"Manevi değerlerimizi önceleyen bir müfredat olmalı"
2016-2017 eğitim-öğretim yılını değerlendiren Elazığ Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı, "Resmi ideolojiyi, onun figüran ve argümanlarını dayatan bir müfredat yerine milli ve manevi değerlerimizi önceleyen ve önemseyen bir müfredat olmalı" dedi.
2016-2017 eğitim-öğretim yılı cuma günü 950 bin eğitimci ve yaklaşık 18 milyon öğrenci için başlayacak olan tatil, 18 Eylül'de sona erecek.
Eğitim-Bir-Sen Elazığ Şube Başkanı İbrahim Bahşi, 2016-2017 eğitim-öğretim yılını İLKHA'ya değerlendirerek, milli ve manevi değerleri önceleyen eğitim müfredatının olması gerektiğini söyledi.
Öğretmen açığı, ikili eğitim sistemi ve müfredatla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Bahşi, Türkiye’nin uluslararası yapılan değerlendirme sınavlarında son sıralarda yer almasının ancak yeni bir müfredat ile çözüleceğini belirtti.
"Şu an yaklaşık 99 bin öğretmen ihtiyacı var"
Yıl içerisinde FETÖ ve PKK gerekçesiyle açığa alınan veya ihraç edilen öğretmenlerin, Türkiye’deki öğretmen eksiği konusunda çok etkili olmadığını bunun daha öncelere varan bir problem olduğunu söyleyen Bahşi, "Tüm kamu kurumlarında olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığında da bu hain yapıyla bağlantısı olan, içinde olanlar tespit edilerek önce açığa alındılar daha sonra da Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildiler. Elazığ’da da ilk Kanun Hükmünde Kararname ile 199 öğretmen ihraç edildi. Bundan sonraki açığa alınmalarla ve Kanun Hükmünde Kararname ile ihraçlar oldu, bu tabi ki eğitim-öğretim açısından, öğretmen ihtiyacı açısından etkili oldu. Sınıf öğretmenliği alanında norm fazlası olduğu için bu alanda bir açık olduğuna inanmıyorum. İhtiyaç duyduğumuz ve ücretli öğretmenle tamamladığımız İngilizce, okul öncesi öğretmenliği, din kültürü gibi alanlarda asıl ihtiyacımız vardı. Tabi bu branşlarda açığa alınan ve ihraç edilen öğretmenlerin sayısı oran olarak fazla yüksek olmadığı için çok etkilemedi. Bu zaten mevcut bir problemdi sadece 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ihraç edilen, açığa alınan ve daha sonraki süreçte PKK ve diğer örgütlerle bağlantısı olanların açığa alınması ile bu sorun ortaya çıkmış bir sorun değil. Yıllardır bizim maalesef bazı branşlarda ihtiyaç var ve bu branşlarda ihtiyacımız tamamlanamadı. Türkiye genelinde yaklaşık 99 bin şu an öğretmen ihtiyacı var. Kadrolu atanması gereken bu öğretmen ihtiyacı maalesef ücretli öğretmen uygulamasıyla şu an tamamlanmaya çalışılıyor. Bu eğitim-öğretim açısından büyük bir handikap" dedi.
Ücretli öğretmenlerin zor şartlar karşısında görev yerinden çok rahat bir şekilde ayrılabildiğini belirten Bahşi, "Ücretli öğretmen göreve başlıyor özellikle zor şartlarda, kırsal alanda ki okullarımızda 2 ay sonra başka bir yerde iş buluyor veya 'KPSS’ye hazırlanacağım' diye bırakıyor, başka bir öğretmen devam ediyor ve maalesef bu dezavantajlı bölgelerde bir öğrenci dört yıllık bir eğitim kademesini bitirene kadar 7, 8 öğretmen değiştiriyor. Dolayısıyla burada eğitim kalitesinden bahsetmekte mümkün olmuyor." değerlendirmesinde bulundu.
