraberliğini meydanlarda gösteriyor”
Halkların meydanlarda birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu belirten Yüksel siyasi partilerin ve üst düzey bürokratlarının da birlik ve beraberlik içerisinde olması gerektiğini vurguladı. Yüksel; “ Halk birlik, beraberliğini meydanlarda gösteriyor. Halkın birbiriyle bir problemi yok. Siyasi ve üst düzey yapılarda problem var. Üst düzey bürokratların ve siyasilerin, birlik ve beraber olmaları lazım. Halkları karşı karşıya getirecek uygulama ve politikalardan tamamen kaçınılması lazım. 30 yıldır bir yaranın olduğu, kanının aktığı bir coğrafyayı, bir kitleyi kaybetmemek lazım. Kimsenin onuruyla oynamamak lazım. Müslüman ahaliyi teşkil eden halkların onuru önemli. PKK’nın muhatap alınmadığı, Kürt halkının muhatap alındığı yeni bir çözüm sürecinin kapıları aralandı, bunun da görülmesi lazım.” dedi.
“HDP darbe girişimine karşı ciddi bir duruş sergilemedi”
Darbe girişiminin bir yönüyle de Kürtlere yapıldığını belirten Turan, HDP’nin bu darbe girişimine karşı ciddi bir duruş sergilemediğini vurguladı. Turan, “HDP çevresi, darbeyi esasen protesto etmesi beklenmezdi. Her ne kadar sözlü olarak karşı çıktılarsa da darbenin en büyük mağduru Kürtler olmasına rağmen tarih boyunca yapılmış bütün darbeler her ne amaçla yapılırsa yapılsın, nihayetinde darbenin Kürtlere vurulmasına rağmen bu çevre bu darbeye karşı ciddi bir protesto tutumu içerisinde olmamış, darbe protestolarına katılmamıştır. Aksine darbe protestosuna katılanları eleştirel bir yaklaşımla ele almış, küçümsemiş, aşağılamaya çalışmıştır. Ama Kürt halkı sonuna kadar HDP’den farklı ve HDP’nin tutumuna aykırı olarak, darbe karşıtı olmuştur.” ifadelerini kulandı.
“Kürtler büyük topluluklar halinde darbe karşıtı gösterilere katıldılar”
Kürtlerin hem batı ilerinde hem de doğu illerinde darbe girişimine karşı topluluklar halinde gösterilere katıldığını belirten Abdulkadir Turan; “Kürtlerin darbeye karşı tutumu Türkiye’nin bütün halkının darbeye karşı tutumu gibi oldu. Türkiye halklarının ezici bir çoğunluğu bu darbeye karşı koydular. Bu darbenin akamete uğraması için meydanlara döküldüler. Yaralandılar canlarını verdiler. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde Kürtler çok büyük topluluklar halinde darbe karşıtı gösterilere katıldılar. İlk andan itibaren bölgede de, özellikle ifade etmek gerekiyor HÜDA PAR’ın da büyük katkısıyla hem Diyarbakır’da Batman’da, Bingöl’de, doğu illerinin birçoğunda tüm Türkiye’nin dikkatini çekecek gösteriler yapıldı. Zaten şehit olanların, yaralı olanların kütüklerine bakılırsa, bunların mühim bir kısmının bölgeden yani doğudan olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır.” şeklinde konuştu.
“Türkiye Müslümanları milliyetçi bir duruma müsait değil”
Turan, “Bizim yeni bir dayanışma içerisinde olmamız lazım. Birbirimizin varlığından, birbirimizle ilgili vurgulardan rahatsız olmadan, yeni bir sürece geçmemiz lazım. Burada esasen Türklük vurgusundan öte, Kürtlerin belki göz ardı edilmesi, buradaki bir dengenin kaçırılıyor olması rahatsız edici bir husus olarak görülebilir. Bu telafi edilmeli ve bundan sonra istemin böyle bir yapıya bürünmesine müsaade edilmemeli, esasen müsaade edileceğini düşünmüyorum. Halk buna müsait değil, Türkiye Müslümanları milliyetçi bir duruma müsait değiller.” diye belirtti.
“Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasında her kesimin payı olmuştur”
Türkiye’de yaşanan darbe girişimine karşı her kesimden insanın bu darbeyi önlemesinde önemli bir rolü olduğunu belirten Abdulkadir Turan, sadece Türk milliyetçiliğinin dillendirilmemesi gerektiğini vurguladı. Turan, “Türkiye halkları söylendi. Kürtler de dendi. Fakat belki genel anlamda böyle bir Türklük ağırlığı vardı. Bu son sürecin getirdiği bir havadır. Olumlu bir hava değildir ama son sürecin getirdiği bir havadır. Son bir, iki yıldır özellikle Türkiye’de milliyetçi kesimlerin kazanılması yönünde bir çaba vardır. Bunun sürdürülmesi yönünde bir tutum sergilendi. Bir tarafı mazur görmek lazım, ama öbür taraftan bunun oluşturacağı problemlere engel olmak, önüne geçmek lazım. Mazur tarafı şudur; şüphesiz ki darbenin engellenmesinde Türk milliyetçilerinin önemli bir kesiminin darbe karşıtlığının çok payı olmuştur. Mısır’da İhvan-ı Müslimin, milliyetçileri darbe karşıtlığına çekemediği için, çok ağır kayıplar verdi. Esasen o Baltacıların bir kısmı da Arap milliyetçileriydi. Bu çok konuşulmadı, Türkiye’de iyi tahlil edilmedi.” dedi.
“Darbeyi engelleyen asıl güç, İslamî kesimlerdi”
Ülkede yaşanan darbe girişiminin önlenmesinde, İslami kesimlerin öncü olduğunu belirten Abdulkadir Turan, “Elbette bu memlekette bir ülkücü kesim vardır. Geçmişte de vardı, bundan sonra var olmaya, devam edecektir. Bunlar çok itilirse öteye geçerler ve bugün elde edilen başarılar kaybedilir. Burada asla bir hayalperestliğe yer yoktur. Ama bunun, bundan sonraki dönemin ideolojisine, renk vermesine müsaade etmemek lazım. Zira şüphesiz ki bu darbeyi engelleyen asıl güç Türkiye’nin İslami kesimleriydi. En önde koşanlar onlardı. Şehitleri de onlar verdiler. Darbe karşılığı fikriyatı Türkiye’de İslami kesimlere aittir. Pratiği de İslami kesimlere aittir. Eğer İslami kesimler ilk andan itibaren, tekbirlerle sokaklara dökülmeselerdi, hiç kimse sokağa dökülmeyecekti. Hiç kimse önde görünmeyecekti. Bu işin lokomotifliğini onlar yaptılar. Bu lokomotif bir ümmetçi lokomotiftir. Bunun bir Türk, Kürt vurgusu yoktur. Bir Müslüman vurgusu vardır ama Türklük de, Kürtlük de, Türkiye’nin bir gerçeğidir.” ifadelerini kulandı.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.