"Milli Eğitim Bakanlığı Yüzünü Eğitimcilere Dönmelidir"

"Milli Eğitim Bakanlığı Yüzünü Eğitimcilere Dönmelidir"

Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın, "Bakanlık eğitimde verimi artırma adına değişiklikler yaptığı bir dönemde eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozacak söylemlerden uzak durmalı ve eğitim çalışanları ile il

BİNGÖL- Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim Bir Sen) İl Divan Toplantısı Öğretmenevi'nde yapıldı. Toplantıya Eğitim Bir Sen Genel Başkan Yardımcısı Ali Yalçın katıldı.

 

Toplu Sözleşme Yasası Bir An Önce Çıkmalıdır
Toplantıda konuşan Yalçın, Toplu sözleşme yasasının biran önce çıkarılması gerektiğini ifade ederek "Eylül 2010'daki referandumla elde ettiğimiz toplu sözleşme yasamız 17 aydır çıkmayı beklemektedir. Kamu çalışanlarıyla 2011 yılı toplu sözleşmesi yapılamamıştır. Aylardır Meclis Plan ve Bütçe Alt Komisyonu'nda bekleyen yasa tasarısı, içinde bulunduğumuz hafta itibariyle olgunlaşarak Plan ve Bütçe Komisyonu'na yeni sevk edilmiştir. Yasa tasarısı komisyonlarda daha fazla bekletilmemeli, bir an önce Meclis Genel Kurulu'na gönderilerek yasalaşmalıdır." dedi.

 

4+4+4'le Geçmişin Prangalarından Kurtulacağız
Hükümetin eğitim sisteminin 4+4+4 olarak değiştirilmesini benimsediklerini belirten Yalçın, "28 Şubat sürecinde MGK kararlarıyla dayatılan 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim ile eğitim üzerinden toplum mühendisliği gerçekleştirilmiştir. 18. Milli Eğitim Şurası'nda dünya gerçeklerini ve pedagojik yaklaşımları dikkate alarak 1+4+4+4 şeklinde getirdiğimiz kesintili eğitim önerimiz Şura Genel Kurulu'nda tartışılmış ve oy çokluğu ile karar haline gelmiştir. Sendika olarak ilk dört yılda çocukların psikomotor gelişimi, beceri eğitimini esas alan bir eğitimin kurgulanmasını, Japon sisteminde olduğu gibi 'yeşil eğitimi', ortaokulda akademik yaş olduğu için seçmeli dersler havuzunun fazla olduğu, meslek liseleri ile program bütünlüğü olan ortaokul kurgulamasının yapıldığı, dışarıdan bitirmeye fırsat veren müstakil okulları; lisede ise zorunluluktan ziyade teşviki esas alan, açıktan bitirme dâhil çeşitli alternatiflere müsait bir yapıyı öneriyoruz. Meclis Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen "İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ni yerinde bulmakla birlikte, ortaöğretim kurumlarında (lise) örgün eğitimin yanında yaygın eğitime imkân sağlanmış olması ne kadar yerinde ise aynı imkânın ortaokul kademesinde de yer almasını istiyoruz. Ortaöğretimin dört yıl süreyle zorunlu tutulması kaynak israfına neden olacak, liselerin toplam performansını düşürecek, bu okulları, okula ve eğitime devam etmek istemeyen bir yığın isteksiz öğrenci ile baş başa bırakarak asıl fonksiyonlarını icra edemez hale getirecektir. Lisenin zorunlu olmasında ısrar edilmemelidir. Ayrıca sistem, liseyi dört yıldan daha kısa sürede bitirmeye fırsat verecek şekilde tasarlanmalıdır.

 

Eğitim-Bir-Sen olarak şurada önerge verdiğimizde, o gün salonda olduğu halde varlığı ile yokluğu belli olmayan malum sendika, aradan iki yıl geçtikten sonra eğitim sistemi ile ilgili öneride bulunmakta ve sistem 4+4+4 şeklinde olursa, sınıf öğretmenleri norm fazlası olur diye felaket tellallığında bulunmaktadır. Sınıf öğretmenlerini tehdit ettiğini düşündükleri yeni düzenlemenin kısa zaman içerisinde sınıf mevcutlarının aşağı çekilmesi için bir fırsat oluşturacağını bildikleri halde kasıtlı olarak eğitimcileri huzursuz etmeye çalışıyorlar. Bu konuda felaket tellallığı yapanlara dün Milli Eğitim Bakanı'nın Kanal 24'teki mülakatta, "sınıf öğretmenleri ortaokulun birinci sınıfında yani 5. Sınıfları okutmaya devam edecekler" sözünü hatırlatmak isteriz. Unutmasınlar ki, Eğitim-Bir-Sen, kendilerine oyun alanı bırakmayacak ve eğitim çalışanlarının güvencesi olarak oluşabilecek her türlü mağduriyetin ve haksızlığın karşısında olacaktır. Sınıf öğretmenlerinin de güvencesi Eğitim-Bir-Sen'dir" ifadelerini kullandı.

