"Mazlumun hakkını iade etmeden adaleti tesis etmiş olmazsınız"
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Hükümet yetkililerine yıllardır söylüyoruz. Sadece zulmedenlerin bir kısmına ceza verip mazlumun hakkını iade etmeden adaleti tesis etmiş olmazsınız." dedi.
HÜDA PAR İstanbul İl Kadın Kolları Başkanlığı tarafından Zeytinburnu Akdeniz Konferans Salonu'nda HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun katılımıyla "Bu Son 28 Şubat Olsun" isimli program düzenlendi.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda katılımcılara hitap eden Yapıcıoğlu, 28 Şubat zulmünün hâlâ hissedildiğine dikkati çekti.
Üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen darbenin zulmünün acısını halen hissettiklerini belirten Yapıcıoğlu, 28 Şubat'ın hedeflerinden biri olan 54'üncü hükümetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı anarak, kendisine Allah'tan rahmet diledi.
Yapıcıoğlu, "1997 yılının 28 Şubat'ında yapılan Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'ndan dolayı '28 Şubat' ismini alan bu darbe, aslında bir süreçti. Yani sadece bir günde olmuş bitmiş bir şey değil. Onun çok öncesinde, belki 1990'lı yılların ilk yarısında, 93-94 yılında başlayan bir süreç. Gittikçe şiddetlenen ve nihayet 1997 yılının 30 Haziran'ında hükümetin istifasına kadar devam eden ve o günlerde bin yıl süreceği ifade edilen bir süreç. Bugün sayın başbakanın basına düşen bazı açıklamaları oldu. 'Biz bin yıl sürecek denilen 28 Şubat'ı tarihin çöplüğüne attık. Biz ayarlarımızı sardık ve o sürecin aktörlerinden, o sürecin müsebbiplerinden, darbecilerinden hesap sorduk. 15 Temmuz darbe girişimiyle 28 Şubat postmodern darbesi birbirinin kardeşidir.' dedi. Peki, gerçekten durum öyle mi? 28 Şubat sadece hükümetin devrilmiş olmasıyla sonuçlanmış, başka sonuçları olmayan bir şey mi?" dedi.
"Sadece zulmedenlerin bir kısmına ceza verip mazlumun hakkını iade etmeden adaleti tesis etmiş olmazsınız"
28 Şubat döneminde yaşanan acıların hâlâ taze olduğuna vurgu yapan Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
"Kimisinin makamını çaldılar, Erbakan Hoca'nın başbakanlık makamını, kimisinin başındaki örtüsünden dolayı okuma hakkını, kimisinin çalışma hakkını, kimisinin ticaret yapma hürriyetini gasbettiler ama bütün bunlardan daha büyük çalınan şeyler vardı. Kiminin gençliğini, kiminin evlenme hakkını, kiminin evladını, kiminin hayallerini, kiminin de ömrünü çaldılar. Kimilerinin annesinin ve babasının cenazesine katılma, ona mezarının başında bir Fatiha okuma hakkını çaldılar. Şimdi hükümet yetkilileri, '28 Şubat darbesi Türkiye'ye 390 milyar dolara mal oldu.' diyor. Ben buradan soruyorum. Siz, biraz evvel saydığım şeyleri parayla satın alabilir misiniz? Böyle bir kudrete sahip misiniz? Hükümet yetkililerine, 28 Şubat darbesini gerçekleştirenlerin en ağır cezaya çarptırılacağını söyleyenlere yıllardır söylüyoruz: Siz 28 Şubat darbesini gerçekleştirenlere en ağır cezaları verseniz bile hakları gasbedilenlerin haklarını iade etmeden, babasız büyüyüp baba olanların hakkını iade etmeden, haksız yere özgürlüğünden mahrum edilmiş olan insanların özgürlüklerini onlara iade etmeden nasıl 28 Şubat'ın yaralarını sarmaktan bahsediyorsunuz? Adaletinizin tanımı bu mu? Sizde, sizin memleketinizde, sizin kitabınızda adalet böyle mi tarif ediliyor? Sadece zulmedenlerin bir kısmına ceza verip mazlumun hakkını iade etmeden adaleti tesis etmiş olmazsınız, olamazsınız ve olmayacaksınız."
"Hukuk bir silah gibi kullanıldı ve adalet öldürüldü"
28 Şubat'ın yargı kararlarına güvenilmediğini ve onlarla amel edilmemesi gerektiğini kaydeden Yapıcıoğlu, "Yaşı müsait olanlar çok iyi hatırlayacaktır. O postmodern darbe sürecinde yakaları bir karış yüksek olan yüksek mahkeme hâkimlerini Ankara'da Genelkurmay Başkanlığı salonlarında topladılar. Onlara, 'İrtica, bu memleketin birinci öncelikli tehlikesi haline gelmiştir. Öyleyse biz devlet olarak irtica ile mücadele ederken sizden de bize destek olmanızı bekliyoruz.' dediler. Ondan sonra mahkemeler bir engizisyon gibi çalıştı. Hukuk bir silah gibi kullanıldı ve mazlumlar doğrandı, haklar katledildi, adalet öldürüldü. Tıpkı FETÖ yargısının yaptığı gibi." ifadelerini kullandı.
