Mehmet ŞENLİK
Müminlerin muhatabını dinleme adabı
Ahlakı Kur'an olan Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, davette de en ideal üslubun örneğiydi. O, söyleyeceği her sözü deve çobanından devlet başkanına kadar davete muhatap olan her insanın anlayabileceği bir dille ve sadelikte söylerdi. Sözü olan herkesi tahammülle dinlediği için münafıklar ona "kulak" lakabını takmışlardı. (Tevbe, 61)
Onun edep ve ahlakıyla ahlaklanan ashabı da öyleydi. Her biri onun bir mukallidi ve kopyasıydı. Kur'an-ı Kerim onların bu üslubu hakkında şöyle buyurmaktadır: "Onlar ki, sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir." (Zümer, 18)
Demek ki müminlerin en belirgin özelliği, kulak verdiği sözleri nezaketle dinlemeleri ve bu sözlerin iyisini, güzel olanını alıp geriye kalanı ise sahibine bırakmalarıdır. Onlar söylenen söz hoşlarına gitmezse bile hakaret içermediği müddetçe dinler, sahibini anlamaya çalışırlar. Muhatabı anladıktan sonra cevap verirler.
Kalpleri ve ruhları arındırılmış insanlar, güzel sözden başkası onların içini açmaz ve ilgilerini çekmez. Temiz kalp, ancak temiz ve güzel söze açılır. Onu alır ve ona karşılık verir. Kötü kalp ise kötü sözden başkasına açılmaz. Yalnız ona açılır ve karşılık verir.
Bir insanın konuşma hakkından söz edebilmesi için, evvela dinleme nezaketi ve üslubunu öğrenmesi ve sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir. Birine söz dinletebilmek için evvela onu iyice dinlemek ve anlamak gerekir. Hikmet ehli, muhatabını dinleyip anladıktan sonra cevap verirler. Zira cevabın isabetli olması ve yerini bulabilmesi için soru veya itirazı iyice anlamak gerekir.
Günümüz insanının en büyük handikapı muhatabına karşı cevap yetiştirmede aceleci, agresif ve önyargılı davranmalarıdır. Yapılan bilimsel bir araştırmaya göre karşılıklı konuşan insanların birbirlerinin söylediklerinin % 65'ini dinlemediği ortaya çıkmıştır. Dinlemesini bilmeyenin dinlenmek istemeye hakkı yoktur. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin ahlakı bunun en ideal örneğidir.
Bir gün Tay Kabilesinin Reisi Adiy bin Hatem, kendini tanıtmadan Medine'ye gelir. Mescide girer girmez Allah'ın Resulü onu tanır ve çağırıp yanına oturtur. Gün boyu ashabına yaptığı sohbetleri dinletir ve ashabın tavırlarını ona izletir. Adiy gördüğü ciddiyet ve samimiyetten çok etkilenir, ama iman etmez. Akşam olunca Medineliler misafirleri dağıtırken, Adiy'i Allah resulü sallallahu aleyhi vesellem kendi hane-i saadetine davet eder. Bundan sonrasını Adiy'den dinleyelim:
"Allah resulü ile birlikte evine giderken yolda bir kadın rast geldi ve "Ya Resulellah bazı soracaklarım vardır, sorabilir miyim?" dedi. O da: müsaaden var mı? Bu kadınla ilgileneyim" dedi. Ben: "tabi" dedim. Bunun üzerine kadını dinlemeye başladı. Ve kadın konuştu da konuştu... O kadar ki canım sıkıldı. Nerdeyse müdahale edip kadına kızacaktım! Ama kalbime geldi ki, bir peygamber ancak bu kadar bir kadının sözünü dinlemeye tahammül eder..."
Böylece Adiy, Allah resulü sallallahu aleyhi vesellemin evine varmadan Müslüman olma kararını yolda vermiş olur. Adiy meşhur Hatem-i Tay'ın oğlu, çok akıllı bir insandı. Gün boyu mescitte dinlediği nasihatlerle değil, Resulüllah sallallahu aleyhi vesellemde gördüğü bu güzel haslete şahit olmakla Müslüman olmuştur.
Resulüllah sallallahu aleyhi vesellemin davet üslubu, ilkelerden taviz vermeyen fakat olguları da olduğu gibi gören bir üsluptu. O, etrafındaki insanları terbiye ederken oldukça sevecen ve şefkatli davranır; utandırmadan, onurlarını kırmadan hatalarını düzeltirdi. Rabbim cümlemizi her hâlükârda nebevi metodu ve ahlakı özümseyen kullarından eylesin. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.