Hasan YILMAZ
Modernizmin ateşi ve ahlakdışı terör
Aşağı yukarı farklı yazarları, gazetemizin ise bütün yazarlarını okumaya gayret gösteriyorum. Gördüğüm kadarıyla gazetemizin yazıları belli bir çerçevede ölçü kaçırılmadan bilgiler temellendirilecek şekilde ahlaki çerçevede yazılmaktadır. Bu anlayışın uzun vadede toplumun derdine derman olacağı kanısındayım. Çoğunlukla bilgi kirliliği ve ahlaki problemler ve adalet konularını önemseyen bu camianın haklılığına tarih bir kez daha şahit olmuştur.
Bugüne kadar toplumun ana damarları olan eğitim ve ahlak, problemlerini sürekli gündemleştirdik. Gündemi meşgul eden konuyu bu hafta da bir toplumbilimci ve eğitmen olarak sınava hazırlanan öğrenciler üzerinden ele alacağız. Velilerle yapmış olduğumuz görüşmelerden yola çıkarak eğitim anlayışımızı, içinde bulunduğumuz durumu örneklerle yansıtmaya çalışacağız.
Bugünlerde velilerle, öğrencilerin durumunu görüşürken bazı veliler sitem ederek: ''Çocuklar artık bizi dinlemiyor ne yapacağımızı şaşırdık.'' diyorlar. Ben de espri yoluyla, “Bugünler yine iyi. Gün gelecek bugünleri mumla arayacağız. Kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz bu haramiler evde de rahat vermeyecek. Şöyle söylemeye başlayacağız: Bizleri yatarken öldürmesinler de iyilikleri lazım değil.” Gülmeye başladılar, ‘haklısınız galiba.'
Muhabbet bittikten sonra ikinci grup geldi. Bu kesim öğretmenlerden oluşuyordu. Sınav sonuçları noktasında karşılıklı analizler başladı. Sınav çeşitleri girebilecekleri bölümler konuşulduktan sonra derslerinde eksikliği olan öğrenci velisi ‘'Galiba çalışma yöntemini bilmiyorlar.'' diyerek kolay yolu seçti. Öğrencinin nerede kaldığını sorduğumda ise arkadaşlarıyla ev tutmuş. Kontrol ediyor musunuz? Hayır.
Kontrol edilmeyen bu genç kitlenin davranışlarına bakıldığında sınıfta yan yan oturmalar ayak ayak üstüne atmalar öğretmenlerin gözünün içine bakılarak tespih çekmeler dışarıda her öğrencinin yanında farklı cinsin oluşu, okul çevrelerindeki olumsuzluklar sarmaş dolaş kültürün doğuya sirayet etmesi eğitimin durumumuzu yansıtmaktadır.
Bu iki olayı örneklem aldığımız da ülkemizin genel profilini yansıttığına kanaat edebiliriz. İşin vahametini anlayan siyaset kurumları da anladı ki doğu da bu hale geldiyse artık güneşin memleket için doğudan doğması bir anlam ifade etmeyecektir. Bu sorunları görüp ‘'ağaç yaş iken eğilir'' prensibinden hareketle zorunlu din derslerinin alt basamağa indirilmesi, gençlerin kendi atalarını daha iyi anlamaları için eskilerin önemine vurgu yapılması yetkililerin yakılan ateşin geç de olsa farkına varılması sevindirici bir olaydır.
Daha önceden bu tehlikeyi sezmiş kendisini ve ailesini ateşten korumaya çalışan mütedeyyin insanları bağnaz olarak adlandırıp onlara cezaları reva gördürmek hangi mantıklı yaklaşımın izahı olabilir? Modernizmin olumsuzluklarını düşünmeden her şeyi modernizmin potasında eriterek şekil vereceklerine inananlar, bir kez daha yanılmış olabilirler mi? Kendi çevresini beğenmeyip lisans mezunlarıyla evlenmeyi medeniyet sayıp ilkokul mezunlarını cahil olarak görenler, yolda yürüyen amcalarının tükürüğünü cehalet olarak görüp modernizmin ateş çukurunda yandıklarını fark ediyorlar mı?
Unutmayalım ki en büyük cehalet ahlaktan yoksunluk en büyük terör yasadışı değil ahlakdışı terördür.
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.