Marksizm’den İslam’a giden yolda Roger Garaudy -4- Roger Garaudy’in fikir dünyası
Yüzyıla bir kala hayata gözlerini yuman Garaudy, Batı medeniyeti, Marksizm ve İslam dinini içten gözlemler.
Yüzyıla bir kala hayata gözlerini yuman Garaudy, Batı medeniyeti, Marksizm ve İslam dinini içten gözlemler. Çağımızın en popüler fikir sistemleri ve ideolojilerini derinlemesine inceler. On yıllarca Marksizm ve Komünizmin hem ideologu hem tutkunu hem de aksiyoneri olur. O, hep bir arayış içindeydi. Bu arayış, aynı zamanda hayatın anlamı olan aşkınlığın arayışıydı. Garaudy’in bunalımları, karşı çıkışları, araştırmaları, okumaları, yazmaları, konuşmaları, tartışmaları ve seyahatleri bu arayışı isabetli ve hayata anlam katan bir limanda noktalamak içindi. İslam’la tanıştığı demde Marksizm’i iliklerine kadar yaşamış, Marksizm’in ABC’sini sıfırdan yazacak bir seviyedeydi. Makam, imkan, bilimsel titr ve entelektüel dünyada meşhur olma gibi dünyevi hazlara eriştiği bir süreçte İslam’la tanıştı.
Garaudy, Yunan ve Roma Medeniyetlerinin temelleri üzerinde yükselen Batı medeniyetini ve onun Determinizm, Pozitivizm, Materyalizm, Kapitalizm ve Komünizm gibi düşünce sistemlerini çok iyi bilmekteydi. O, uzun yıllar Batı Medeniyetini ve özellikle her kademesinde görev aldığı Komünist Parti üzerinden Sosyalizmi dünya halklarının kurtuluş reçetesi kabul etmişti. Garaudy, hakikati arama serüveninde Batı’nın ve Marksizm’in birçok yanılgı ve açmazını görür. Hakikati arama yolunda ilke kabul ettiği ‘insan hakları, özgürlük ve adalet’ gibi konularda Batı’nın ne kadar insafsız, bencil ve zorba olduğunu kendi deneyimlerinde müşahede eder.
Batı’nın demokrasi, çağdaşlık ve medeniyet gibi cezbedici sözlerle maskelenmiş yüzünün arkasındaki tahammülsüzlüğü ve ikiyüzlülüğü gören sadece Garaudy değildir. Nietzsche başta olmak üzere bazı filozof ve düşünürler de Batı medeniyetinin insan tabiatını ve özgürlüğünü yok edici özelliğine vurgu yapıyor ve Batının bu özelliğinden kurtulmak istiyorlardı.[1] Öyle ki Batı düşüncesi “içinde” muhalif ekollerden biri olan Weber, Batı medeniyetinin ideolojik sluetini “Demir kafes” metaforu içinde değerlendirir.[2]
Garaudy, İslam’la geç tanışır; ama İslam’a çarçabuk bağlanır ve İslam hakkında Batı’ya seslenen bir hatip olur. Garaudy’yi İslam’a bağlayan, onun orijinal, deforme olmamış ve kendinden önceki “mesajları” tanıyan özelliği idi.[3] Garaudy, çocukluktan gençliğe ve oradan Müslüman olana kadar bir hakikat arayışındadır. O, bu arayış serüveninde insanı kendi fikirsel kabulü içinde ayrıştırmaz; insanlığa bir bütün olarak bakar. Adalet, sosyal eşitlik ve insanların kardeşliği onun için düşünce ve ideolojiden öncedir. O, nihayetinde bu yaklaşımın tüm boyutlarıyla İslam’da olduğunu görür ve “İslam’ı insanlığın geleceği açısından bir kurtuluş olarak görür. Âdemoğulları günümüzde ona göre dünya ölçeğinde “modern bir tufan” ile karşı karşıyadırlar. İslam onun için, bütün insanlığı Batının kitlesel felaketinden güvenli bir limana götürecek Nuh’un gemisi mesabesindedir.’[4]
Garaudy, Batı’nın ideolojik ikliminde yetişmiş ve Batı düşüncesini üreten mekteplerde okumuştu. O, yaşamının son demlerinde İslam’ın düşünce yapısıyla tanışır. Bu bağlamda onu bir İslam âlimi gibi addetmek ve onun ‘diyalog’ hakkındaki değerlendirmelerinden hareketle ona Müslüman bir düşünür vasfı yakıştırmak yanlış olur. Evet, Garaudy İslam’ı samimi bir şekilde kabul etmiş, İslam’ın hak ve adalet vurgusu onu celbetmiş; ama o İslam’ı kabul ettiğinde yedeğinde Marksizm gibi bazı ideolojik öğretileri de taşımayı ihmal etmemiştir.