 

Milli Eğitim Bakanlığı Yüzünü Artık Eğitimcilere Dönmelidir
Milli Eğitim Bakanı'nı eleştiren Yalçın, "Sivil bir eğitim sistemi; düşünen, araştıran, soran, sorgulayan özgür bireylerin yetiştirilmesi için eğitim alanında pek çok adımın atılması gerekmektedir. Andımız dahil, eğitimdeki vesayetin bütün izleri silinmeli, düşüncelerine paralel bir şekilde öğrencilerin kılık kıyafetleri de sivilleşmeli, üniformalı eğitime son verilmeli, demokratik eğitim hakkının önündeki karma dayatması sona erdirilmeli, sorunlara kalıcı çözüm bulmak için paydaşların önerileri dikkate alınmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, geçmişten günümüze eğitimin paydaşlarının görüşlerine başvurmadan yaptığı bütün düzenlemeler en fazla tartışılan ve mağduriyet üreten düzenlemeler olmuştur. Bütün paydaşların mevcut hafızalarının sürece dahil edildiği çözümlerin kapsayıcılığı ve kalıcılığı herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bakanlığın, demokratik yönetim anlayışının gereği olarak eğitimin paydaşlarının görüşüne başvurarak ortak aklı bulması en çok kendi işini kolaylaştıracaktır. Son zamanlarda eğitimcileri sorunlardan daha çok yetkililerin eğitimcilerle ilgili söylemleri yıpratmış ve motivasyonlarını bozmuştur. Kamuda neredeyse en düşük ücreti alan konumuna düşürülen öğretmenler, sorunlarına çözüm beklerken, mevcut sorunlarını çözmek yerine yeni sorunların üretilmesi, öğretmenleri üzmektedir. Bakanlık eğitimde verimi artırma adına değişiklikler yaptığı bir dönemde eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozacak söylemlerden uzak durmalı ve eğitim çalışanları ile ilgili iletişimin dilini yakalamalıdır. Yüzünü de artık eğitimcilere dönmelidir" ifadelerine yer verdi.

 

Üniversiteler Demokratik Kültürü İçselleştirmelidir
"Üniversitelerdeki bürokratik hantallık sona erdirilmeli; öğretim elemanlarının ve idari personelin özlük, sosyal ve mali haklarındaki yetersizlikler giderilmelidir" diyen Yalçın, şunları kaydetti:
"Ekonomik sıkıntı yaşayan bilim camiasından bilimsel verimlilik beklenemez.
Üniversite çalışanlarının birçok sorunu bulunmaktadır. Yardımcı doçentlerin derece problemini çözdük fakat 50/d'lerin sorunları var, idari personelin sorunları var. Üniversitelerde idari personelin ek ödeme tutarları diğer kamu kuruluşlarında çalışan personele oranla istenen seviyede değildir. 657 sayılı Kanun'da memurların sicil uygulaması kalkarken, 2547 sayılı Kanun'a bağlı çalışanlar için halen devam etmektedir. Görevde yükselme sınavları birçok yerde uygulanmıyor. Kadrolar yönetim tarafından hülle yöntemlerle dolduruluyor. Geliştirme Ödeneği idari personele verilmiyor. Bu ve benzeri pek çok sorun çözüm bekliyor. Öğretim elemanları, birinci ve ikinci öğretimdeki ders yüklerinden dolayı akademik çalışmaya yeterince vakit ayıramıyor. Çünkü üniversitelerde akademik personel açığı bulunuyor. Hal böyleyken, yeni kurulan üniversitelerdeki ihtiyacı, bir nebze giderecek bir formül olan 'asker öğretim elemanı' uygulaması hala hayata geçirilememiştir.
Sorunları ortaya koymakla kalmamalı, onlara çözüm de üretmeliyiz. Sadece sorunları ortaya koyan ufukla bu ülkenin geleceğini dizayn edemeyiz. Artık küresel sorunlar karşısında küresel sorunları paylaşıyor olmayı düşünüyor, kararlaştırıyor, projelerini hazırlıyor ve bu doğrultuda koşuyor olmamız gerekiyor. Sorunların küreselleştiği bir çağda çözümlerin de küreselleşmesi lazım. Türkiye'de üniversitelerin geçmişin tortularını bir an önce üzerinden atması, siyasetin de sivil toplumun da önünde gidecek bir zihniyet devrimi yaşaması gerekiyor. Bunun dışında hareket etmeye hakkımız yok. YÖK'ün anayasal kimliğine son verilmelidir. Üniversitelerde seçim, demokratik ve çoğulcu bir anlayışla tüm personelin katılımına imkan sağlayacak şekilde yapılmalıdır. Üniversite Disiplin Kurulları, Senato ve bütün karar süreçlerinde sendika temsilcileri bulunmalıdır. Üniversiteler paydaş kuruluşlarla birlikte çalışmayı özümsemeli ve demokratik kültürü içselleştirmelidir."
(Furkan Bingöl-İLKHA)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.