"Ölümü üstlerine kalmasın diye tahliye ettiler"
Cezaevinde hastalığının artması sonucu tahliye edilen ve bir süre sonra hayatını kaybeden Seyit Ali Demiryol'un yaşadığı hukuksuzlukları anlatan ailesi, Demiryol'un, öleceğinin anlaşılmasının ardından şartlı tahliye edildiğine dikkat çekti.
Cezaevindeyken 2008 yılında hastalığının artması sonucu tahliye edilen ve bir süre sonra Batman'da hayatını kaybeden Seyit Ali Demiryol'un yaşadığı hukuksuzlukları anlatan ailesi, Demiryol'un, öleceğinin anlaşılmasının ardından şartlı tahliye edildiğine dikkat çekti.
Diyarbakır Karakaya Barajında görevli memur iken 2008 yılında namaz kılmak için camiye gittiği esnada jandarma tarafından yakalanan Seyit Ali Demiryol, çıkarıldığı mahkemece İslami hizmetleri suç sayılıp tutuklandı.
Bağırsak kanseri hastalığı nedeniyle cezaevinde zor günler yaşayan Demiryol, 2010 yılında Diyarbakır D Tipi Cezaevinde iken durumu ağırlaşınca savcılığın verdiği 3 ay infaz ertelemesi ile bırakıldı. Demiryol, bırakılmasının üzerinden henüz bir ay geçmeden tedavi için kaldırıldığı hastaneden eve gönderildiği gün vefat etti.
FETÖ/PDY’nin polis ve yargı ayağı tarafından, İslami kimliklerinden dolayı cezaevlerine konulan ve yıllardır cezaevindeki şartlar nedeniyle çeşitli hastalıklara yakalanan hasta mahkûmların gündeme gelmesiyle birlikte 7 yılın ardından İLKHA'ya konuşan Seyit Ali Demiryol’un ailesi, yaşadıkları hukuksuzlukları anlatarak yetkililere seslendi.
Demiryol ailesi, diğer hasta mahkûmların da kaderlerinin Seyit Ali Demiryol gibi olmadan, bir an önce salıverilmeleri gerektiğini söyledi.
Eşi Seyit Ali Demiryol’un 2004 yılında evlerine yapılan baskın sonucu gözaltına alındığını, 4 gün gözaltında kaldıktan sonra salıverildiğini belirten Aliye Demiryol, ardından eşinin işten çıkarıldığını, bu yüzden maddi olarak büyük sıkıntı çektiklerini ifade etti.
Eşinin işten çıkarılmasının ardından Batman'a yerleştiklerini aktaran Demiryol, "Eşim burada inşaatlarda çalıştı. Eşimin sigortası, maaşı kesilmişti. O süre içerisinde hastalandı. 2007 yılında ameliyat oldu. Ameliyat olduktan sonra bağırsağı dışarı alındı. Bu süreç içerisinde baya zorluklar çektik. Tekrar bir ameliyat oldu ve bağırsağı tekrar içeriye aldılar. Ondan sonra gün be gün iyi oldu. Çünkü evde ona çok güzel bakılıyordu. Anne bir çocuğuna nasıl bakıyorsa bizde ona öyle baktık. Psikologu dahi onun iyileştiğini görünce çok şaşırmıştı. Hastalığını atlattı." dedi.
"Cezaevinde ona iyi bakılmıyordu"
Hastalıktan kurtulmasının ardından eşinin 2008 yılında işe gittiği esnada tekrar gözaltına alındığını aktaran Aliye hanım, "Eşimi götürdüler, bu kez cezaevine konuldu. Cezaevi süreci içerisinde durumu git gide kötüleşti. Çünkü orada ona evdeki gibi bakılmıyordu. İstediği gibi tedavi olamıyordu. Tekrar cezaevinde rahatsızlandı ve araştırma hastanesine kaldırıldı. Orada da onu araştırma hastanesinin en alt katında mahkûmlar için ayrılmış olan yere götürdüler. Orası da aynı cezaevi gibiydi. Gittikçe daha da kötü oldu. O halde tekrar onu cezaevine götürdüler. Kötü olduğu zamanlarda onu bırakırlar diyorduk ama bırakmadılar." diye konuştu.