Garaudy İslam’ı bir hayat ölçüsü olarak kabul ettiği günden vefatına kadar İslam’ın teorik ve Müslümanların güncel konularına kayıtsız kalmaz. Aktif bir halde bu konulara eğilir, bu konularla ilgili konferanslar verir ve kitaplar yazar. Örneğin ‘İslam dünyasının kanayan bir yarası ve sadece Müslümanlar için değil bütün insanlık için yüz karası bir durum olan Filistin konusunda yazmaktan hiç geri durmadı. Her fırsatta Filistin konusunda konuştu ve yazdı. Hatta o kadar ki yazdıkları ile İsrail’in korkulu rüyası oldu. Ayrıca sırf bu nedenle ömrünün son yıllarında “modern engizisyon” tarafından aforoza da uğratıldı ve türlü sıkıntılar yaşadı.’[5]
Garaudy’in nasıl ki Komünistliği pasif değil, dinamikti. Müslümanlığı da öyleydi. Müslüman Garaudy, hayatını faal bir şekilde Müslümanların hizmetine verir; fikir ile eylemselliği bir araya getirir. Onun Batılı bir hayat tarzından yaşayıp öğrendiği ve İslam’da karar kılmasında öğrettiği ‘Medeniyetler, birbirini imha değil, ihya etmelidir.’[6] Oysa “Altı yüz yıl süren Batı sömürgeciliği, dünya insanlığına ve medeniyetlere çok büyük zarar verdi. Şimdi ise Batı, yaptıklarının cezasını çekmeye çoktan başlamış bulunuyor. Eğer o medeniyetlerin insanî ve ahlâkî değerlerinden yararlanma yoluna gitmezse intihara sürüklenecektir. Şayet Batı, diğer medeniyetlerle kardeşçe ve dostça bir diyalog kurmazsa yok olacak ve tarihten silinecektir. Batı hayatta kalabilmek ve varlığını devam ettirebilmek için dünya çapında bir sanat ve kültür kaynaşmasını gerçekleştirmek zorundadır.”[7]
Bu satırlarda da görüyoruz ki Garaudy Batı medeniyetini ‘kibirli, aşırı rasyonalist, bencil ve bireyci’ olarak tanımlıyor. Garaudy, böyle bir yapıyı insanlık için felaketten başka bir şey getirmeyeceği için reddeder ve İslam’ı insanlığın kurtuluşu için bir “referans noktası” olarak gördüğü için kabul eder.
20. ve 21. Yüzyıl insanının büyük açmazlarından biri hayata salt maddeci bir bakışla bakmasıdır. Bu iki yüzyılda öne çıkan ve kitleleri arkasından sürükleyen birçok ideolojik ve felsefik yaklaşım insanların savaşlar, işgaller, haksızlıklar kaynaklı bunalımları ve sıkıntılarını pozitivizm ve rasyonalizmle çözüleceğine inanmış ve insanları buna inandırmaya çalışmışlardır. Garaudy, Batı’nın ilim ve felsefe havzasında bire bir beslenen biri olarak Batı’daki bu aşırı rasyonalist yönelim karşısında İslam’ın mistik yorumunu önemser. Kalbi duyuşların ve sezgisel bir yaklaşımın öne çıktığı mistik yorumda İslam’ın akla ve kolektif hayata verdiği değeri dile getirmeyi ihmal etmez.[8] Onun mistik bir yorumu öne çıkarmasında Batı insanıyla daha yakın temas kurabilme ve evrensel bir dil oluşturma etkili olmuştur.
