M. Zülküf YEL
Ortadoğu'nun Neron'u
Muhammed bin Selman'dan bahsediyoruz. 2015 yılına kadar, Muhammed bin Selman'ın adı Suudi Arabistan dışında pek bilinmiyordu. 2015 yılında babası, Selman bin Abdülaziz el Suud, Suudi Arabistan kralı oldu. Bu tarihten sonra ise Prens, Suudi Arabistan'ın en etkili figürüne dönüşmeye başladı. Veliaht prens geçen yıl, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısını değiştirecek yeni bir program açıkladı. Haziran ayında Suudi Arabistan Kralı, veliaht prensi olarak ileride tahta geçmesi beklenen yeğeni Muhammed bin Nayif'in yerine oğlunu getirdi. Muhammed bin Selman, geçtiğimiz günlerde ülkesinin, ılımlı İslam'a geçiş yapacağını duyurarak kamuoyunun gündemine oturmuştu.
Muhammed bin Selman açıkladığı yeni vizyonunu uygulamaya koymadan evvel, kendisine rakip veya muhalif olabilecek herkesi tasfiye etmeye kararlı görünüyor. Kraliyet ailesinden iş dünyasına, bürokrasiden askeriyeye kadar bir dizi tasfiyelere girişti ve tasfiye süreci devam ediyor. Aralarında 11'i prens olmak üzere, eski ve yeni bakanların olduğu onlarca kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan ve malvarlıklarına el konulma durumu olanlar arasında ülkenin en zengin bankasının sahibi ve Forbes Listesinde dünya zenginleri sıralamasında 37. sıradan bulunan Süleyman Bin Abdul Al Rajhi ile 18.7 milyar dolarlık kişisel servetiyle 44. sırada bulunan Prens El Velid Bin Tallal Bin Abdülaziz El Suud da bulunuyor.
Bu meselenin esası, Suudi iç politik dengeleri ile alakalıdır. Elbette bu tasfiye sürecinin dış politikaya bakan yönü de var.
Suudi Arabistan, İslam dünyasında "ılımlı İslam'ı" temsil edecek olan yeni rol model olarak takdim edilecektir. Emperyalist lobi ve basın desteği ile Suudi Arabistan, İslam ülkeleri içerisinde örnek ülke olarak ön plana çıkarılacaktır. Hatta başta siyasi ve ekonomik alanlar olmak üzere, birçok alanda Suudi Arabistan İslam ümmetinin merkezi haline getirilmeye çalışılacaktır. Suud etrafında toplanan ülkeler de küresel şer güçlerin ekseninin Ortadoğu'daki saha aktörleri olacaktır. Ortadoğu'daki yeniden yapılanma çerçevesinde Suudi Arabistan da yeniden dizayn edilecektir.
Yolsuzluk gerekçesi ile yapılan operasyonun yolsuzluk ile ilgisi yoktur. Siyasi tasfiyeye böyle bir kılıf bulunmuştur. Bu tasfiye için, hedeftekilerin usulsüzlükleri bir silah olarak kullanıldı. Evet, ortada bir yolsuzluk olabilir; ama operasyon tamamen siyasidir. BAE yörüngesinde olan ve israil ile çok ciddi ilişkileri olan veliaht prens, bölge için büyük bir potansiyel tehdittir. Yemen'deki savaşın başlamasında önemli rolü olan, Katar krizinde BAE aklı ( aslında Amerikan aklı) ile hareket eden Muhammed bin Selman, çok keskin hamleleri ile Ortadoğu'nun Neron'u sıfatını hak ediyor. Donald Trump'un, İran ile yapılan nükleer anlaşmayı tartışmaya açması yeni gelişmelerin habercisi olabilir. Sıcak bir sürecin yaşanması durumunda, eğer Suudi Neron'a bir vazife verilirse, kesinlikle tereddüt etmeden bu görevi yerine getirebilir. Bu yapısıyla da Ortadoğu'yu ateşe atabilir. Zaten birçok kriz ile boğuşan bölgemiz, emperyalistler nezdinde rüştünü ispat etmeye çalışan bir prens yüzünden sıkıntılı günler yaşayabilir.
Türkiye'nin denge politikasına yönelmesi ile beraber, Batı ile bazı sorunlar yaşadı. Özellikle dış politikada bağımsız bir çizgi ortaya koyma iradesi ile beraber, Türkiye önce ikaz edildi, sonra da bazı yaptırımlara maruz kaldı. Türkiye'nin tam bey'atli bir ülke yörüngesinden çıkma gayretleri ile beraber, Batı'nın alternatif merkez ülke arayışının neticesi Suudi Arabistan oldu. Suudi Arabistan önümüzdeki dönemde yepyeni bir vizyon ve misyon ile karşımıza çıkabilir. Aynı zamanda Ortadoğu'nun "kontrollü" merkez ülkesi olabilir. Ama diğer taraftan, bu süreç Suudi Arabistan'ın parçalanması ve birkaç bölgeye ayrılması ile de neticelenebilir. İran'ın Yemen'deki rolü gerekçe gösterilerek İran ile olası bir savaşın söz konusu olmasına kadar, farklı neticeler ortaya çıkabilir. Bütün bu ihtimaller bir yana, önümüzdeki dönemde yeni bir Suudi Arabistan göreceğimiz muhakkaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.