"Ölümcül hastalığa yakalandığını anlayınca bıraktılar"
Ne cezaevinde ne de hastanede eşinin istediği gibi tedavi göremediğine dikkat çeken Aliye hanım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir gün çok kötüleşmişti. Yanına gittiğimizde eşim hasta yatağındaydı. O hasta haliyle ayağını yatağa kelepçelemişlerdi. Ben onun yanına yaklaşacağım zaman izin vermediler. Askerler hemen müdahale etti. O sırada eşim çok kötü oldu, gözleri doldu. Yanına yaklaşamadım, sadece uzaktan onunla konuşabildim. Bu süre içinde git gide kötü oldu. Artık baktılar ki durumu çok kötüdür ve ölümcüldür, 3 ay sonra tekrar alırız diye bıraktılar. Eve geldi, bir hafta kaldı ve biz onu tekrar araştırma hastanesine yatırdık. 21 gün orada kaldık. Bir gün doktor geldi, günlerinin sayılı kaldığını, bu yüzde onu eve göndereceğini söyledi. Doktor, ‘senin günlerin az kalmış, git o günlerini çocuklarının arasında geçir’ dedi. Eve geldik ve eve geldiğimiz gün vefat etti."
"Ölümü üstlerine kalmasın diye bıraktılar"
Eşinin öleceğini anlamalarının ardından cezaevinden salıverilmediğine vurgu yapan Aliye hanım, "Umutlarını kesmişlerdi, öleceğini biliyorlardı ve öyle bıraktılar. Ölümü üstlerine kalmasın diye bıraktılar. Ondan sonra biz çok sıkıntı çektik. Çocuklarım küçüktü, maddi sıkıntılar yaşıyorduk. En küçük çocuğum 4 yaşındaydı, diğerleri okula gidiyorlardı, kiradaydık. Devletten hiçbir yardım da alamadık. İşten atılmıştı, tazminatını vereceklerini beklerken, onu da vermediler." ifadelerini kullandı.
"Cezaevinde olan hasta mahkûmların bırakılmalarını istiyoruz"
Şu an cezaevlerinde olan hasta mahkûmların da kaderlerinin Seyit Ali Demiryol gibi olmadan bir an önce salıverilmeleri gerektiğini söyleyen Aliye hanım, "İlla ki son noktaya gelmeyene kadar onları bırakmıyorlar. Bıraksınlar, ailelerinin yanına gelsinler. Yakalandıkları hastalık kötü hastalık bile olsa evlerine, çocuklarının yanına gelseler hastalıklarını yenebilirler. Şu anda benim ağabeyim de hasta ve cezaevindedir. Onun gibi hasta olan çoğu ağabeylerimiz var. Onlar için bir şeyler yapılmasını, bırakılmalarını istiyoruz." açıklamasında bulundu.
"Baba kelimesinin ne anlama geldiğini unuttuk"
Babasının cezaevine girmesinin ardından henüz küçük yaşta okulu bırakıp kardeşiyle birlikte çalışmak zorunda kaldıklarını belirten Emin Demiryol, "Babam 2008 yılında yakalandığında küçük kardeşim daha 4 yaşındaydı. Biz de daha neyin ne olduğunu bilmiyorduk. O zaman okuyorduk. Babamın tutuklanması nedeniyle ben ve kardeşim okulu bırakıp çalışmak zorunda kaldık. Zor günler geçirdik. Bize annemiz baktı. Biz o zaman daha küçük olduğumuz için iş de yapamıyorduk. Okulu bıraktıktan sonra küçük yaşta okula başladık. Halen çalışıyoruz. Çalışmak zorunda kaldığımız için cezaevi sürecinde biz babamızı hiç göremedik. Baba kelimesinin ne anlama geldiğini unuttuk. Suçsuz yere cezaevine atıldı, hiçbir suçu yoktu." şeklinde konuştu. (M.Fatih Akgül, M.Sait Çelik- İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.