Garaudy, yüzyıla bir kalalık ömründe hem beşeri düşünceler hem ilahi vahye dayanan dinleri incelemiş. Hakikati arayan hayat serüveninde bu düşünce ve dinlerin kabul edeni, tarafı ve savunanı olmuştur. O, düşünsel ve eylemsel bulunduğu her zaman ve zeminde ‘hayattan kopmayan, hayata sağlıklı bir mana sunabilen, evrensel bir bakış sergileyen, adaleti önceleyen ve tüm insanları muammelede eşitleyen’ bir sistemi umut etmiş ve aramıştır. Garaudy, hayatının anlam arayışını İslam’ı kabulle tamamlayınca yaşadığı köklü değişimi şöyle gerekçelendirir:
“Her şeye yeniden başlamak gerekiyordu: “Bir ‘karşı tarih’ yazmak… Yeniliklerin tarihi olacaktı bu… Çünkü tarih her zaman yenenler tarafından yazıldı. Oysa en güçlü orduların üstünlüğü mutlaka en yüksek kültürlerin zaferi demek değildir. Bu tarihi ve kültürleri ben, ne hocalarımın el kitapları veya derslerinden ne de ‘filozof’ meslektaşlarımın tezlerinden öğrendim. Abece kitabım, ‘Kutsal Kitaplar’ olmuştur.”[9]
Garaudy, konuşmalarında ve yazılarında genellikle eleştirel(critical) yaklaşım sergiler. Eleştirel kuramının entelektüel ve siyasal ilham kaynağı Marksizm’dir. Eleştirel kuram, eleştiri kavramını, toplumsal araştırmaları felsefeyle ilişkilendirme yoluyla bütün toplumsal pratiklere genişletme çabası güden bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım ekonomi, sosyoloji, felsefe, psikoloji ve edebi eleştiriyi kapsayan gelenek içinde hareket eder.[10]
Garaudy’in eserlerinde çoğunlukla ‘Marksizm, Batı, Kilise, Entegrizm, Medeniyet, Siyonizm, Yobazlık ve Din’ eleştirisi öne çıkar. Garaudy; Zerdüşt, Tao, Konfüçyüs, Brahma ve Buda gibi din kurucuların öğretilerini ve Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm gibi vahiy temelli dinlerin esaslarını detaylıca incelemiş ve derinlemesine okumalar yapmıştır. Yaşayanlara Çağrı, Medeniyetler Diyaloğu, İnsanlığın Medeniyet Destanı, Bir Din Savaşına Doğru mu? isimli kitaplarında da bu bilgi birikimi görülür.
Entegrizm ve entegrasyon, Garaudy’in eserlerinde anahtar sözcük olarak önümüze çıkar. Bu iki kavram, iki karşıt uç ve ifrat tefrit noktası gibi durur. Entegrasyon, ‘Karşı tarafın hiçbir şeyini benimsemeden onu salt kendi tarafına çağırmak’, Entegrizm ise ‘Karşı tarafın her şeyini reddedip kendi doğruları içinde kendi içine kapanmak’tır.[11] Entegrizm, gayesiz bir dünyanın anlamsızlığından doğmuştur. Entegrizm ve entegrasyon, ‘hareketsizlik, geçmişe/geleneğe özlem ve taassup/dogmacılık’ özellikleri üzerine bina edildiği[12] için Batı, entegrasyon ve entegrizm örnekliği açısından ilk sırayı alır. İslam dünyası da bu iki yorumun örneklerinden hali sayılamaz.
Garaudy, Entegrizm(Kültürel İntihar) adlı eserinde entegrizmi iki ana gruba ayırır. Bu kitapta Bilimsel, Stalinci entegrizm ve Roma entegrizmi Batı entegrizmi başlığı altında değerlendirilirken İslamcı entegrizmler ayrı bir başlıkta ele alınır.[13]
O, entegrizmi şiddet ve savaşların üreticisi, zamanımızın öldürücü bir hastalığı olarak tanımlar. Müslüman entegrizmin merkez üssü Suudi Arabistan’dır. İslamcılık, bu bağlamda İslam’ın içinde bir hastalıktır. Roma Katolik entegrizmi piyasa(pazar) tektanrıcılığıdır. Hesabına geldiği yerde özgürlükçü ve insan hakları savunucusudur. Örneğin ‘çocuk aldırma ve gebelikten korunmaya’ karşı çok hassas(!) iken yetersiz beslenme ve açlıktan ölen çocuklara karşı suskundur. Siyonist entegrizm ise politik bir siyonist sapma içinde hareket eder. Burada yalan üzerine kurulmuş bir efsane etrafında olarak ‘İsrail devleti’ Allah’ın yerini alır.[14]
Garaudy, Yobazlıklar adlı eserinde ‘yobazlık’ kavramını entegrizmle örtüşen bir bağlamda ele alır. Bir fikri, hayat tarzını, düşünceyi yaşam biçimini bir topluma veya insana dikte etmek, yobazlıktır. Bunun din veya bir ideoloji adına yapılması sonucu değiştirmemektedir. Garaudy, kitabında ‘Roma’daki Vatikan (Papalık) yobazlığı, İran yobazlığı, İsrail yobazlığı ve Suudi yobazlığı’ üzerinde ısrarla durur.[15] O, bu bağlamda yobazlığı şöyle tanımlar: “Yobazlık dini veya siyasi bir inancı, o inancın tarihinin önceki bir döneminde bürünebildiği kültürel veya kurumsal şekliyle özdeşleştirmektir. Dolaysıyla da kendisinin mutlaka bir hakikate sahip olduğuna ve onu herkese zorla kabul ettirmek gerektiğine inanmaktır.”[16]
