Misyonerlik faaliyetlerine tepkiler devam ediyor
Şanlıurfa’da misyonerlik faaliyetlerinin artmasına çeşitli STK’lar tarafından verilen tepkiler devam ediyor.
Bölgede yaşanan çatışmalar, sokağa çıkma yasakları, Suriye’deki iç savaş nedeniyle yaşanan göç ve farklı ekonomik sorunlar nedeniyle zor günler geçiren halkın duygularını istismar ederek Hristiyanlık propagandası yapan misyonerlerin faaliyetleri her geçen gün artıyor.
Şanlıurfa’daki misyonerlerden yaklaşık 90 kişilik bir grubun programlı bir şekilde mahalle mahalle, sokak sokak çalışması dikkat çekiyor. Bu programlı faaliyetlere tepkiler gelmeye devam ederken konu hakkında İLKHA’ya önemli değerlendirmelerde bulunan STK temsilcileri, yetkililerden buna derhal bir çözüm bulması gerektiğini belirttiler.
Halkın maneviyatını kıskacı altına alan misyonerlerin derhal sınır dışı edilmesi gerektiğini söyleyen Peygamber Sevdalıları Platformu Şanlıurfa İl Koordinatörü İbrahim Halil Göven, bu konuda yetkilileri göreve çağırdı.
Göven,“Çin ve Kore’den gelen misyonerlerin yaptığı çalışmalar, Urfa’nın hemen her sokağında özellikle kenar mahallelerdeki sokaklarda karşılaşıyoruz. Özelikle Valiliğin çözüm ortaya koyması lazımdır. Halkımızın maneviyatı özelikle Suriye’den gelen muhacir kardeşlerimizin maneviyatının tamamen ortadan kaldırılacak ve dinsizleştirecektir. Hıristiyanlık alanındaki misyonerlerin çalışmaları farklıdır. Hıristiyanlıkla hiç bir alakası yok. Bunun için genelde hükümetin yerelde valiliğin bu faaliyetlere karşılık bir çözüm üretmesi, tedbir alması gerekiyor. Belediyenin de zabıta aracığıyla kontrol edip özelikle Eyyübiye ilçesinde Yakubiye, Sigorta, Akabe mahallesinde, Haliliye ilçemize bağlı olan bu Devteşti taraflarında daha yoğunluklu olarak misyonerler bir çalışma başlatmışlar. Bunlar için bir an önce tedbir alınması lazımdır. Bunların rahat bir şekilde o yerlerde dolaşmaması lazımdır.” dedi.
Hükümetin Suriyeli gençler üzerinde bir çalışma yapması gerektiğini sözlerine ekleyen Göven, son olarak şunları söyledi:
“Bir de hükümetin burada kalan Suriyeli misafirlerimizin çocukları üzerinde bir çalıma yapması yapılması lazımdır. Boş bırakılmaları durumunda Urfa sokaklarında birçok Suriyeli genç var. Bunlar için çözüm lazım, bunların okula yerleştirilmesi lazım. Yaz aylarında da bunların peşini bırakılmaması lazım ki serseri bir şekilde ortalıkta dolaşıp yerli halka bir zarar vermesinler. Misyonerler bu tür ortada kalan gençleri küçük para karşılığında Hristiyan yapabiliyorlar ve kendi tarafına çekebiliyorlar. Bu konuda da acil çözüm alınması lazım. Belediye zabıtaların bu kenar mahallelerin yerlerini tespit edip bir an önce bunların ülke dışına çıkarılması lazımdır.”
“Bu, ileride oluşacak bir kaosun altyapısıdır”
Misyonerlik dediğimiz bu çalışmanın özellikle Suriye savaşında mağdur olmuş Suriyeli insanların hedef seçilerek yapılmasının kendilerini rahatsız ettiğini belirten Anadolu Eğitim, Kültür ve Bilim Vakfı İstişare Kurul Üyesi Zeki Kurt, bu çalışmaların bir siyasi çalışma olduğunu söyledi.
Misyonerlik çalışmasını ülkeleri fiili işgale zemin hazırlayan kültürel bir işgal olarak gördüğünü ifade eden Kurt, birçok Suriyeliye kendilerine yapılan yardımın Türkiye tarafından değil de Avrupa tarafından yapıldığı algısının oluşturulmasının da buna bir örnek olduğunu belirtti.
Toplumun tüm kesimine büyük görev düştüğünü söyleyen Kurt, şöyle devam etti:
“İl Müftülüğüne, imamlara, öğretmenlere, özellikle STK’lara çok iş düşüyor. Bu, ileride oluşacak bir kaosun altyapısıdır. Bunu Diyarbakır’da gördük, bunu Sur’da gördük. Buralarda onlarca ajan yakalandı. Kimisi gazeteci olarak, kimisi, papaz, kimisi yardım kuruluşu olarak gelir. Bildiğim kadarıyla yabancı yardım kuruluşlarının AFAD kontrolünde bu işi yapmaları gerekiyor. Bunları başıboş bırakmamamız gerekiyor. Bu konuda gerekli önlemler alınmalıdır.”
