Mültecilerin dramını belgesel çekerek insanlara ulaştırıyoruz
Dünyanın farklı bölgelerinde bulunan mülteci kamlarında yaşanan mağduriyetleri kısa film ve belgesel çekerek dünyaya duyurmaya çalışan Tülay Gökçimen, "Özellikle çocuklara yönelik çalışmalar yapıyorum." dedi.
18 yıldır televizyonculuk yapan ve savaş bölgelerinde çektiği belgeseller sonrasında o bölgelerde bulunan insanlara yardım yapmaya karar veren Tülay Gökçimen, gittiği kamplara insani yardım ulaştırılması noktasında da ciddi çalışmalara imza atıyor.
Yaptığı çalışmalar ve kamplarda yaşananlar hakkında İLKHA’ya konuşan Gökçimen, mültecilerin zor şartlar altında çadırlarda yaşam mücadelesi verdiğini ve yakın zamanda sadece bir gün içerisinde15 çocuğun soğuktan donarak öldüğünü söyledi.
Gökçimen, "Yaklaşık 18 yıldır televizyonculuk yapıyorum ama son 12 yıldır savaş, çatışma, afet bölgelerinde belgeseller çekiyorum. Bunun yanında belgesel çektiğim bölgelerde gördüğümüz ihtiyaç üzerine insani yardım çalışmaları yapmaya çalışıyoruz. 2012 yılından bu yana Suriyeli kadınların haykırışını anlatan 'Haykırış' belgeselini çektikten bu yana Suriye kamplarında özellikle çocuklarla alakalı olarak çalışmalar yapıyoruz. Mültecilerle ilgilenmemdeki sebep aslında onların yaşadığı zorluklara bire bir şahit olmamdı. Bir insan olarak, bir Müslüman olarak onlar için bir şeyler yapabilmek, onları yaşadığıkları bu hayattan kurtarabilmek, biraz da olsun rahatlatabilmek amacıyla uğraş veriyoruz." dedi.
"Dünya onları görmemezlikten geliyor"
Dünyanın farklı yerlerinde acıların yaşandığını ve mülteci durumuna düşen insanların ciddi sıkıntılara maruz kaldığını hatırlatan Gökçimen, "Suriye kamplarında ayrı, Arakan kamplarında ayrı dram yaşanıyor. Yeryüzünde bulunan Afrika ve Avrupa’daki farklı kamplara gidip oralardaki ayrımı yapmaya çalışıyorum. Hollanda’ya kaçan mültecinin de Suriye’deki mültecinin de ortak sorunu yaşadıkları savaş, yokluk, işgalden rahatsızlık duydukları için kendi vatanlarından, topraklarından, aile ve çocuklarından koparak bir çantayla tek başlarına göç etmişler. Bu insanlar zaten mağdur durumdalar ve dünyanın onların yaptıklarıyla daha da mağdur oluyorlar. İnsanlar tarafından bir şekilde görülmemeye çalışılıyorlar. Dünya onları görmemezlikten geliyor. Sanki dünyanın üzerine bir yüklermiş gibi algılanıyor. İnsanlar oturdukları otobüs koltuklarını bile paylaşmak istemiyorlar." diye konuştu.
"Belgesel çekerek insani yardımların ulaşmasına vesile olmaya çalışıyorum"
Türkiye’deki Anadolu insanının Suriye savaşının başından bu yana insanlara merhamet gösterdiğini belirten Gökçimen, konuşmasını şu şekilde sürdürdü;
"Mülteciler için ses çıkaran insanların az olduğunu ama yüksek sesle konuştukları için çok kalabalık göründüklerini düşünüyorum. Mültecilerin kamplarda da büyük şehirlerde de yaşamış oldukları sıkıntılara şahit olduğum için bir insan olarak ne insanların yaşadıkları sıkıntılara, ne de çocukların yaşadıklarını dayanamadığım için kendi çapımda, kendi gayretimle sosyal medyadaki insanları de dâhil ederek bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Tabii ki bu çalışmalar yetmiyor ama biz okyanusta bir damla misali kendi gayretimizi göstermeye çalışıyoruz. Belgesel çektiğim yerlerde insanların yaşadıkları sıkıntıları duyurarak oralara insani yardım yapılmasını vesile olmaya çalışıyorum. Arakan’da, Suriye’de, Filistin’de, Afrika’da da bu şekilde yaptık. Bundan sonra da Yemen’e gitmek için uğraşıyoruz. Çatışma bölgelerinde belgeseller çekerek insanları bilgi sahibi yapmaya, daha sonra da oralarda insani yardımların yapılması için çalışıyoruz."
"Gönüllü bir ekiple sivil inisiyatif olarak çalışıyoruz"
Kendisine yardım eden gönüllü bir ekibin olduğunu ve bu ekibin dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan sıkıntıları sosyal medya üzerinden insanlara duyurduğunu söyleyen Gökçimen, hiçbir kuruluşa bağlı olmadan çalıştıklarını fakat insanlara yardım etmek isteyen kuruluşlarla işbirliklerine açık olduğunu ifade etti.
