Nepal'de Müslümanların yüzde 41'i açlık sınırında yaşıyor
Ülkenin yarısının açlık sınırında yaşadığı Nepal'de Müslümanların da yüzde 41'inin açlık sınırında yaşadığını belirten IHH Kadın Kolları Başkanı Fatma Türk, Nepal'ın maddi ve manevi anlamda bir yardım eli beklediğini söyledi.
30 milyon nüfusa sahip olan ve ülkenin neredeyse yarısının açlık sınırında yaşadığı Nepal'de şahit olduğu sıkıntıları anlatan IHH Kadın Kolları Başkanı Fatma Türk, ülkenin ekonomik anlamda ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ve Müslümanların da bu olumsuzluklardan en çok etkilenen kesim olduğunu belirtti.
Dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Nepal'de yaşayan Müslümanlar, maddi ve manevi anlamda kendilerine uzanacak yardım eli bekliyor. Müslüman olduktan sonra kendi akrabaları ve çevreleri tarafından dışlanan Nepalli Müslümanlar, yaşadıklarıyla İslam'ın ilk neşet ettiği topraklar olan Mekke döneminde yaşananları hatırlatıyor.
6 kişilik bir ekiple Nepal'e giderek yaptıkları çalışmaları yerinde görmek isteyen IHH Kadın Kolları Başkanı Fatma Türk, bölgedeki Müslümanların yaşadıkları sıkıntıları İLKHA'ya anlattı.
2008 yılından bu yana bölgede çalışma yürüttüklerini ifade eden Türk, "Nepal, din turizmi ile tanınan bir yer ama gördük ki aslında Nepal dünyanın en fakir coğrafyalarından birisidir." dedi.
"Müslümanların yüzde 41'i açlık sınırında yaşıyor"
Yaptıkları çalışmalar kapsamında Asya ülkelerinden 15 tanesine gittiğini ve Nepal'in Bangladeş'ten sonra o bölgenin en fakir ülkesi olduğunu dile getiren Türk, "Nepal'in nüfusu yaklaşık 30 milyon. Nüfusun yüzde 81'i Hindu, yüzde 9'u Budist, yaklaşık yüzde 4,5'i Müslüman. Geri kalanları da farklı dinlere mensup kişilerden oluşuyor. Nepal'de bizi olumsuz yönde etkileyen şey ekonomik durumdu. Ülkenin yarısı açlık sınırında yaşıyor. Müslümanların da yüzde 41'i açlık sınırında yaşıyor. Nepal'in başkentinde de belediyecilik hizmeti göremedik. Yollar yok denecek kadar kötü durumda. Orada asfaltlı yol neredeyse yok, sadece başkent Katmandu'da gördüm. Çok ciddi bir şekilde mağdur olan bir ülke ve Müslümanların da bunların arasında en ihtiyaç sahibi olan grup olduğunu söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.
"Sınırlı oranda yardım ulaştırabiliyoruz"
2008'de Nepal'de yaşanan depremde birlikte yardım için giden ekibin oradaki Müslümanlarla tanışmasının ardından çalışmalar başlattıklarını belirten Türk, Nepal'deki Müslümanların da tüm dünyadaki Müslümanlar gibi Türkiye'den çok büyük beklentilerinin olduğunu kaydetti.
Türk, "Türkiye'de ekonomik siyasi durum hakkında sorular sordular. Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanını tanıdıklarını söylediler. Bizi olduğumuzdan daha zengin gördükleri için bazı talepleri oldu. Özellikle eğitim alanında ve çeşitli projelerle destek talepleri oldu. Bizim, acil gündemimizde olmadıkları için projeler üzerinden Nepal ile ilgili bir gündem yapmaya çalışıyoruz. Bunun için sınırlı oranda yardım ulaştırabiliyoruz." şeklinde konuştu.
"Müslümanların bir araya gelebilecekleri bir mekânları yok"
Bölgedeki Müslümanların öncelikle eğitim alanında ciddi ihtiyaçları olduğuna vurgu yapan Türk, şöyle konuştu:
"Onları, eğitim alanında desteklemeye ve sonrasında ekonomik alanda ve sosyal şartların geliştirilmesi anlamında bilinçlendirilmeye ihtiyaçları var. Biz de 2019 yılı içerisinde eğitim alanında kendilerine fayda sağlayacak bir projeye hayat vermek istiyoruz. Kardeşlerimizin bizden talepleri fazla olsa da hepsine yetişemiyoruz. 50 bin Müslümanın olduğu Katmandu'da Müslümanların bir araya gelebilecekleri bir mekânları yok. 5-6 katlı bir projemiz var ve bu proje içerisinde bir kadın mescidi var. Oradaki kadınlar, yaptığımız proje ile ilgili bize teşekkür ettiler. Çünkü oradaki kadınların ibadet edebileceği bir mekânları yok. Onun için bu yaptığımız çalışma çok önemli. Çünkü onlar kültürel anlamda mescide giderek ibadet etmeyi önemsiyorlar. Şehirde iki tane cami var ve iki camiye kadınların girmesi yasak. Yapılan projenin onlar için çok önemli olduğunu öğrendik. Türkiye'ye döndükten sonra bu projenin hayat bulmasının çok daha fazla önemli olduğunu anladık. Bunun için daha hızlı bir şekilde sonuçlanmasını istiyoruz."