“Bunlar din propagandası yapmıyorlar”
Günümüzde yaşanan misyonerlik faaliyetlerinin bir dinin tebliğ edilmesinden daha çok farklı amaçlar ihtiva ettiğini belirten Eğitim Kültür Yardımlaşma Dayanışma ve Kardeşlik Derneği (El-Ensar Der) Başkanı Vedat Savaş, “Misyonerliğin yapıldığı bölge ve devletlere bakıldığı zaman, kargaşaların alıp başını gittiğini görmekteyiz. Misyonerlik faaliyetlerinin özellikle emperyalist ülkelerin hesabının devam ettiği yerlerde yapıldığını görüyoruz. Özellikle Suriye savaşından sonra yaklaşık 3 milyon göçmen kardeşimizin bu bölgeye hicret etmesiyle birlikte bu bölgede misyonerlik faaliyetlerinin cereyan ettiğini görüyoruz. Bu yüzden bu insanların bu faaliyetleri ileride oluşabilecek provokasyonlara zemin hazırlamaktır. Bu insanlar, ta Amerikalardan, Korelerden hiçbir menfaat beklemeden gelip dinlerini burada anlatıyor değiller. Bu insanlar aç, susuz perişan iken bunlara bir çorba dahi getirme zahmetinde bulunmayanlar din propagandası yapmıyorlar.” dedi.
Kenar mahallelerde fakir insanların üzerinde yapılan bu çalışmaları tehlikeli bir gidişat olarak gördüğünü ifade eden Savaş, yetkililerin ve sivil toplumun gerekli önlemleri almaması durumunda ileride büyük sorunlara zemin hazırlayacak gelişmelerden endişe ettiklerini söyledi.
Diyanetin elinde birçok imkânın olduğunu belirten Savaş, diyanetin Cuma hutbeleri, cami vaazları ve benzeri toplantılarda halkı bilinçlendirmeye çalışması gerektiğini belirtti.
Şanlıurfa’da misyonerliğin hızla yayıldığını söyleyen Haliliye İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği Başkan Yardımcısı (Halim-Der) Murat Müjdeci ise, yetkililerden buna derhal bir çözüm bulması gerektiğini ifade etti.
Müjdeci, “Şanlıurfa’da misyonerlik faaliyeti var mı? Evet var ve özellikle Suriyeliler üzerinde yoğun bir şekilde devam ediyor. Suriye’de Avrupa Birliğinden ülkeler orada savaştığından dolayı, orada halkı kışkırtıp birbirine düşürdükten sonra, Suriyeliler Avrupalılardan gıcık alıyor, nefret ediyorlar. Onun için güney Korelileri Kuzey Korelileri kullanmak suretiyle onların aracılığıyla biraz daha sempati kazanmaya çalışıyorlar. Bunlar internet üzerinden tanışıyorlar. Burada öncü kuvvetler, öncü gençler oluşturuyorlar. O öncü gençleri maaşa bağlıyorlar ve onlar aracılığıyla zaten Suriye’de bozulan İslami imajı özellikle “Müslümanlar size zülüm ediyor IŞİD size zülüm ediyor” diyerek onları Hristiyanlaştırma propagandası yapıyorlar. Toplumsal barışı bozan hiçbir olay, kim yaparsa yapsın hangi devletin fertleri tarafından yapılırsa yapılsın, hangi meslek gurupları tarafından yapılırsa yapılsın fark etmez. Şanlıurfa’da toplumsal barışı bozan herkesin karşısında STK’lar olarak duracağız. Ancak bizim durmamız yetmiyor. Çünkü bunlar bu misyonerlik faaliyetleri haçlı kuvvetlerinin öncüsü oldukları için daha önce de ilk etapta Suriye’ye geldiler. Bunlardan sonra Suriye karıştı. Bugün STK adı altında, gazeteciler adı altında, dernekler adı altında, yardım faaliyetleri adı altında bir iç barışı bozabilecek, toplumsal barışı bozacak, Suriyelilerle Şanlıurfalıları birbirine düşürebilecek gayret ve çaba içerisine girmiş bunmaktadırlar. Türkiye’de Suriyelilere vatandaşlık verelim derken bu insanların birden bire ortaya çıkması manidardır.” şeklinde konuştu.
“Hristiyanlaştırma projesine hayır diyoruz”
Bu konuda tüm STK’ların ve kanaat önderlerinin seferber olması gerektiğinin altını çizen Müjdeci, “Avrupa’ya hizmet etsinler bunlar, Hristiyanlara hizmet etsinler. Bu anlayış ve felsefeyle hareket ediyorlar. Özellikle kurumlarımıza ciddi görevler düşmektedir. Diyanetimizin 2005 yılında yayınladığı hutbesi çok güzel olmuştu. Aynı şekilde bir hutbeyle bilinçlendirebiliriz. STK’lar aynı bu şekilde bilinçlendirebilir. Kanaat önderlerimizi, Suriyeli kanaat önderlerimizi bu konuda göreve davet ediyorum. Özellikle Suriye kanaat önderlerini, Suriyelileri bu konuda uyandırmaları gerekmektedir. Suriye gençleri de bizim gencimizdir, ahlaklarını, imanlarını Hristiyanlaştırma projesine hayır diyoruz ve karşısında durduğumuzu belirtiyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Misyonerlik faaliyetleri haçlı kuvvetlerinin öncü birlikleri olduğunu söyleyen Müjdeci, son olarak şunları söyeldi:
“Bu öncü birliklerin görevi iç barışı bozmak, toplumsal huzuru germek ve İslam ile mücadele etmektir. İslam ile mücadele ederken bunun içerisinde de Müslümanlarla da mücadele etmektir. Müslümanları birbirine düşürebilmek için ellerinden gelen her türlü gayreti gösterirler. Sırf içerdeki iç huzuru bozmak ve Avrupa ülkelerinden istedikleri gibi içeriye müdahale etmelerini sağlamaktır. Tabi ki bizler uyanık olmalıyız. Bizler toplumsal barış için elimizden gelen tüm çabayı sarf etmeliyiz. Bu konuda tüm kurumlar ve kanaat önderlerinde ellerini taşın altına koyup gereken tüm gayret ve çabayı göstermeleri gerekir.” (Ramazan Casuk-Osman Gülebak-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.