Partisinin 10’uncu kuruluş yıl dönümünde konuşan Yapıcıoğlu: İnsanımızın öncelikli ihtiyacı adalettir!
HÜDA PAR’ın 10’uncu kuruluş yıldönümü münasebetiyle Diyarbakır’da düzenlenen kutlama programında konuşan Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Türkiye siyasetine ve HÜDA PAR’ın siyasi çizgisine dair açıklamalarda bulundu.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Dürüst Siyaset, Gerçek Adalet" şiarıyla 19 Aralık 2012'de yola çıkan partisinin "Memleketin HÜDA PAR’a İhtiyacı Var" sloganıyla düzenlenen 10'ncu yıl dönümünde yaptığı konuşmada hem partisinin misyon ve vizyonu hem de toplumsal meseleler hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Yapıcıoğlu’nun konuşmasından başlıklar şöyle:
“Toplumsal barışı, sosyal adaleti, hakça paylaşmayı gerçekleştirmek istiyoruz”
Siyasi rakiplerimize iftira etmeyiz. Parti içinde makam kavgası yapmayız. Kendi şahsi veya parti menfaatimizi, milletin menfaatinin üstünde görmeyiz. Hukuksuz kaldığı için bozulan kardeşliğin hukukunu yeniden tesis etmek; toplumsal barışı, sosyal adaleti, hakça paylaşmayı gerçekleştirmek istiyoruz. Bunun için çabalıyoruz. Ahlakı ayak bağı gören makyavelist siyaset pratiğinden ve mevcut siyasi üsluptan müştekiyiz. Dünya makamlarının geçici ve değersiz olduğunu bilir, asıl gaye için ancak birer vasıta olarak görürüz. Asıl gayemiz Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Dünya makamları için gayrimeşru vasıtalar kullanmaya tenezzül etmeyiz. İnanıyorum ki yaradılış gayesini unutmayanların hepsi böyle yapar, böyle yapmalıdır.
“İnsanımızın öncelikli ihtiyacı adalettir”
İnanıyoruz ki siyaset ahlaklıysa insanidir, insana hizmet eder. Ahlaktan soyutlanmış siyasetin insana ve topluma hizmet etmesi mümkün değildir. Seküler ahlak, temelsiz bina gibidir. Din ile siyaset arasına kalın duvarlar örenler, siyaseti ahlaktan mahrum bıraktıklarının farkına varmalıdır. Dini siyasetin emrine verenler de insanları dinden soğuttuklarını görmelidir. Bezm-i Elest’te verdiği sözü unutanlar, insanlara verdikleri sözü de unutmaya daha yatkındır.
Adaletin tesisini birinci önceliğimiz olarak belirleriz. Bu nedenle HÜDA PAR adaleti her meselede merkeze alır. İnsanımızın öncelikli ihtiyacı adalettir. Sadece milletimizin değil, bütün insanlığın talebidir adalet. Bunun için “Önce insan, öncelik adalet” diyen anlayışa yani HÜDA PAR’a ihtiyaç vardır. Adaletin zıddı zulümdür. Zulmün kalkması için, milletimizin huzuru için, memleketin selameti için HÜDA PAR’a, HÜDA PAR’ın anlayışına ihtiyaç vardır.
“Siyasete erdem ve itibar kazandırma hedefimiz doğrultusunda yol aldık”
Belirttiğimiz ilkelerle çıktığımız yoldaki yürüyüşümüz on yılını geride bıraktı. Belki küçük ama emin ve sağlam adımlarla yürüyoruz.
10 yılda neler yaptık? Altı ay gibi kısa bir zamanda 41 ilde teşkilatlanma ve 1. Olağan Büyük Kongremizi gerçekleştirmek suretiyle seçimlere katılma yeterliliği elde ettik ve 2014 seçimlerine sadece birkaç ilde katılmamıza rağmen en fazla oy alan 8. Parti olduk. Seçime katılma yeterliliğimizi muhafaza ederek son yapılan 2018 genel seçimlerine 81 ilde aday göstermek suretiyle katıldık ve oylarımızı iki katından fazla artırdık. Böylece isimden ibaret bir tabela partisi olmadığımızı gösterdik.
Yalan söylemeden, iftira atmadan, siyasi rakiplerini karalamadan ve en önemlisi halkı aldatmadan siyaset yapılabileceğini gösterdik. Siyasete erdem ve itibar kazandırma hedefimiz doğrultusunda yol aldık. Siyasi getirisi yeterince olmadığı için herkesin unuttuğu veya sessiz kaldığı meseleleri ve mağduriyetleri gündeme getirdik. Ahlaki yozlaşmaya dur demek için, ETCEP gibi ifsat projelerinin parçası olan pek çok programın uygulanmasına engel olduk. Birleşmiş Milletlerin ve özellikle de Güvenlik Konseyi’nin mevcut yapısının sürdürülemez olduğu gerçeğini siyasetin gündemine 2012’de getirdik ve 2013’te BM Genel Kurulu’nda “Dünya beşten büyüktür” şeklinde bir slogana ve bir siyasi doktrine dönüştü.