Müslümanların İslami eserlere ulaşma konusunda sıkıntı çektiklerini belirten Türk, Müslümanların çoğunun İngilizce bildiği için Kur'an-ı Kerim'in İngilizce mealleriyle bilinçlenmeye çalıştıklarını ve Hindu iken Müslüman olan kadınların eğitim alacakları, bilinçlenebilecekleri bir mekânın olmadığını söyledi.
"Yaşadıkları evde ibadet etmeleri yasak"
İslam'ı seçenlerin çoğunlukla kadınlar olduğunu dile getiren Türk, şahit olduğu bazı olayları şu şekilde anlattı:
"7-8 tane kadın, bizi ziyarete geldiler. Bunların üç tanesi evliyken İslam'ı seçmişler. Birisinin küçük bir çocuğu da vardı. Hindu geleneklerine göre buluğ çağına ermemiş olan çocuklar da anneleriyle beraber evden çıkarılıyorlar. O üç kadın bu şekilde evden çıkarılmışlar. Orada Müslüman kardeşlerimizin açtığı küçük bir sığınma evi var. Bu hanımlar oraya sağınmışlar. Diğerleri hala Hindu olan aileleriyle beraber yaşıyorlar. Fakat yaşadıkları evde ibadetlerini yapabilmeleri yasak olduğu için bu kardeşlerimiz günün beş vakti namaz kılmak için açılan mekâna geliyorlar. Ramazan ayında oruçlarını yaşadıkları evlerde tutamadıklarından dolayı bu mekâna gelerek Ramazan ayı boyunca burada kalıp oruçlarını tutuyorlar. Bunlardan birisi hala Müslüman olduğunu ailesinden saklıyordu. Çünkü ailesi öğrenirse kendisini evden çıkarabilir. Bu sebeple tek başına bir hayat kurmak zorunda kalacak."
"Nepal'de yaşananlar Mekke dönemini hatırlatıyor"
22 yıl önce bulunduğu toplumun Brahman sınıfına mensupken bütün her şeyi bırakıp Müslüman olan İrfan Pokarel isminde birisinin hayat hikâyesine dair anlatımda bulunan Türk, son olarak şunları kaydetti:
"Nepal'de kas sistemi var. İnsanlar katmanlara göre ayrılıyorlar. En alt sınıfında köleler, onların üstünde işçiler, sonrasında paryalar ve en üstünde Brahmanlar var. İrfan Pokarel, en üst sınıf olan Brahmanlar sınıfında bir öğretmenmiş. Hindu olup sonrasında Müslüman olan bir arkadaşının bu sistemi eleştirmesi ile İslam'ın bütün insanları eşit görmesi düsturundan etkilenerek Müslüman olmuş. Brahman sınıfında olduğu dönemde çevresinde bulunan insanlara haksızlıklar ettiğini ve bunları unutamadığını söyledi. Müslüman olmadan önce Hindu geleneklerine göre ölen akrabalarını yaktığını ve bugün düşününce ne kadar yanlış işler yaptığını ifade etti. Hem hanımların hem de İrfan beyin anlattıkları bize Mekke dönemini hatırlatıyor. Biz de anlatılanları gözyaşları içerisinde dinledik. Müslüman olduğumuz ve Müslüman bir coğrafyada doğduğumuz için bir daha şükrettik. Allah muhafaza biz de öyle bir yerde doğabilir ve farklı inançlara mensup olabilirdik. İrfan bey Müslüman olduktan sonra arkadaşları tarafından ailesi tarafından dışlanmış. Kendi ifadesiyle şunları söyledi:' 'Burada Müslüman olan Bilallerin karınlarına taş koymuyorlar. Fakat ciddi anlamda bir kimlik ve vatandaşlık hukuku anlamında sıkıntılar yaşıyorlar.' Biz de onlara destek olmak istiyoruz."
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.