“Okumanın önündeki en büyük engel televizyonlar ve sosyal medyadır”
İnsanların kitap okumada çok gevşek davrandığını ve kitap okumaya karşı anlamsız bir ilgisizlik yaşandığını belirten yazarlar, bu tavrın en belirgin sebebinin televizyonlar ve sosyal medya olduğunu söyledi.
Adıyaman’da açılan kitap fuarına karşı gösterilen ilgisizlikten yakınan yazarlar ve yayın evleri temsilcileri, insanların, sosyal medya ve televizyonun tesiriyle kitap okumayı gündelik hayattan çıkardığını ve bu durumunda üzüntü verici olduğunu söyledi.
Okuma bilincinin insanların düşünsel gelişmesini sağladığını, fikir üretmesine vesile olduğunu ve bu durumunda toplumsal hayatın gelişimine katkı sağladığını belirten Adıyamanlı yazarlardan Ferhat Özbadem, hayatı anlamlandıran ve daha kaliteli bir yaşama vesile olan en güzel etkenin okuma olduğunu söyledi.
Müslüman toplumun okuma bilincini geliştirmesi gerektiğini söyleyen Özbadem, “Bu anlamda yapılan okumalar toplumun daha iyi yerlere gelmesine vesile olmaktadır. Okumak dinimizin emirlerindendir. Bu noktada özelde Müslüman gençliğin okuma çabası içerisine girmesi ve okuma bilincinin artırılması için çaba göstermesi gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Uyuşturucu etkisi olan kitaplardan uzak durun”
Okunacak eserlerin belli başlı kriterleri olduğunu ve ‘her yazılanın okunması gerekir’ gibi bir bakış açılarının olmadığını ifade eden Özbadem, ‘okumak derken öyle her önüne gelen kitabı okumalısın’ gibi bir anlayışı kast etmediklerini vurguladı.
Özbadem, okunacak kitaplar hakkında ise şu tavsiyelerde bulundu: “Okunan kitabın bireye ne kattığı da çok önemlidir. Yapılan okumalar, bireyin hem düşünce dünyasını hem de inancı anlamında daha iyi olmasına vesile oluyorsa okunması gerekir. Bir takım zararlı, uyuşturucu hükmünde olan popüler kitaplardan uzak durulması gerekiyor. Kişinin inancını, düşünce dünyasını ve psikolojisini olumsuz yönde etkileyecek kitaplardan ve yazarlardan uzak durulması gerekiyor. Bu yönü ile İslami çerçevede yazılmış olan kitapların daha fazla okunması ve sahiplenilmesi gerekiyor. Bu, toplumumuzun cahillikten dolayı yaşadığı sıkıntıların ortadan kalkmasına vesile olacak ve toplumun kültürel olarak daha iyi yerlere gelmesine sebep olacaktır.”
“Televizyonlarda örnek olarak gösterilen şahıslar mafyatik tiplerdir”
Televizyonlarda gösterilen tiplemelerin gençler ve çocuklar üzerinde önemli bir iz bıraktığını dile getiren yazar Necati Atar ise ön plana çıkarılacak olan şahısların toplumun değerlerine ters olmaması gerektiğini vurguladıktan sonra şöyle devam etti:
“Bugün çocuklar ve gençler aileleri ve öğretmenleri tarafından değil televizyon dizileri ve sosyal medya tarafından yetiştiriliyor, yönlendiriliyor. Sosyal medya ve dizilere bakan insanların örnek alacakları kişiler mafya babalarından başka kimseler olmayacaklardır. Televizyon ekranlarının etkin olduğu bir ortamda çocuklara ve gençlere kitap okumanın ne olduğunu anlatma şansınız yok. Biz üç gündür buradayız. Bazen 3-5 kişinin gelip geçtiği oluyor. Gelenlerde okurdan ziyade bizi tanıyan insanlar. Gelip hasbihal ediyorlar.”