Gökçimen, "Benim gençlerden oluşan bir ekibin var. Tamamen gönüllü olan bu gençler dünyanın farklı yerlerinde yaşanan olayları sosyal medyaya taşıyorlar. Bazen bunu altı farklı dilde yayınlıyorlar. Hiçbir kuruluşa bağlı değiliz. Belgesellerimizi de herhangi bir yere bağlı olarak yapmıyoruz. Tamamen sivil bir inisiyatif olarak çalışıyoruz. Bununla birlikte farklı sivil toplum kuruluşları ile İş birliği yapıyoruz. Biz İslam coğrafyalarında yaşananlardan rahatsız olan insanlarız. Teknoloji ve görselliği bu yönde kullana biliyoruz. Bu bizim çağrımız olabilir. İnsani yardım kuruluşları da bizimle bu konuda dirsek temasında olabilirler. Biz teknik olarak herkese destek verebiliriz ama amaçları insanlığa, Müslümanlara, İslam coğrafyasına, bu dünyada yaşananlara bir itirazları varsa, biz de onlara teknik anlamda destek veririz. Biz Yemen’deki savaşı dünyaya anlatabiliriz. Arakan kamplarında neler yaşandığını dünyaya duyurabiliriz. Hem sosyal medya paylaşımlarımızla hem de yapmış olduğumuz belgesel ve kısa filmlerle bunu başarabiliriz. Bunun karşılığını da gördük. Yapmış olduğumuz paylaşımların etkileşimlerini ve insanların çok etkilendiğini gördük. Daha dün Siirt’ten ortaokul öğrencisi olan birkaç kişi yapmış olduğumuz videoları izleyerek Yemen için seferber olmuş, kapı kapı dolaşarak 4 bin TL kadar para toplamışlar. Allah onlardan razı olsun. Bu çocuklar hem Yemen’de yaşanan dramla alakalı bilgi edindiler, hem de kendi çaplarında oraya destek oldular. Bu bizim için müthiş bir şey. Olaya bu şekilde bakan herkesle iş birliğini yapmaya hazırız." şeklinde konuştu.
"Bir çocuğun derdi battaniye olmamalı"
Suriye kamplarında yaşanan sıkıntılarla ilgili bilgi veren Gökçimen, şu ifadelere yer verdi;
"Kamplar şu anda gerçekten içler acısı durumda. Özellikle İdlip kırsalında doğu Guta’dan gelen ve başka ülkelere geçiş yapamamış olan mülteciler, burada gerçekten insanlık dışı bir ortamda yaşıyorlar. Dün bir kamptan gelen habere göre 15 çocuk donarak hayatını kaybetmiş. Yakında bu insanların teker teker açlıktan, donarak ve farklı sebeplerden öldükleri haberleri gelmeye başlayacak. Bu insanlığın yüz karasıdır. Bir yağmur yağdığında çadırlara su doluyor. Daha iki gün önce yaşanmış olan bir olayda bir çocuk arkadaşlarımıza ‘Bir gece uyandığımızda sular içinde yüzdüğümüzü gördük.’ demiş. Şu an kış ve bu şartlarda çadırlarda yaşamak oldukça zor. İnsanların empati yaparak bu insanların durumunu anlamalarını istiyorum. Onlarca, yüzlerce çadıra girdim ve incecik çadırların ne kadar soğuk aldığını, yazın ne kadar sıcak olduğunu ve sürekli soğuk ve sıcak dengesizliğinden dolayı hasta olduklarını biliyorum. Bu insanlar 7-8 yıldır bu şartlarda yaşıyorlar. 7 yaşında bir çocuk hayatı boyunca hiç evde yaşamamış oluyor. Tuvaletleri, temiz içme suları yok. Çocuklar ısınmak için battaniye, ayağına giymek için bot istiyorlar. Bir çocuğun derdi battaniye olmamalı. Bir çocuğun derdi şeker, çikolata olmalı. Hiçbir şekilde insani şartlara sahip olmayan bu bölgeye battaniye ve kışlık yardımı gibi çalışmalar yapmaya çalışıyoruz. Bu çalışmaları tamamen sosyal medya üzerinden organize ediyoruz. İletişim sağladığımız tedarikçilerle anlaşıyoruz ve buradan çok büyük destek geliyor. İnsanlar gerçekten güzel şeyler yapmak istiyorlar. Çünkü oradan gelen görüntülere yürek dayanmıyor. İnsanların yardım yapmaları için illa da Müslüman olması gerekmiyor. Erdemli, ahlaklı olmaları yeterlidir. Mülteciler için bir şeyler yapmak isteyen insanlarla elbirliğiyle o bölgeyi aktif olarak yardım götürüyoruz. Bugün Suriye’ye yarın belki Arakan’a bir başka zaman Afrika’ya gidebiliriz. Dünyada işgaller savaşlar devam ettikçe ve Allah güç verdiği müddetçe çalışma yapmaya devam edeceğiz."
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.