Mehmet GÖKTAŞ
Ne olmuş, nesi varmış at etinin?
Bildiğiniz gibi Avrupa günlerdir at eti meselesiyle düşüp kalkıyor. Neymiş efendim, en azından on sekiz Avrupa ülkesine dana ve sığır eti yerine at eti yedirilmiş, yapılan tahlillerde öyle çıkmış, şimdi Avrupa bununla çalkalanıyor.
Ne olmuş yani, ne var bunda telaşlanacak? Çok mu kötü bir şey? Nesi varmış at etinin, yeter ki bayat olmasın vesselam.
Yüzünüze bakıldığında bütün gözeneklerinizin dibinden dışarı fışkırırcasına yansıyan domuz etiyle zıkkımlanıp duruyorsunuz da bundan mı korkuyorsunuz? Bedeninizin önemli bir bölümü, vücudunuzun tamamına yakını domuz etiyle ve domuzdan üretilen mamullerle örülmüş, bina edilmiş durumdayken, bundan dolayı hiçbir korkunuz yok.
Evet, vücudunuzun katı maddelerinin büyük bir kısmını domuz eti oluştururken geri kalan sıvı bölümünü de şarap ve bira oluşturuyor. Su yerine içki içiyorsunuz fakat bunlardan dolayı zerre kadar Allah’tan korkunuz yok.
Kısacası mutfaklarınızla, dolaplarınızla Allah’a karşı savaş ilan etmiş durumdasınız.
Sadece Avrupalılar değil, bizim insanımızın da benzer işleri vardır. Hayatının hiçbir yerinde İslam yoktur. Fakat bir hocayla veya dindar birisiyle muhatap olduğu zaman eften püften sorular sorar, hiç önemli olmayan konuların İslam’daki yerini sorar, böylece hayatının tamamını İslam adına birilerine onaylatmış olur.
Sahabenin son zamanlarıyla ilgili hepimizin bildiği bazı sahneler vardır. Irak’tan, Kufe’den Hacca gelenlerden bazıları Abdullah bin Ömer’i (r.a) görünce sorarlar:
-İhramlı iken bit veya pire öldürmenin hükmü nedir? İbn Ömer şaşkın bir şekilde cevap verir:
-Allah Allah, adamlar Rasûlullah (s.a.v)’in torunu Hüseyin’i hunharca katlediyorlar, onun hükmünü sormuyorlar da bitin pirenin hükmünü soruyorlar!
Yine İslam’ın ilk yüzyıllarında geçen bir menkıbe daha anlatılır. Bugünkü Tunus civarında oranın kralı mı dersiniz, küçük bir padişahı mı dersiniz bir şehri ziyaret eder. İsteyerek veya istemeyerek bütün halk onu karşılamaya çıkar. Herkes yoluna dizildiği halde ilerde bir adamın sırtını kalabalığa dönmüş ve olup bitenle hiç ilgilenmediği görülür. Padişah bu adamın kim olduğunu sorar, Yahya isimli o şehrin meczubu olduğunu öğrenince kalabalıktan sıyrılarak atını bu meczubun yanına sürer. Halk tedirgin olur ve olup bitecekleri korkuyla izlemeye başlar. Padişah atından iner ve kendisine hiç eyvallah etmeyen meczubun karşısına geçer:
-Size bir şey sormak istiyorum. Müslüman bir erkeğin ipek giyinmesinin hükmü nedir, der.
Meczup cevap vermek istemediğini belirtse de padişah ısrar eder ve elleriyle de üzerindeki ipeğe işaret eder. Meczup Yahya, epeyce sustuktan sonra yavaş yavaş konuşur.
-Bir köpek düşünün. Akşama kadar nerede bir leş bulsa onu yer, yediği içtiği leştir, vücudu tıka basa leşle doludur. Fakat bu köpek idrarını yaparken üzerime sıçramasın diye ayağını havaya kaldırır.
Sonra padişahın gözünün içine baka baka devam eder sözlerine:
-Bıre zalim, vücudun baştan sona haramla dolu, zavallı halktan aldığın zoraki vergilerle beslenip duruyorsun. Yediğin haram, içtiğin haram, için dışın haram. Gelmişsin bana ipek elbisenin hükmünü soruyorsun, der.
Arkasını döner ve kimseye bakmadan şehrin dışına doğru yol almaya başlar. Kalabalık ağzı ayrılmış bir şekilde olup bitenleri izler, ortalık buz keser. Herkesi bir korku alır ki padişah şimdi emredecek ve bu adamın boynu vurulacak. Fakat korkmayın, bu olayın sonu hiç de tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde noktalanır. Padişah şaşkın bir şekilde gitmekte olan adamı birazcık seyrettikten sonra, üzerindeki elbiseleri olduğu yerde çıkararak meczup Yahya’nın peşine takılır ve giderken ağzından çıkan son söz şu olur:
-Kendinize bir padişah bulun, ben gidiyorum. Yani demek istediğimiz odur ki ey Avrupa, ey emperyalist batı! Söyle Allah aşkına, senin boğazından geçenlerin hangisi helâldir ki?
Yıllar yılı içtiğiniz Müslüman kanı değil midir? Afrika’nın kanı değil midir? Dünya mazlumlarının alın teri değil midir?
Boğazınızdan inenlerin önemli bir kısmı mazlumların lokması değil de nedir?
Şimdi boş yere at eti yiyoruz diye paniklemeyin. Yediklerinizin içinde yine en iyisi at etidir, yeter ki fazla bayat olmasın. Fakat bu atlar da hırsızlıksa, başkalarının gasp edilmiş atlarıysa yine hapı yuttunuz demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.