Yapıcıoğlu, 28 Şubat davasıyla ilgili duruşmanın bugün görüleceğine değinerek, "Şimdi FETÖ'ye mensup yargı mensuplarının 4 binden fazlası meslekten ihraç edildi. Bunların yarısından fazlası şu anda cezaevinde, kimisi de yurtdışına kaçtı. Onlar bir koğuşta, onların zulmen cezaevine kapattığı insanlar bitişik koğuşta. İşte, bu cuma günü 28 Şubat sürecinin o kudretli generalleri ve 2 de profesör olmak üzere 100'den fazla sanık mahkemede yargılanacak. Savcı bunların 60'ına müebbet hapis cezası istiyor. Belki onlar da ceza alacak çünkü bugün başbakan işaretini verdi. Onlardan bir kısmı, zulmettikleri diğer mazlumların yan tarafındaki koğuşa yerleştirilecekler. Daha önce de söyledim. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır ki 28 Şubat'ın talimatını veren apoletliler, generaller bir koğuşta olacak, onun devamı niteliğindeki FETÖ yargısının kudretli, özel yetkili hâkim ve savcıları başka bir koğuşta olacak. İkisinin arasındaki koğuşta da onların zulmettiği insanlar ömür tüketmeye devam edecek ve hükümet de hükümetin başındaki kişi de çıkıp 'Biz 28 Şubat'ın yaralarını sardık.' diyebilecek." şeklinde konuştu.
"Zulmün devamına seyirci kalanları uyarıyoruz, zulme rıza zulümdür"
Hükümet yetkililerine seslenerek, 28 Şubat mağdurlarına seyirci kalınmaması gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
"Burada hükümete bir kez daha sesleniyoruz. Emin olunuz ki bu zulümleri yaptıkları gün asla kendilerine zeval olmayacağını düşünen o günün kudretlileri eğer bugün mahkemelerde hesap veriyorsa o gün 'Biz memleketin en tepesindeki kişileri yargılama, ellerine kelepçe takma ve cezaevine gönderme kudretine sahibiz.' diye düşünen FETÖ yargısının özel yetkili hâkim ve savcıları başka hâkim ve savcıların kararlarıyla bugün cezaevine tıkılmış, bugün mahkemeler karşısında hesap veriyorsa yaptıkları zulümlerin bunda çok büyük etkisi var. Zulmettikleri mazlumların bedduaları onları çarpmıştır ve bugün zulmün devamına seyirci kalanları da buradan uyarıyoruz. Zulme rıza zulümdür. Farkında olduğunuz halde birilerinin bu zulmü çekmesine devam etmesine sadece seyirci kalıyorsanız sizin bu yaptığınız da zulüm görür ve emin olun o mazlumlar eğer size beddua ederse nereden geldiğini bile bilmeyeceğiniz bir darbeyle tepetaklak olabilirsiniz. Çünkü biz inanıyoruz ki mazlumun bedduası ile rabbi arasında bir perde yoktur. O kırık kalpleriyle mazlumiyet içerisinde bugüne kadar ümitlerini muhafaza ettikleri için belki de dua edenler beddua etmeye başlarsa durum hiç iyi olmayacaktır sizin için."
"Biz Allah'ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz, kesmeyeceğiz"
Söz konusu mağdurların cezaevlerinde geçirdikleri son günler olmasını temenni eden Yapıcıoğlu, "Biz Allah'ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz, kesmeyeceğiz. İslam kardeşliğinin bize yüklemiş olduğu sorumluluktan dolayı sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Ahirete kalmasın istiyoruz. Eğer ahirete kalırsa mazlumun hakkını zalimden isteyeceği gün zalimin zulmettiği günden çok daha çetin olacaktır. Bu hesabın bu dünyadayken en azından bugün kudretli olanların ahirete ertelememeleri dileği ile kendilerinden çalınan gençliğinin ve hürriyetlerinin bir an önce kendilerine iade edilmesi temennisiyle hepinizi muhabbetle selamlıyorum." dedi.
"Dönemin sözde kudretli paşaları, kinlerini gencecik Müslümanlardan çıkardılar"
HÜDA PAR İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Münevver Aktaş da 28 Şubat sürecinde birçok anne, baba ve evladın birbirine hasret olarak dünyaya veda ettiklerini aktardı. Aktaş, "Başörtülü kızlarımızın Allah'ın ayetini başlarında taşıması bazılarının zoruna gitti. Onları okullarından, mesleklerinden ettiler. Hepsinin hikâyesi farklı ama hepsinin hikayesi yürek parçalayıcıdır. Onlar sadece İslami bir hayat yaşadıkları ve Kur'an'ı hayat merkezlerine koydukları için dönemin sözde kudretli paşaları, brifingli yargı vasıtasıyla kinlerini gencecik Müslümanlardan çıkardılar." ifadelerini kullandı.
"Zindan yollarında çok sıkıntı çektik"
28 Şubat darbesi mağdurlarının yakınlarının da konuştuğu programda, Mesut Tunce'nin annesi Leyla Tunce, şunları söyledi: "Zindan yollarında çok sıkıntı çektik. Oğlumu görmek için Diyarbakır'da mahkemeye gittim. Onu bulmaya çalışırken baktım ki sıraya dizilmiş, zincirlerle bağlanmış. O günü ölene kadar unutmam. O zincirler bizim yüreğimize vuruldu. Allah'a çok şükür, pişman değilim. Oğlum İslam için Yusuf'un zindanına girdi. Yusuf Mısır'a sultan oldu. Allah'ın emri galip gelecek ve onlar Yusuf aleyhisselam gibi çıkacaklar."
"Hiçbir vicdan bunu kabul etmez"
Başka bir mağdurun yakını Semiha Demir ise "80 yaşında ve ciddi hastalıkları olan mahkûmlar da cezaevinde tutuluyor. Hiçbir vicdan bunu kabul etmez. Ben her görüşe gittiğimde eşimin biraz daha çöktüğünü görüyor ve kahrolarak zindandan ayrılıyorum." şeklinde konuştu.
Programa; Yapıcıoğlu'nun yanı sıra HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, parti yetkilileri, mağdur aileler ve da vatandaşlar katıldı. (Nizamettin Aşkin - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.