Yobazlık her yerde her zaman aynıdır. Garaudy, yobazlıkla mücadele edilmesi gerektiğini önemsediği gibi bu konuda çözüm önerileri sunar. Yobazlığı oluşturan sebepler içinde ‘tavizler, saptırmalar ve baskılar’ın es geçilmemesi gerektiğini vurgular ve şu cümlenin altını ısrarla çizer: “Dini veya Siyasi yobazlık tehlikelerin en büyüğüdür; çünkü din hayatın kendisidir.”[17]
Entegrizm ve Yobazlık kavramlarına dair tesbitleri üzerine Garaudy, bazılarına göre İslami Rönesans’ın öncü isimlerinden, bazılarına göre Batı ideolojileri ve dini söylemleri sentezlemede çelişkiler içerisinde bocalayan, mecrasını tam bulamamış bir zavallı, kimine göre ise kurnaz ve zeki bir câsus olarak değerlendirilmiştir.[18]
Komünizm, Garaudy’in eserlerinde sıkça ele aldığı bir kavramdır. Komünizm, onun için uzun yıllar ideolojik bir kabul ve yaşamsal bir bağlamdı. Roger Garaudy, komünizmin temel eserlerini orijinal dillerinden okumuş, komünizmi dar kalıplardan kurtarıp bütün insanlığın derdine çare olabilecek bir ekonomik ve siyasal sistem olarak ortaya koymaya çalışmıştır. Marx’ın, “Din halkın afyonudur.”[19] Sözünün dine bir reddiye değil dini bir sömürü aracına dönüştürenlere karşı koyuş amaçlı söylendiğini ifade eder. O, komünizmin aslında inançsızlığı savunan ve ateizmi öne çıkaran bir fikir olmadığını zengin ile fakir arasındaki eşitsizliği gün yüzüne çıkardığını ve halkların eşitliği ilkesini yerleştirmek istediğini Maurice Thorez[20] ile Palmiro Togliatti[21]’ye delilleriyle anlatır ve bunun böyle olduğunu onlar da kabul eder.[22] Garaudy, Marksizm’i bir dönemin ve bir toplumun göze batan çelişkilerini tahlil etme ve bundan hareketle çelişkileri aşacak projeyi bulup ortaya koyma sanatı ve ilmi[23] olarak değerlendirir.
Parti başkanlığı, milletvekilliği, senatörlük ve cumhurbaşkanlığı adaylığı dâhil politikanın her alanında boy gösteren Garaudy, siyasetle hep iç içedir. Siyaset, onun nazarında ‘İnsanlığın huzur ve saadeti için binlerce yıl içinde oluşturulmuş bir tecrübe birikimidir; lakin vahiyden beslenmeyen bir siyaset çamur siyasetidir. Adil olmayan iktidarların elinde ise siyaset bir beyin yıkama faaliyetine dönüşür. Evrensel çerçevede doğru siyaset tabiat, insan ve Allah’la güçlü ilişki kurmakla oluşur. Doğru ve verimli siyaset, din ve bilgelik örneklerinden öğrenilebilir.’[24]
Garaudy, İslam’ı fiilen kabul ettiği 1982 yılından önce 1981 yılında İslâm’ın Vadettikleri ve Geleceğimizde İslâm Var ismiyle yazdığı iki eserle bir Müslüman düşünür gibi okuyucu karşısına çıkar. Bu eserlerinde Garaudy’in İslam’a bakışı ve bir hayat tarzı olarak İslam’ı nasıl gördüğü rahatlıkla okunabilmektedir. Garaudy İslâm’ın insanlığı Allah, insan ve tabiatla yeniden buluşturacağına, böylece dünyaya egemen olan Batı medeniyetini ıslah edip dünyamızı intihardan kurtarabileceğine inanır.[25] İslâm’ın Aynası Camiler ile İslâm ve İnsanlığın Geleceği gibi birçok eserinde ibadetlerde asıl olanın işlevsellik olduğunu dile getirir. Ona göre, ibadet salt bir ritüel olarak anlaşılmamalıdır. İbadet, insanı insanla ve insanı Allah’a buluşturan aşkın bir eylemsellik olarak anlaşılmalıdır. İslâm’ın namaz, oruç, hac ve kurban ibadetleri kişiyi Allah’la ve insanlıkla buluşturduğu için önemlidir. O, ruhsuz ve şekilci bir tarz kazanan ibadeti doğru bulmaz; ona göre ibadet, insanı manen kanatlandırıp mistik bir âlemde uçurabilmeli ve ruh, ibadetle içselleşerek insan-ı kâmili oluşturabilmelidir. Islam en occident, Cordoue, capitale de l’esprit ve İnsanlığın Medeniyet Destanı adlı eserlerinde eleştirileri İslam’ı şekilsel olarak anlayan ve Kur’an-ı Kerim’i bir ölü ruhsuzluğuyla okuyan Müslümanlar içindir. Garaudy, İslam’ın evrenselliğinin 1400 yıl öncenin şartları içinde aranamayacağını; bunun Kur’an ve Sünnet’in günümüz şartları içinde ve günümüzün sorularına cevap verebilecek bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğini savunur…[26] (Devam edecek)
İbrahim DAĞILMA
[1] Arslan Mustafa, “Yirminci Yüzyılın Yalnız ve Bilge Yolcusu: Roger Garaudy”, Birey ve Toplum Dergisi, 2012, c. 2, sayı: 3, s. 7-11.
