Marksizm’den İslam’a giden yolda Roger Garaudy 3
Roger Garaudy (Roje Garodi) Müslüman oluşunu “Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum Hatıralar” kitabında şöyle anlatır:
Roger Garaudy (Roje Garodi) Müslüman oluşunu “Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum Hatıralar” kitabında şöyle anlatır:
“Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı. Sanki bugün yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu. Bizzat yerin, Kıyamet günü, sarsıntısıyla birlikte, insanların eylemlerine ve hatalarına şahitlik edeceğinin anlatıldığı Deprem (Zilzal) sûresini okurken, ayaklarımın altındaki toprağın homurdandığını hissediyorum. Sorumluluğun bu uyanışını ben, hiçbir zaman çok çarpıcı bir mesel olan “Gece Yolculuğu” (İsra)’yı okurkenki kadar güçlü yaşamadım… Mirac, her ibadetin ruhudur. Çünkü o an, eylemlerimizin her birini ferdin bakış açısı olmayan bir bakış açısı içine oturtmayı denemek üzere, gündelik meşguliyetlerden kurtulunduğu andır. Ben merkez değilim. Allah’tır merkez. O zaman, yer Kıyamet Günü’ndeki gibi titrer ve yeni bir mücadelenin saati çalar. Bu yol alışın ana noktalarına, iki kitabımda, İslâm Geleceğimize Yerleşmiş ile İslâm’ın Vaad Ettikleri’nde temas ettim. Daha sonra Müslüman ülkeleri dolaştıktan sonra, İslâm’ın Aynası Camiler adlı eserimde, Allah’ın mevcudiyetinin görünür işaretleri olarak, dünyanın büyük camilerinin mimarî mekânının ve güzelliğinin manevî izahını vermeyi denedim. Cenevre’de, 2 Temmuz 1982’de, imam Buzuzu’nun önünde müslümanlığa girişin anahtarı olan “Allah’tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O’nun elçisidir” kelime-i tevhidini söylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamiyle hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum. O gün, hem iç tedirginliği veren bir kopuş, hem de sükûnet verici bir bağlanış duygusu içindeyim. Bir dünyadan, benimkinden, bundan böyle beni reddedecek olan Batı dünyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur’an’ın, numunesini Hz. İbrahim’de ve onun Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gösterdiği bu iman sade ve güçlü, köklü ve ilk imandır. Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi görünmüyor. Sûfîlerin, yani bütün zamanların en büyük şairi Mevlâna Celâleddin Rûmî’den, Müslüman İspanya’nın keşif adamı Mürsiyeli İbni Arabî’ye ve onun aşk destanına kadar, İslâm’ın derûnî hayatının manevî efendilerinin varlığıyla dopdoluyum.”[1]
Bir hatıratta onun niçin Müsüman olduğu sorusu şu şekilde yanıtını bulur:
“Meşhur Fransız düşünür Roger Garaudy, 1982 yılında İslam’ı seçtikten kısa bir süre sonra Türkiye’ye gelir ve bir Cumartesi günü Taksim’de bir otelde konferans verir İstanbullulara. Konuşmasının sonunda bir gazeteci, cüretkar bir üslupla, şöyle bir soru yöneltir misafirimize:
Biz sizi tanıyoruz Bay Garaudy. Önceleri Marksist-Leninist ve ateist idiniz. Sonra Maoist oldunuz. Daha sonra Sovyet veyahut Çin eksenli devlet Marksizmini tenkid ederek Avrupa Komünizmi (Eurocomunism) yaklaşımını benimsediniz. Bir müddet böyle devam ettiniz. Bu arada Budizm’e ilgi duydunuz ve ben Budist bir Marksistim dediniz. Sonra Katolik kökenlerinizi keşfettiniz ve Hıristiyan bir Marksistim dediniz. Latin Amerika’da bir elinde İncil bir elinde Das Kapital tutan bir papazın başlattığı ‘Özgürlükçü İlahiyat’ akımına sempati duydunuz, onları destekleyen yazılar yazdınız. Sonra Marksizm artık bitmiştir dediniz ve Marksizm ideolojisinden ayrıldınız. Bir müddet sonra Vatikan ve Hristiyan ilahiyatı ile de ters düşmeye başladınız ve oradan da koptunuz. Şimdi ise Müslüman oldum diyorsunuz. Size sorum şu: Bundan sonra ne olmak istiyorsunuz?
