Mustazafların Siyaseti
Mustazafların Siyaseti
Nevvab Yıldız
Bu ülkede onlarca yıldır kemikleşen, bazılarının zihninde derin kodların oluşmasına yol açan sınırlar zorlanınca ve farklı yönelişler ortaya çıkınca statükocu olan bu kesimlerin çığlıkları yükselmeye başlıyor. Belki de bu şiddetli tepki, haksızca elde edilen kazançları kaybetmekten ya da koltukların altlarından kayması korkusundan kaynaklanıyor.
Bu ülkenin siyaseti uzun yıllar Kemalist rejimi şekillendiren, halka rağmen baskıcı ve dayatmacı bir sistemle varlık sürdüren CHP’nin tekeline bırakıldı. Bu parti her şeyin üzerinde kabul edildi. Parti binaları, siyasi bir partiden çok valiliklerden daha yetkili, istediklerini yapabilen padişahların sarayları olarak faaliyet yürüttü. Ülke büyük tıkanmalarla yüzleşince, faşist ve dayatmacı mantık halkı patlama noktasına getirince Menderes’in başını çektiği CHP’li bir grup milletvekili Demokrat Parti’yi kurdu. Demokrat Parti, CHP’nin bünyesinden çıkanların eliyle kurulduğu halde, her zaman karşısında CHP mantığını aşamayan statükocuları buldu.
Ülkenin siyaset arenasındaki her yeni adımının karşısına öncelikle statükocular dikilir. Yalan ve uydurma haberlerle yeni çıkışları etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Ancak siyasete gelen bu yenilik, halkta karşılık bulur ve siyasi arenaya adım atanlar saldırılar karşısında durma cesaretinde bulunup kendilerini ifade ederlerse; bu türden rüzgarların fazla tahribatı olmaz. Aksi takdirde siyasi arenada yeni bir sesle boy göstermek isteyenlere hayat hakkı tanımazlar.
Siyasete yabancı değiliz. Savunduğumuz, tebliğini yaptığımız ve hayatlarda canlanması için çalıştığımız İslam siyasetle iç içedir. Hayatımızın biricik kaynağı ve gövdemizi ayakta tutan kalp görevi gören Kur’an-ı Kerim siyasetin özünü ifade eder. Kısa sürede ilkel ve cahil toplumlardan yeryüzünün en muhteşem medeniyetinin ustalarının yetişmesi; Kur’an’dan akan vahiy pınarlarında yıkanmalarıyla gerçekleşti. Yeryüzünün en adil ve en mükemmel devletini temellendiren ve faziletli şehirlerin anası Medine-i Resulü inşa eden irade, Kur’an’ın siyasi ve felsefi mantığıyla hareket ederek tarihte derin izler bıraktı.
Mekke’nin aristokratları hakları gasp edilmiş ve zulme uğramış Müslümanlarla karşılaşınca alay eder ve aşağılarlardı. Ebu Leheplere, Muğirelere ve Ebu Süfyanlara rağmen Bilal ve Ammar gibilerinin iktidarından bahsedilmesi çoğuna gülünç gelirdi. Ancak kısa süre sonra zulüm görmüş ve ezilmişler insanlığın kalbinde kale gibi yükselen bir medeniyet inşa ettiler. Gururdan sarhoş olmuş kibirli toplumları şaşkına çeviren ve dünyanın seyrini değiştiren büyük eserler sundular insanlığa.
Mustazaflar Hareketi, ezilen, hakları gasp edilen ve zulme uğrayan insanların büyük bir çırpınışla ayağa kalkması, yeni bir yöntemle insanlığın önüne çıkması girişimidir. Bu çıkış, küçük bir fidanın kızgın güneşlere ve şiddetli fırtınalara rağmen gövdesinin üzerinde durma, bir tohumun kabuğunu kırıp topraktan başını uzatma ve İslam’la yüreği atan bir kitlenin ayakları üzerinde durma çabasıdır. İlk adımlar yeni yeni atılıyor. Yol uzun, çetin ve yorucudur. İstikamet üzere, kararlı ve sabırlı adımlarla yürüyen; kızgın güneşlerden ve ağaçları köklerinden söken fırtınalara karşı direnen; makam ve mevki sevdasına bel bağlamayan; dünyadaki aleladeliklerin ardına takılmayan; hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyen; Hz. Adem’le başlayıp 124 bin peygamberle devam eden bu büyük yürüyüşü sürdürmeye kararlı, büyük bir azimle donanmış inançlı yiğitlerin, hedefe ulaşmak için sürdürdüğü bir sevda yürüyüşüdür bu.
En büyük yanılgı, Mustazafları siyasi partilerle kıyaslayıp değerlendirmeye tabi tutmaktır. Oysa Mustazaflar diğerleri gibi üç beş koltuk sahibi olma ya da birkaç belediye kazanma gibi bir hedefin peşinde değiller. Onlar, siyaseti, mantığı ve anlayışı değiştirmek istiyorlar. 90 yıldır insanlara acı ve sıkıntıdan başkasını tattırmayan sisteme yeni bir şekil vermeyi amaçlıyorlar. Toplum hayatından büyük ölçüde çıkarılan İslam’ı ihya etmeyi ve makamına iadeyi hedefliyorlar. Adaleti ikame etmek istiyorlar. Açla toku, zenginle fakiri, Türk’le Kürd’ü, köylüyle şehirliyi, Doğuluyla Batılıyı eşit tutan, aralarında hiçbir fark gözetmeyen adaletli bir dünya kurmayı tasarlıyorlar.
Mustazaflar yeni bir şey icat etmiyor. Kökleri İslam’a dayanan siyaseti diriltmek istiyorlar. “Arab’ın Acem’den, Acem’in Arap’tan üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir” desturunu icra etmeyi tasarlıyorlar. Kur’an’la bakmak, sorunları Kur’an’la çözmek ve Kur’an’la insanlığın arzuladığı büyük medeniyetin temellerini atmak istiyorlar.
Kimisi bunları büyük hayaller olarak görebilir. Kimisi gülerek geçebilir. Oysa bütün bu yaklaşımlar Mustazafların ihlâs ve samimiyetlerini anlamamaktan, nasıl bir siyaset çizgisi izleyeceklerini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Bu işe el atanlar, yapmaya, onarmaya ve kurmaya azmetmiş, toplumu yeniden inşa edip vahiy ruhuyla şekillendirmeye gönül vermiş insanlardan oluşuyor. Bu büyük yürüyüşü başlatanlar, Allah’ın dini uğruna büyük bedeller ödemiş ve rüştünü ispat etmiş şahsiyetlerdir. Her türlü fırtınaya karşı kararlı adımlarla yürümeye ahdetmiş, azığı azim ve sabır olan bu insanların siyasi yolculuğu, Allah’ın izniyle ülkede büyük değişimlere yol açıp halkımızı özlemini çektiği günlere ulaştıracaktır.
(Hürseda Haber)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.