“Türkiye ‘de kitap okumak, okur olmak bir meziyet değildir”
“Türkiye ‘de kitap okumak, okur olmak bir meziyet değildir.” diyen Atar, gelecekte yazar ya da şair olma hayali olan çocukların sayısının parmak sayısını geçmediğini söyledi.
Atar, “Çünkü bugün televizyon dizilerinde insanca bir hayat süren, insanca bir yaşam düzeyini sağlayabilen bir yazar, bir şair, bir romancı örneği yoktur. Veya örnek olarak gösterilenler bunlar değildir. Çocuklar bu durumda, parmak ile gösterilen kişilere bakıyor. Parmak ile gösterilen kişiler ise bankada hesabı olanlar, holding sahipleri, faizciler ve tefecilerdir. Toplum olarak, hepimize hükmeden bu dijital çağda okumanın, kitabın insan hayatındaki yerini anlatabilmemiz için kahramanlarında okuyan insanlardan, en azından kitap ile haşir neşir olanlardan seçilmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Dinimizin ilk emri okudur”
Adıyamanlı yazarlardan olan emekli öğretmen Ali Bozkurt, “Dinimizin ilk emri ‘oku’dur. Her alanda uzman kişilerin bulunması farz-ı kifayedir. Toplumda bunu yapan kişiler bulunmadığı zaman toplumun hepsi bundan sorumludur. Acaba günümüzde insanlar okumaya yeteri kadar önem veriyorlar mı? Keşke buna ‘evet’ diyebilseydik.” dedi.
Gençlerin okumasının önündeki en büyük engellerden birisinin de sosyal medya ve internet bağımlılığı olduğunu söyleyen Bozkurt, “Hatta gençler sosyal medya ve internet bağımlılığından dolayı sadece okumaktan soğumuyor, aynı zaman da içine kapanık, asosyal kişiler haline geliyorlar. Onun için gençlerin bu yönde doğru bir şekilde eğitilerek yönlendirilmesi lazım. Okumanın önündeki engellerden bir tanesi de kişilerin neyi ne zaman okuyacaklarını bilmemeleridir. Onun için öğrenci velileri ve öğretmenler öğrencinin yaşına ve kültür seviyesine göre kitaplar önermeleri gerekir.” ifadelerini kullandı.
“Ailece okuma programları olmalı”
Kitap okumayan bir kişinin kültürel anlamda yeterli olamayacağını ve kelime hazinesinin yetersiz olacağını belirten Bozkurt, bu gibi insanların toplum içerisinde de diyaloglarının zayıf olacağını ve kendini ifade etmekte zorlanacağını, bundan dolayı da itici veya kırıcı kişilikler olabileceğini söyledi.
Bozkurt, “Her ailenin, çocukları ile beraber günlük yarım saat kitap okuyacakları belirli bir vakitleri olmalıdır. Bunu bir kültür haline getirmeleri gerekir ve benimsemeleri gerekir. Bütün bunların olmasını diliyorum.” dedi.
“Okumak, bir hayta felsefesidir”
Okuyan kesimlerin kriterlerine dikkat çeken Suat Tekin, okurların “niçin okumalıyız*” sorusu yerine “nasıl okumalıyız?” sorusunun peşinde olduklarını, bu bakış açısının ise problem olduğunu söyledi.
Tekin, “Bundan dolayı bir özeleştiri yaparak, gençlere ‘niçin okumalıyız?’ sorusunu sorarak sonuca gitmemiz lazım. Bu ülkede, okumak, boş zamanları değerlendiren bir aparat olarak görülüyor. Okumak, bir hayta felsefesidir. Yemek, ekmek, su gibi bir yaşam biçimi olması lazım. Boş vakitlerde bisiklete binmek veya yüzmeye gitmek gibi değildir. Bir yaşam biçimidir. Onun için okumanın kesinlikle içselleştirilmesi ve olmasa olmaz şeklinde değerlendirilmesi gerekir. Okuma insanın hayatını biçimlendiren, hayatını anlamlandıran, ufkunu açan, zenginleştiren anlama ve algılama biçimini değiştiren bir hayat felsefesidir.” dedi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.