Mehmet Güven ÖZER
On Kasım'ın ardından
Yakın tarih bilinmezlikler içindedir. Birinin kahraman olarak gördüğü şahsiyetleri bir başkaları hain olarak görmektedir. Kim kahraman, kim hain? Belgeler saklı olduğu ve laikçi tarihçiler uydurmalarla halkı yanıltmak istediklerinden, bu muamma içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.
Örneğin ilkokul sıralarında iken, Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da kırık dökük, pusulası olmayan bir vapur ile Samsun'a çıktığı, oradan Amasya, Erzurum, Sivas'a geçtiği, bir baştan bir başa memleketi kurtardığı anlatılırdı. Böyle Himenvari bir şahsiyet olarak anlattıkları Mustafa Kemal'i meğerse Padişah Vahdettin Anadolu'ya göndermiş.
Resmi tarihe göre; Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Padişah Vahdettin, İngilizlere tamamen teslim olmuş. İşleri onların vicdanına bırakmış. Karadeniz civarındaki Türk çetelerin Rumlara saldırmaları sonucu, İngilizler Padişahı ikaz etmiş ve bu ikazları sonucu Mustafa Kemal'i buraya 9. Ordu Müfettişi olarak atamak durumunda kalmış. Bunun için Bandırma Vapuru tahsis edilmiş ve 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıkılmış. Görevlerini vatanın kurtarılması için kullanan Mustafa Kemal, yavaş yavaş kontrolden çıkmış ve Anadolu'da bir kurtuluş mücadelesi başlatmış.
Resmi tarih bunları söylüyor. Oysa gayri resmi bilgiler bambaşka şeyler söyler. Aslında Padişah, İstanbul'dan işgalcilere karşı bir şey yapamayacağını, varılan anlaşmalarla elinin konulun bağlandığını anlar ve Anadolu mücadelesinin organize edilmesi gerektiği kanaatine varmıştı. Bu nedenle Mustafa Kemal'i 9. Ordu Müfettişliği gibi bir geniş yetkiler verdi. O'nu bizzat kendisi Bandırma vapuru ile Samsun'a göndermiş ve aslında vatanın kurtarılması için milli mücadeleyi başlatmıştır.
Bunun gibi yüzlerce konu veya binlerce kafa karıştırıcı soru var. Tarih saklandığı zaman veya yeterince şeffaf olmayınca, ortalıkta efsaneler dolaşır. Örneğin bizlere Mustafa Kemal'in ailesini hiç tanıtmadılar. Mesela dedesinin veya ninesinin ismi pek bilinmez. Kimdi, hangi aileden geliyordu. Belki de yeni bir hanedana yer açmamak için böyle yapıldı ama şimdi insan soyunu sopunu sormadan da edemiyor. Yani bir amcası var mıydı? Varsa kimdi? Bu aileye ne deniyordu? Türklerin hangi boyundandılar? Böyle tonlarca soru işte.
Ya da bu Kemal ismini gerçekten matematik öğretmeni Mustafa Efendi mi vermişti? Eğer sonradan Kemal ismi verildiyse o zaman neden Selanik nüfus kayıtlarına göre ismi Mustafa Kemal'dir? Bir yangın sonucu yanan Nüfus idaresinin tekraren tutulan kayıtları yeni isimlerle yapıldı deniliyor. Yani bu kadar kolay mı isim değiştirmek? Hepimizin lakapları var. Ama bunlar resmi kayıtlara girmiyor.
Mustafa Kemal, Padişahın kendisini İstanbul'dan uzaklaştırmak istediğini belirtir. Ama uzaklaştırılmak istenene bu kadar yetki verilmez ki. Samsun yöresindeki asayişsizliğin Diyarbakır, Elazığ gibi yerlerle ne ilgisi var ki kendisinin görev alanları içinde buralarda mevcuttu. Padişahın “Muvaffak ol” duaları ile oradan ayrılan Mustafa Kemal'e, en iyi vapurlarından biri tahsis edildi. Yanına askeri erkân verildi. Mürettebat görevlendirildi. Ayrıca yüklü miktarda ödenek de tahsis edildi. Vapur, 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a vardı.
Ortada şöyle bir gerçek var. Mustafa Kemal, 57 yıllık ömrüne bir imparatorluğu lağvedip, yerine batılı bir yön tutan Türkiye Cumhuriyetini kurmuştu. Örneğin Arapça harflerini kaldırıp yerine batılı latin harfleri getirdi. Şapka Kanunu çıkarttı. Tesettür yerine batının örtüsüzlüğünü taşıdı. Müslümanları halifesiz bıraktı. Şer'i kanunları bir bir kaldırıp, yerlerine batılı ülkelerden kanunlar devşirdi. Eğitim sistemini laikleştirdi. Ve daha birçok uygulama.
Kısacası yeri ve zamanı geldiğinde, Batı âlemine yaklaşmak için her türlü icraatı gerçekleştirdi. Anadolu halkının hayal kırıklığı pahasına olsa da bütün bunları gerçekleştirdi. Her türlü imkândan faydalandı. Halk Osmanlının ihyasını beklerken, o bu devleti çöp sepetine atmaktan beter etti.
Cemal Kutay'ın deyimiyle; “Makyavelli mezardan çıksa Mustafa Kemal'i alnından öperdi.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.