[2] Kundakçı Deniz, “Rasyonalite ya da Mutlak Yalnızlık: Max Weber’in Özgürlük Anlayışının Politik ve Toplumsal Sınırları Üzerine”, Uludağ Üniversitesi, I. Uluslararası Felsefe Kongresi, Bursa. (Basılı Bildiri), s. 263-273.
[3] Arslan, a.g.e., s. 7-11.
[4] A.g.e., s. 7-11.
[5] A.g.e., s. 7-11.
[6] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, TDV İslam Ansiklopedisi, s. 463-466.
[7] Garaudy Roger, Medeniyetler Diyaloğu, (Çeviren: Cemal Aydın), Türk Edebiyatı Vakfı Yay., İstanbul 2011, s.
[8] Arslan, a.g.e., s. 7-11.
[9] Garaudy Roger, 20. Yüzyıl Biyografisi, (Çeviren: Ahmet Zeki Ünal), Fecr Yayınevi, Ankara 1989, s. 20.
[10] Bkz. Balkız Bekir, “Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori: Sosyolojik Pozitivizmin Eleştirisi”, Sosyoloji Dergisi, Ege Üniversitesi Yayınları, sayı:12–13, İzmir 2004, s. 135-158.
[11] Garaudy Roger, Entegrizm, (Çeviren: Kamil Bilgin Çileçöp), Pınar Yayınları, İstanbul 2005, s. 8-9.
[12] A.g.e, s. 9.
[13] Bkz. Entegrizm, a.g.e.
[14] Garaudy Roger, İsrail Mitler ve Terör, Pınar Yayınları, İstanbul 2012, s. 9-10.
[15] Gündüz Ziya, Roger Garaudy Ve Yobazlıklar, http://www.akasyam.com/kose-yazisi/1690/roger-garaudy-ve-yobazliklar.html, Erişim: 28.05.2019
[16] İbrahimhakkıoğlu Belkıs, “Bozuk düzeni silkeleyen kitap: Yobazlıklar”, Yenişafak Kitap Eki, 12 Kasım 2016.
[17] Gündüz, a.g.k.
[18] Doğan Şahin, “Roger Garaudy ve Entegrizm”, https://www.risalehaber.com/roger-garaudy-ve-entegrizm-19210yy.htm, Erişim: 17.07.2019
[19] Ülken Hilmi Ziya, Tarihî Maddeciliğe Reddiye, İstanbul Kitabevi, İstanbul 1976, s. 58.
[20] Maurice Thorez(1900-1964): Fransız siyasetçidir. Fransız Komünist Partisi’nde yıllarca liderlik ve 1946-1947 yılları arasında Fransa Başbakan Yardımcısı olarak görev yapmıştır.
[21] Palmiro Togliatti(1893-1964): İtalyan siyaset adamı ve komünist lider. Yaklaşık 40 yıl yöneticiliğini yaptığı İtalyan Komünist Partisi’ni Batı Avrupa’nın en büyük komünist partisi durumuna getirmiştir.
[22] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, TDV İslam Ansiklopedisi, s. 463-466.
[23] A.g.e.
[24] Garaudy Roger, Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum Hatıralar, s. 105 ve 269.
[25] A.g.e., s. 324.
[26] Aydın Cemal, “Roger Garaudy”, TDV İslam Ansiklopedisi, s. 463-466.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.