Yeni Müslüman olmuş büyük düşünür, kısa bir sessizlikten sonra, şu cevabı verir:
Evet arkadaşım bu saydıklarınızın hepsi doğru. Ama şunu bilmenizi isterim ki defineciler aradıkları hazineyi buluncaya kadar önce yatay olarak yüzeyde dolaşırlar. Ellerindeki cihaz üstünde durdukları yerin altında kıymetli bir maden olduğu sinyalini kendilerine verinceye kadar. Ondan sonra satıhta dolaşmayı bırakırlar ve kazmaya başlarlar. O ana kadar yatay devam eden arayışları artık dikey hale gelir. Benim hikâyem de böyle. Her nereye gittimse samimi olarak ontolojik yerimi arıyordum. Ama nereyi kazdımsa altından o çıkmadı. Şimdi ise bir yere geldim, çok canlı hissediyorum ayağımın altı kaynıyor. O noktanın adı İslam. Ama arayışım bitmeyecek. Şimdi de onun dikey katlarında kendimi aramayı sürdüreceğim, merak etme…
Bu samimi ve hikmetli cevap sonrasında salonda bir alkış tufanı kopar.”[2]
Başka bir hatırat da Roger Garaudy’nin Müsüman olmasını sağlayan temel dinamikleri anlamak açısından önemlidir:
“Roger Garaudy yıllar önce İstanbul’a gelmişti. Yıldız Sarayı’nda bir konferans veriyordu. O konferansta hasbelkader ben de bulundum. Garaudy’ye:
‒Sizi önce Hristiyan, ardından komünist olarak görüyoruz. Şimdi Müslümansınız. Hindistan dolayına doğru da bir seyahat yapacak mısınız?” diye kinâyeli bir soru sordular. O da Anlatayım, dedi:
Ben Hristiyandım. ABD’deki büyük kartellerin fiyatları sabit tutmak için milyonlarca ton sütü döktüklerini, milyonlarca ton buğdayı yaktıklarını görünce, bu vicdansızlık beni komünizme itti. Baktım komünizm de kuru, hiçbir mânevî tarafı yok. Hristiyanlık ile komünizm arasında bir köprü kurmaya çalıştım, ama olmadı. O dönemlerde Fransızlar benim öldürülmemi istiyorlardı. Cezâyirli müslüman bir askerin yardımıyla bu tehlikeden kurtuldum… Ben o zamana kadar İslâm’ı bir aşîret dîni zannediyordum. Bu hâdise benim İslâm’a yönelmeme vesîle oldu. İktisatçı olduğum için İslâm iktisâdî yapısını da inceledim. Fâiz nedir, komünizmde nasıldır, İslâm’da nasıldır, nereye kadar yasaktır, hudutları nelerdir? Bu gibi hususları inceledim… (Bilâl-i Habeşîʼyi kastederek) Bilâlʼin bir hadisi beni selâmete çıkardı. Bilâl, Allah Rasûlüʼne güzel bir hurma götürür. Efendimiz: ‘Bunu nereden buldun?’ diye sorunca Bilâl de; ‘Bizde âdî hurma vardı. Rasûlullah`ın yemesi için ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek satın aldık.’ der. Bunun üzerine Hz. Peygamber; ‘Eyvah! Bu fâizin ta kendisi, sakın öyle yapma! Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat; sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al.’ buyurur. (Müslim, Müsâkât, 96). Gördüm ki Allah Rasûlü, fâize açılan her kapının anahtar deliğini bile kapatmış. Bu, beni İslâm’ı daha çok araştırmaya sevk etti…”[3]
Roger Garaudy, İslam’ı hayat nizamı olarak seçtiği bu tarihe kadar Müslüman ülkelerde sadece Marksist bir fikir ve aksiyon adamı olarak tanınıyordu. Garaudy, bu tarihten sonraki çalışmalarıyla İslam ülkelerinde daha geniş kitlelerce bilinir hale gelir. Onun İslam ülkelerinde bu denli tanınmasında inanmış bir Batılı ve Marksizmi iliklerine kadar yaşamış biri olarak Batıya yönelttiği eleştiriler etkili olur. Daha önce Batı’nın el üstünde tuttuğu Garaudy, Müslüman olunca Batıda ibre onun aleyhine döner. Marksist felsefeyi savunduğu dönemde onu yere göğe sığdıramayan Batı basını bir anda onu görmez hale gelir. Artık hiçbir gazete ve dergide onun yazıları yayınlanmaz ve ondan tek satır bile bahs etmez ve o, tam bir unutulmuşluğa terk edilir. Deyim yerindeyse onun için yazılmayan ama her tarafta işleyen bir yasa devreye girer. Batı’nın yöneticileri, aydınları, sanatçıları ve insanı 20. yüzyılın yetiştirdiği büyük düşünürlerden olan Garaudy’i, ‘Fransa’nın Cezayir işgali ve buradaki soykırıma karşı çıkışı, İslam’ı seçip Filistinlileri savunması ve siyasal siyonizm realitesi içinde İsrail’in vad edilmiş topraklar ve mağdur halk yalanını belgeleri ile deşifre etmesi’ sebebiyle dışlarlar.
Garaudy, Müslüman olduktan sonra İslam’la ilgili okuma ve gözlemlerini daha da artırır. O, İslam’ı daha çok Cezayir Müslümanları ve Fransız müşteşrikleri vesilesiyle tanır. Bir yüzyıla yaklaşan hayatı boyunca, kendi ifadesiyle “Varlığı var edeni, her gün katılmamız istenen o tedirgin edici ama kamçılayıcı Allah’ı arayış eylemini”[4] sürdürmekten hiç vazgeçmeyen bir mütefekkir ve Müslüman Garaudy’in Müslümanlarda gördüğü eksikler ve İslam’ı Batı’ya anlatma konusunda söyledikleri dikkate değer.
