Dr. Bekir TANK
Papanın Haçlı Ordusunun Zaferlerini Takdisi Müslümanların Yenilgilerinin de Hala Devam Ettiğinin Tescilidir!
Sadece şahit olduğumuz zaferleri bile bu sayfaya sığmayacak kadar fazladır.
Bu zaferlerin en önemlisi de İngilizlerin yüz yıl önce işgal ettikleri ve sonraları israil’in işgaline verdikleri Kudüs’ün işgalci israil’in, diğer bir ifade ile Dünya Siyonizminin başkenti ilan edilmesidir! Afganistan’dan Irak, Suriye ve diğer birçok ülkenin işgali ve bu işgallerin devamı, bu ülkelerin baştanbaşa tahribi ve bu süre içinde en az beş milyon Müslümanın şehit edilmesi, bunun üç-dört katının tehcir edilmesi ve sayılarını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz ırz tecavüzleri Haçlı Ordusunun zaferlerinden diğer birkaçıdır. İşte Papa da bu son yılların zaferlerini takdis etmek için Irak’ı ziyaret etti.
Bizim karşı olduğumuz, tabii ki Papanın ziyareti değil, onun ziyaretinin içeriğidir. Papa, konuşmalarında içi boş boşaltılmış barış ve kardeşlik mesajlarına bolca yer verdi. Bu mesajların bir de aşağılayıcı bir yönü vardı. Örneğin, güya zulme karşı koymak adına İŞİD’in vahşetlerini eleştirip bunları da zımnen Müslümanlara mal ederken, Irak’ı işgal ettiği günden bugüne kadar milyonlarca Müslümanı katleden, on binlercesine tecavüz eden, ülkeyi baştanbaşa tahrip eden ve petrol başta olmak üzere zenginliklerini gasp eden Haçlı Ordusunu ise sahiplenmekten utanmadı. Oysa İŞİD de onların doğurup büyüttükleri eserlerinden biridir.
Cürümleri bununla bitmiyor; Irak’taki Hristiyanların, Yezidilerin ve diğerlerinin durumlarını da çarpıtarak anlatıyorlar dünyaya. Hristiyanlara geri dönme çağrısında bulunan Papa ve hempaları bilmiyorlar mı ki, Hristiyanlar Müslümanların saldırıları nedeniyle değil, Haçlı Ordusunun Irak’ı işgali esnasında olası kazaların kurbanı olmamak için güvenli yerlere; Avrupa’ya ve ABD’ye göç ettiler. Kaldı ki, İŞİD’in Yezidilere, Hristiyanlara saldırıları da efendilerinin kendilerine biçtikleri rolün bir parçasıdır ve dolayısıyla Müslümanları bağlamaz. Zaten İŞİD, üslendiği görev gereği en büyük darbeyi de yine Müslümanlara vurdu. Müslümanların Hristiyanlarla olan ilişkileri dün olduğu gibi bugün de büyük ölçüde İslam’ın bu konudaki hükümlerine uygundur. Keşke Müslümanlar gayrimüslimlerle olan ilişkilerinde İslam’ın hükümlerine uydukları gibi birbirileriyle olan ilişkilerinde de İslam’ın hükümlerine uysalardı.
Papa bu ziyaretinde sadece Haçlı Ordusunun zaferlerini takdis etmekle kalmadı, lisanıhâliyle Müslümanların yenilgilerinin hala sürmekte olduğunu da olay yerinde dünyaya ilan etmiş oldu. Nitekim Şer Cephesi de Papa’nın ziyaretini böyle görmektedir. Buna karşılık Müslümanların genelinin ve özellikle din adamları ve yöneticileri gün gibi açık olan bu gerçeği görmemekte ısrar etmektedirler ve dolayısıyla İslam’ın izzetine hiç de yakışmayan zelil, ezik ve silik bir tavır sergilemektedirler. Bu yöneticiler ve din adamları istedikleri kadar gerçekleri gizlemeye çalışsınlar, hakikat budur. Özellikle din adamları bu halleriyle bir zamanların Bizans İmparatorluğu’nun din adamlarını hatırlatıyorlar. Hani, Sultan İkinci Mehmet Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’in surlarını döverken Hristiyan din adamlarının meleklerin cinsiyetini tartışıyor olmaları gibi…
Oysa Kudüs yüz yıllık işgalden sonra işgalci israil’in başkenti olarak ilan edilirken… Sadece Mekke ve Medine değil, İslam beldelerinin-ülkelerinin hepsi ya küfrün doğrudan veya dolaylı işgali yahut kuşatması ve ambargosu altında iken… Ve bütün bu olumsuzluklarla birlikte bir de İslam’ın hakkıyla ve layıkıyla hüküm sürdüğü tek bir beldemiz bile yok iken âlimlerimizin, aydınlarımızın ve yöneticilerimizin duruşu böyle mi olmalıydı?
Elbette bu gelişmeleri doğru okuyan ve izzetini koruyan âlimlerimiz, aydınlarımız ve yöneticilerimiz de vardır. Ancak hemen hemen her yerde belirleyici olanlar bu zillet halini tahkim edercesine mezhepçiliği, milliyetçiliği ve devletçiliği İslam’ın adaletinin ve izzetinin önüne geçirenlerdir.
Müslümanlar olarak önümüzde iki yol var: Ya hayatımızı da iman ettiğimizi söylediğimiz İslam’a göre düzenleyeceğiz veya zilletimizi katlayarak yaşayacağız. Çünkü bu işgalin devamı var. Dikkat edelim, Papanın takdis ettiği Haçlı Ordusu ülkelerimizden çıkmış da veya çıkmaya niyetleri mi var? Veya israil işgal ettiği Filistin’de ve Haçlı güçleri de işgal ettikleri ülkelerde günlük cinayetlerine mi ara verdiler? Öyleyse neyin barışından ve kardeşliğinden söz ediyor Papa?
Dolayısıyla gün Müslümanlar olarak ihtiraslarımıza gem vurup hakka teslim olmanın günüdür. Gün mezheplerimizi, milliyetlerimizi ve devletlerimizi din yerine koymaktan vazgeçip Hakk’ı yüceltmemizin günüdür. Gün Allah’ın doğuştan kullarına verdiği dillerle ve milliyetlerle savaşmanın değil, onları fıtratına uygun yaşamanın ve yaşatmanın günüdür. Gün şiddetimizi küfre ve merhametimizi birbirimize göstermenin günüdür. Ve gün izzetimizi kuşanıp selamı yaşamanın ve selamı yeryüzüne yaymanın mücadelesini vermek günüdür!
Ancak bunları yaptığımızda hayatın da ölümün de güzel olanı bizim olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.