Mısır'da 3 Temmuz 2013'de “Cunta” darbesinin ardından oluşturulan “zulüm yönetimine” şahit olduk. Batılıların kirli yüzünü bir kez daha görmüştük. Darbeden sonra yine bir Ramazan ayıydı ve bütün “İhvan” sevdalıları bir ay boyunca adalet nöbetini bırakmamışlardı. Herkes İhvan'ın bu azmini takdir ediyordu. Aradan iki Ramazan geçmiş ve yine bu mübarek ayda Mısır'dan acı haberler geliyor. İhvan liderleri suçsuz bir şekilde katlediliyor. Kendi evlerinden alınan 13 liderleri bir evde toplatılıyor ve katlediliyorlar. Tıpkı Türkiye'deki bir zamanların meşhur “derin devletinin ezberlenmiş taktikleriyle” yanlarına birkaç silah bırakılıyordu. Terörist damgasını vurmak için böyle bir yönteme başvurmuşlardı. Mısır derin devletinin öldürdüğü bir savcının eylemini bahane ederek, apar-topar İhvan'ı “terör” listesine aldıklarını ilan ediyorlardı. Bu kararı almalarının ana sebebi; İhvan-ı Müslimin Cemaati'nin üyelerine karşı daha fazla tutuklama ve infaz etme hesaplarıdır. Geçmişte yaptıkları ve ilerde de yapacaklarına kılıf ve zemin hazırlamadır. 30 yıl boyunca Mısır halkına zulmeden Hüsnü Mübarek ve yandaşları serbest bırakılırken, halkın oylarıyla iktidara gelen Muhammed Mursi ve arkadaşlarına idam cezalarını vermeleri ve “terör” listelerine alınmaları derin ittifakları ortaya çıkarıyor.

Bunlar yaşanırken, son olaylarda İhvan'ın söylem tarzında bir farklılığın olduğunu görüyoruz. Bu son olayın ihvan mensuplarınca açıklanan “yeni bir sürece girdiklerini” nasıl okumak gerekir? Bu aşamadan sonra “yöntem” olarak yeni bir arayışın içinde olduklarını söyleyebilir miyiz? Bunun akabinde “sivil itaatsizlik” çağrısı kapsamında yumuşak bir geçiş stratejisi olarak mı görülür? Yoksa “meşru müdafaa” kapsamında kendini savunma olarak mı algılanır?  Tabi ki bunu zaman gösterecek… Her halükarda gelinen noktada İhvan'ı bu saatten sonra kimse suçlayamaz. Rejimi zor durumda bırakacak her türlü girişimleri, vicdan sahibi herkes tarafından haklı görülür. İhvan'ın şu anki en büyük avantajı, halkın kendilerini desteklemesidir. Halk hareketleri avantajlı konumdadır. Şu an ihvanı destekleyen halktan ziyade farklı düşünen kesimler de Sisi yönetimine ateş püskürüyor. Çünkü ciddi bir ekonomik kiriz içerisindeler. ABD tarafından gelen asker maaşları haricinde kaynaklar kurumuş durumdadır. Özellikle Suudi Arabistan, Yemen'e müdahale etmesi sonrasında Mısır'a yaptığı ekonomik desteği kesmek zorunda kaldı. Mısır Cuntasını rahatlatan paranın akışı durmuş bir durumda. Bu nedenle “Sisi Rejimi” zor günler geçiriyor. Bunun yanında dışarıdan göründüğü gibi darbeci rejim tek parça değildir. Rejim güçleri ve eski Mübarek'in adamları arasında ciddi bir iktidar mücadelesi var. Karşılarında gördükleri “ihvan gücü” onları bir arada tutmaya devam ediyor. Bu pozisyonda birbirlerini terk etmeleri ikisinin sonunu daha da hızlandıracaklarını biliyorlar. İç çekişmeler ve dengeler bir tarafta dururken; Mısır'ın Sina bölgesinde DAİŞ saldırıları ve “Şeyh Züveyd'i” topraklarını ellerine geçirmeleri ise, Mısır Cuntasında bir şok etkisi etmiş durumda. Başta israil olmak üzere kendi müttefiklerini yardıma çağırmış durumda. İç dinamikleri kontrol edemeyen “Sisi yönetimi” dış dinamiklerle baş edecek bir pozisyonda gözükmüyor.

Bütün bunlar, Mısır'ın yeni bir sürece girdiğini gösteriyor. Bu dengeler içerisinde “İhvan”; Sisi ve işbirlikçilerinin hamlelerini okursa ve ona göre etkin bir pozisyon belirlerse yeniden bir devrimle iktidara gelebilme şansını yakalayabilir. Kısa sürede olmasa da bu pozisyon, ihvan lehine dönecek gibi gözüküyor. Bu aşamadan sonra Cunta rejimi daha da sertleşebilir. Hiç beklenmedik idamlar “infaz” edilebilir. Yeniden bazı katliamlara şahit olabiliriz. İhvan'ın üye ve liderleri bir çetin imtihandan daha geçebilir. Ancak görünen o ki, ibre ihvan'ın lehine dönüyor. Küçük Firavun olan Sisi'nin işi zor gözüküyor. Musa'nın asası bir kez daha sihirbazların yılanını yutacak gibi duruyor. Batının tüm desteğine rağmen “cunta rejiminin” hile ve desiseleri akim kalacaktır inşaallah…