Siyonistler Roger Garaudy’yi, İsrail’in Lübnan’ı işgalinden dolayı Le Monde gazetesinde yayımlattığı tam sayfalık bildirisi yüzünden sükût suikastına tabi tutarlar. Medyada ve büyük yayınevlerinde kendisine yer verilmez olur; ama Garaudy, susacak biri değildir. Üstelik Müslüman da olmuştur. Filistinliler, onun için sadece masum insanlar değil, aynı zamanda din kardeşleriydi artık. Bu sefer İsrail’in nasıl bir devlet ve siyasi siyonizmin ne menem bir şey olduğunu gözler önüne sermek ve insanlığa hakikati haykırmak için baştan başa belgelerle ve kaynaklarla dolu İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin kitabını yazar. Ayrıca geniş kesimlerin rahatlıkla okuyabileceği ve siyonistlerin ipliğini pazara çıkaran İsrail, Mitler ve Terör eserini yayımlar. Bu eserinde, şöyle haykırır:
“Siz İsrail devletinin yetkilileri, hep Hitler’i kötülüyor, 6 milyon gibi şişirilmiş bir rakam ortaya atıyor ve sürekli soykırımdan bahsediyorsunuz! Sizden çok daha sayıda öldürülen Çingeneleri, sizin beş katınıza varan sayıda öldürülen Slavları ve daha başkalarını yok sayıyorsunuz. Romanlarınız, filmleriniz, hikâyeleriniz, kitaplarınız, dizileriniz ve müzelerinizde sizden başka soykırıma uğrayan başka hiçbir millet yokmuş gibi dünya insanlığının beynini yıkıyorsunuz. Sürekli kendinize acındırıyorsunuz. Tazminatlar alıyorsunuz. Fakat elli yılı aşkın süredir Hitler’in yaptığının çok daha beterini, sizler Filistinlilere yapıyorsunuz! Bu zulmü bırakın! Filistin’de yapmakta olduğunuz işgalleri bırakın! Katliamları bırakın!”[5]
İsrail Mitler ve Terör adıyla yayımlanan kitabı yüzünden ceza alır. 13 Haziran 2012’de Paris’te vefat eder. Cesedinin yakılmasını vasiyet ettiğini ileri süren ailesinin isteği üzerine naaşı yakılır.[6] Batılı yayın organları Garaudy’nin ölüm haberini dahi iki gün sonra şu başlıkla verir: “Eski komünist ve Yahudi soy kırımı inkârcısı (negasyonist) Garaudy öldü.”[7] Halbuki Garaudy Yahudi katliamını hiçbir zaman inkâr etmemiş, aksine İsrail Mitler ve Terör, Siyonizm Dosyası, İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin ve Şahitlerim gibi kitapları ile konferanslarında haksız yere tek bir Yahudi’nin öldürülmesinin bile bir insanlık suçu, bunu işleyenin de cani sayılması gerektiğini söyler.[8]
Roger Garaudy, hayatı boyunca insanın insanca yaşaması için çabalar. Bu uğurda militanlık yapmaktan bile çekinmez. Zulmün her yerde ezilmesi, insani uyum ve kardeşliğin de her yerde çiçeklenmesi için çaba sarf eder.[9] Garaudy, insanlık yeni bir döneme girme sürecinde birçok sorunla boğuşurken yaptığı uyarı ve tavsiyelerle bu dünyada hoş bir seda bırakmış ve insanlığa karşı borcunu ifa etmiştir… (Devam edecek…)
İbrahim DAĞILMA
[1] Garaudy Roger, Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum Hatıralar, s. 330-332.
[2] Kılıç Mahmut Erol, “İngiliz Sünniliği ve İngiliz Şiiliği Arasında Sıkışan Anadolu İrfanı”, Yenişafak Gazetesi, 30 Ekim 2016 Pazar
[3] Topbaş Osman Nuri, Müslümanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları, İstanbul 2012, s.
[4] Garaudy Roger, Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum Hatıralar, s. 438.
[5] Aydın Cemal, “Garaudy: Beşeriyetin İnsanca Yaşaması için Çırpınan Adam”, Medeniyet Tartışmaları, Yüceltme ve Reddlije Arasında ‘Medenlijeri Anlamak Sempozijumu Bildirileri, İstanbul 2013, s. 28-51.
[6] Eşçakırgil Selahaddin, “Kendi cesedini yaktırmak özgürlüğü ve Garaudy”, 29 Haziran 2012 Cuma tarihli yazı, https://www.haksozhaber.net/kendi-cesedini-yaktirmak-ozgurlugu-ve-garaudy-25209yy.htm, Erişim: 21.06.2019
[7] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, TDV İslam Ansiklopedisi, s. 463-466.
[8] A.g.k
[9] Aydın Cemal, “Garaudy: Beşeriyetin İnsanca Yaşaması için Çırpınan Adam”, a..g.e., s. 28-51.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.