Sözleşmeli öğretmenlik sisteminin yanlış bir sistem olduğunu kaydeden Bahşi, "Sözleşmeli öğretmenlik sistemi yanlış hem de sözleşmeli öğretmen ataması yapılırken mülakatta büyük bir adaletsizlik yapılıyor. Hiçbir liyakat veya herhangi bir objektif kriterlere dayanmayan mülakatla maalesef ismi o komisyona gitmişse referansı varsa fazladan 5 puan veriliyor. Yoksa 5 puanı düşürülüyor, 3 puanı düşürülüyor ve gönderiliyor. Biz bu sistemin adil olmadığına inanıyoruz. Sadece sözleşmeli öğretmenlik atamalarında değil, şu an ülkemizin bu mülakat sistemine hazır olduğuna inanmıyoruz, adil bir şekilde yapıldığına inanmıyoruz. Adil olmayan bir şeyin bize hayır getireceğine de inanmıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Öğrencilerimizin yüzde 40’ı okuduğunu anlayamıyor"
Uluslararası yapılan değerlendirme sınavlarında Türkiye’nin son sıralarda yer almasını değerlendiren Bahşi, öğrencilerin okuduklarının yüzde 40’ını anlamadıklarını belirterek, "Uluslararası yapılan değerlendirme sınavlarında maalesef geri kalmış ülkelerden daha gerideyiz. Maalesef son sıralarda yer alıyoruz. Bizi üzen en önemli tarafı da şu özellikle fen ve matematiği yapamadık diyelim ama öğrencilerimizin yüzde 40’ı okuduğunu anlayamıyor. Dolayısıyla bu bizim şu an üzerinde durduğumuz en önemli faktör eğitim sisteminde" dedi.
"Milli ve manevi değerlerimize bağlı ve bu değerleri önceleyen, önemseyen bir müfredat olmasını istiyoruz."
Eğitimde ki başarısızlığın bir nedeninin de müfredattan kaynaklı olduğunu resmi ideolojinin dayatıldığı bir sistem yerine milli ve manevi değerleri önceleyen bir müfredatın olması gerektiğini ifade eden Bahşi, "Maalesef devletin resmi ideolojisini dayatan, resmi ideolojinin figüranlarının, argümanlarının olduğu ve yıllardır değişmeyen bir müfredat var. Biz bu müfredatın sadeleşerek, özüne dönmesini, milli ve manevi değerlerimize bağlı ve bu değerleri önceleyen bunları önemseyen bir müfredat olmasını istiyoruz" şeklinde konuştu.
Okulların kapanmasına son 2 hafta kala öğrencilerin okula gitmemesinin eğitimde ki başarısızlığa ve konuların tamamlanamamasına neden olduğunu vurgulayan Bahşi, "Sadece sene sonunda değil son sınıflar yani sınava girecek 12'nci sınıflar ikinci dönemden itibaren yavaş yavaş devamsızlık yapmaya başlıyor. Kurs ve etüt merkezlerine giderek buradan eğitim alarak bir şekilde sınava hazırlanmaya çalışıyorlar. Bakanlığın yapmak istediği etüt merkezlerinin kaldırılarak okul öğretilenlerin bizzat sınavlara yansıması ve okula devam etmenin bir mecburiyet haline gelmesini sağlamak. Bu da henüz gerçekleşmedi. Okullarımızın etüt ve kurs merkezlerinden daha kaliteli hale getirilmesi sonucunda inşallah bu bahsettiğimiz sorun çözülür. Geleneksel hale gelmiş havaların ısınmasıyla ikinci dönemin belli bir süreden sonra son 2 hafta özellikle sınıflarda öğrenci bulamıyoruz. Bu anlamda konular bitiyor mu? Hayır. Öğretmenler tam konularını bitirecekken maalesef öğrencilerimiz son 2 hafta okula gelmiyor devamsızlık problemini rapor şeklinde çözenler gelmiyor" dedi.
Eğitimde ki başarısızlığın bir diğer nedeninin de ikili öğretimden kaynaklandığını ifade eden Bahşi, "Okullarımız şu an da ikili öğretim yapıldığı için öğrencilerimiz bir devre 12’ye kadar 12’den sonra ikinci bir devre geliyor. Aynı derslikte farklı bir sınıf orda ders görüyor. Maalesef özellikle kışın kısa günlerde sabah 6.00'da erkenden öğrenciler yollara düşüyor, uykulu bir şekilde ve ders esnasında esniyor bu şekilde dersi de dinleyemiyor. Dolayısıyla eğitimden verim, kalite beklemekte mümkün değil. 12.00'ye kadar dersler sıkıştırılıyor teneffüs süreleri çok az 12.00'de ara vermeden hemen okul boşaltılıyor ve yeni bir devre geliyor. Öğlen devresi de akşam saat 4’de akşam ezanı okunuyor, karanlık çöküyor ve bu öğrencilerde 5’e 5 buçuğa kadar maalesef akşamın karanlığında evine dönmek zorunda kalıyor. Tabi bu eğitimde kaliteyi düşürüyor" diye konuştu.
Önümüzdeki yıl birinci sınıfların, 5’inci ve 9’uncu sınıfların yeni bir müfredatla başlayacağını ifade eden Bahşi, hayırlı olması temennisinde bulundu. (Ebubekir Yavuz- İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.