Medeniyet nedir?

Medeniyet nedir?

Medeniyet Arapçada “şehir” anlamına gelen Medine isminden Osmanlı Türkçesinde türetilmiştir. Medeniyet kelimesi kök anlam itibarı ile yönetmek, malik olmak anlamlarına gelen din mastarı ile ilişkili olarak da anlamlandırılmıştır.

Medeniyet Arapçada “şehir” anlamına gelen Medine isminden Osmanlı Türkçesinde türetilmiştir. Medeniyet kelimesi kök anlam itibarı ile yönetmek, malik olmak anlamlarına gelen din mastarı ile ilişkili olarak da anlamlandırılmıştır. Medeni, medini, “şehre ait”, “şehre mensup”, “şehirli” anlamlarına gelir.

Ancak dünyanın bazı bölgelerinde, medeniyet kavramı çok farklı bir yan anlamla da kullanılmaktadır. Barbar-medeni ikilisinde “barbar”ın zıddını ifade etmek üzere kullanılmaktadır. Bu ikilinin yaratılmasıyla bazılarının medeni ve diğerlerinin barbar, bazılarının üstün olarak görülmesi diğerlerine ise ikinci derecede olarak yaklaşılması gerektiği şeklinde bir anlayışa neden olmuştur.

Medeniyet kelimesi her terimde olduğu gibi düşünce tarihi boyunca değişik anlam kaymalarına uğramıştır. Kavramlar zaman içinde farklı anlamlar kazanırlar. Bu anlam kaymaları ve dönüşümleri inceleyen bilim dalları da bulunmaktadır. Bir kavram bir dönem bir anlama gelirken daha sonraları başka anlamların yüklenmesi ile farklı manalar kazanabilir.

Günümüzde medeniyet genellikle üç ayrı anlamda kullanılmaktadır.

1.Günlük dildeki “medeni insan” deyiminde olduğu gibi, başkalarına karşı görgülü ve nazik davranma konusunda insana kendisini kontrol etme yeteneği veren kural ve değerler bütünüdür.
2.Gelişmiş olarak kabul edilen toplumu gelişmemiş sayılan toplumlardan ayıran özelliklerdir. İnsanlığın ulaştığı birikim ve gelişmişlik düzeyini ifade eden bu tanım, bu düzeyin Batılı toplumlarca kaydedildiği anlayışı ile genelde modern Batı medeniyeti ile özdeş anlamda kullanılmaktadır. Bu bencil olduğu kadar gerçeklerle de örtüşmeyen bir anlayıştır. Batı medeniyeti denen şeyin temelinde bütün insanlığın katkısı ve birikimi mevcuttur. Ayrıca Batılıların her zaman sergilediği çifte standart uygulamaları olumsuz ve bencil örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.
3.Ortak özellikler gösteren sosyal gruplar veya bunların bütünü de medeniyet olarak algılanmaktadır. İnsanlığın modern Batılı hayat tarzına ulaşıncaya kadar geçirdiği varsayılan farklı aşamaları ve bu aşamaların çeşitli bölgelerde ortaya çıkan eserleriyle bunların oluşturduğu bütünü ifade etmek için kullanılan bir tanım olmaktadır. Eski Mısır medeniyeti, İslam medeniyeti, Hint medeniyeti, Ortaçağ Hıristiyan medeniyeti gibi kullanımlar bu anlamı ifade ederler. Aynı şekilde Grek ve Roma medeniyeti, Osmanlı medeniyeti, İngiliz medeniyeti, Fransız medeniyeti gibi millet ve devletlerle bağlantılı olarak da değerlendirilebilir.[1]

Birçok medeniyet tanımı yapılmıştır. Nurettin Topçu “İnsanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir.”[2] şeklinde bir tanım yapmıştır. Malik bin Nebi ise; “İnsan, toprak ve zaman arasında onarıcı bir bağ kurma yeteneğidir. Bu dinamik süreci başlatması için bir kıvılcım veren temel unsur ise dindir.”.[3] Son olarak Sezai Karakoç; “Medeniyet, tanımı itibariyle bütün insanlığa hitap eden tarih olgusudur. Tek kişi ya da insanlığa dönük cephesiyle medeniyet, insanın sadece fiziki ya da fizyolojik ihtiyaçlarına cevap veren bir sistem olmakla kalmaz. Aynı zamanda manevi-ahlaki, metafizik ve kültürel isteklerini de karşılamak amacını taşır. İnsanı bütün cepheleriyle ele alır.”[4]

Medeniyet kelimesi şehir hayatının ortak noktası olan sosyal, siyasal, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik alanlardaki birikim, düzey ve fırsatları ifade eder. İslam düşüncesinde medine, medeni, medeniyye kavramları arasındaki ilişkiyi temel bir felsefi disiplin içerisinde kuran düşünür İslam filozofu Farabi olmuştur. Farabi düşünce sistemini kurarken, insanın tek başına karşılayamayacağı ihtiyaçlarını dayanışma, yardımlaşma ve iş bölümü ile giderme amacına yönelik bir hayat oluşturma düşüncesinden hareket etmiştir.

Farabi’nin Siyaset Felsefesinde “şehir bu mutlulukların gerçekleştiği en küçük toplumsal yapı” olarak ortaya çıkar. Toplumu oluşturan fertlerin her birinin sahip olduğu dünya görüşü “şehrin değerler sistemini oluşturur. Medeni ve mutlu bir hayat için ilişkilerin sürdürülmesi gereklidir. Şahsilik ve bencillik uyumu ve ilişkileri olumsuz yönde etkiler. Bunun yanında “şehrin başkanı (yöneticisi) şehirliler tarafından benimsenen, kabul edilen, saygı duyulan biri olmalı ki “erdemli şehir” (el-Medinetul Fadıla) gerçekleşmiş olsun. Burada yöneticinin önemine vurgu yapılmaktadır. Bu, yaşanan tecrübe ile de bilinmektedir. Yönetim tepe yöneticiye göre şekillenir. Onun üslubu ve tavrı her kademeye yansır, böylece başarılı ve başarısız yönetimler ortaya çıkmış olur.

Tarih felsefesi ve Sosyoloji ilminin kurucusu kabul edilen İbni Haldun’a göre yeryüzünde birçok medeniyet kurulmuştur. Bunlar bir süre yaşadıktan sonra yerlerini başka medeniyetlere terk etmişlerdir. Ya kısmen yok olmuş veya kısmen yeni kurulan medeniyetler içinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Eski Mısır, Mezopotamya, Eski İran, Hindistan, Eski Yunan, Roma ve Çin buna örnek olabilecek başlıca medeniyet havzalarıdır. Bu arada İslam Medeniyeti insanlık tarihinin en önemli medeniyetlerinden birisi olmuştur.

İbni Haldun medeniyet yerine daha çok “umran” kavramını kullanır. Ona göre umran kavramı hem bedevi hem de barbar toplumları olduğu kadar uygar toplumları da ifade etmektedir. İbni Haldun Batı dillerindeki “civilisation” kelimesi ile karşılanabilecek olan “hadare” terimini daha ziyade bilim ve sanatın gelişimi ile veya zevklerin incelmesi ve refahın artması ile irtibatlandırmak ister. Ancak bedevi hayatın hüküm sürdüğü şehirleşmemiş yerlerde bu tür gelişmelerin ortaya çıkması zor, hatta imkânsızdır.

Demek oluyor ki “medeniyet” ve “şehir” kavramları birbirini tamamlayan iki unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Tek başına yaşamak medeni bir tavır geliştirmeye engeldir. Toplum içinde yaşanılacak ki medeni bir hayat tarzı geliştirilebilsin. Bu bir nevi dağ başında yapayalnız yaşayan birisinin Müslümanlığına benzer. Orada Müslümanca yaşamayı engelleyecek hiçbir şey yoktur. Önemli olan şehirde, pek çok farklılığın, hareketliliğin ve cazip şeylerin olduğu ortamda Müslümanca bir hayat sürdürebilmektir.

Birlikte yaşama insanları uyumlu ve medeni yapar. Birlikte yaşayıp da medeniyetten nasipsiz, herkese zarar veren uyumsuz insanlar da elbette hep var olacaktır. Devletler de zaten bunun için var olurlar. Adaleti ve güvenliği sağlamanın yollarını yöneticiler bulmakla yükümlüdür. Başarı burada gösterilen gayret ve alınan sonuçlarla ortaya çıkar.

Bu ayki “Medeniyet Nedir?” konu başlığı ile medeniyet yazı dizisini başlatmış olduk. Önümüzdeki ay “Medeniyetler İçerisinde Biz Kimiz?” konu başlığını ele alacağız inşallah. Vesselam.

[1] Tahsin Görgün, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Medeniyet, 21.c. s.254.

[2] Yarınki Türkiye s.196

[3] Şurutu’n-Nahda, s. 56

[4] Düşünceler ve Kavramlar 1, s.7.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.