“Bağcıyı dövmek yerine üzüm yemek derdinde olduk. Bu tavrımız ile gündeme getirdiğimiz pek çok meselede hükümete yol gösterdik, adım atmasına vesile olduk”
Asgari ücret vergiden arındırılıncaya kadar on yıl boyunca sürekli bu hususu dile getirdik, nihayet bir yıl önce bu da gerçekleşti. Asgari ücretle ilgili ısrarlı bir talebimiz daha var ve o konuda da sonuç alıncaya kadar ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Nedir o? Asgari ücretin tanımına işçinin bakmakla yükümlü olduğu ailesinin de dâhil edilmesi. Bağcıyı dövmek yerine üzüm yemek derdinde olduk. Bu tavrımız ile gündeme getirdiğimiz pek çok meselede hükümete yol gösterdik, adım atmasına vesile olduk. Mesela İstanbul Sözleşmesi ile ilgili uyarılarımız 9 yıl sonra da olsa makes buldu.
Ama ne yazık ki 6284 sayılı kanun başta olmak üzere bu sözleşmeyi uygulamak için çıkarılan kanunlar veya mevcut kanunlara eklenen maddeler yerli yerinde duruyor ve tahribatlarına devam ediyor. Biyolojik cinsiyetin yerine ikame etmeye çalıştıkları “Toplumsal cinsiyet” kanunlardaki, yönetmeliklerdeki yerini korumaya devam ediyor. Mesela bütün Televizyon kanalları kanunen toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir yayın politikası belirlemek ve uygulamak zorunda.
“Tesettüre anayasal güvence talebimiz de inşaallah yerine gelecek”
Hâlâ bütün sapıklıklar ve zina serbest ama genç yaşında evlendiği için mağduriyet yaşayanların sesi duyulmadı. Ailenin korunması ve tanımı ile ilgili anayasa değişikliği için hazırlıklar yapıldı ve meclise sunuldu. Keza tesettüre anayasal güvence talebimiz de inşaallah yerine gelecek.
İthalat ve inşaatla büyüme yerine yatırım, istihdam, üretim ve ihracatla büyümek ve cari açık ve borçlanma sorununu ortadan kaldırmak gerektiğini söyledik durduk. Bir yıldır bu büyüme modeli uygulanmaya çalışılıyor ama ne maalesef cari açık ile ilgili bir gelişme henüz yok.
Yeni anayasa yapımını herkesin gündeminden çıkardığı dönemlerde bile gündemde tuttuk ve cunta anayasasından kurtuluncaya kadar da vazgeçmeyeceğiz. Ülke kritik eşiklerden geçtiğinde milletten yana, halkın huzuru ve selametinden yana duruş ortaya koyduk, kaos taşeronlarına ve onların tetikçilerine meydanı bırakmadık. Her türlü çirkinlik ve çirkefliklere, iftira, hakaret ve hatta fiili saldırılara rağmen bizi kriminalize etme çabalarını boşa çıkardık. Fitnebazların planlarını akamete uğrattık.
“Millet düşmanları fitne kazanları kaynatmadan önce HÜDA PAR’ı da denklemin bir yerine yazmak zorunda kaldı”
Siyasete yeni bir muhalefet anlayışı getirdik. Doğru kimden gelirse gelsin sahip çıkarız, yanlışı içimizden biri bile yapsa karşı dururuz, dedik. Hatırlar mısınız, 2017 yılının aralık ayında 2018 bütçesi görüşülürken meclisteki muhalefet partilerinden birinin grup başkan vekili ‘Hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa, bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu.’ demişti. Aynı şahıs üç gün önce yine bütçe görüşmeleri sırasında muhalefet olarak gerekli konularda iktidarı desteklediklerini söyledi. Bazı örnekler de vererek ‘Allah’tan korkun iyiye iyi, kötüye kötü diyeceğiz’ dedi.
Listeye daha da uzatabiliriz ama bu kadarı yeterli. Hâsılı kelam dosta güven verdik, millet düşmanları fitne kazanları kaynatmadan önce HÜDA PAR’ı da denklemin bir yerine yazmak zorunda kaldı.
“Aileyi korumak, evliliği teşvik ve anneliğe hak ettiği değeri vermek için adımlar atın”
Huzurlarınızda hükümete çağrımızı bir daha yineliyoruz: Aileyi korumak, evliliği teşvik ve anneliğe hak ettiği değeri vermek için adımlar atın. Dünyanın en zor ve değerli işlerinden birini yapan anneler için de emeklilik hakkı getirin. Çocuklarına bakıcı tutanlara verdiğiniz desteği kendi çocuğuna bakan annelerden esirgemeyin. Onlara sigorta primi desteği verin ve emekli olmalarını sağlayın. En az 25 yıl evli kalanlara emekli aylığı bağlamak için gerekli yasal düzenlemeleri getirin. 15-20 yıl evli kalmış olanların varsa anne veya babalarından kalan emekli aylıklarını almaları için boşanma şartı getirerek yuvalara bir darbe daha vurmayın.
“Yıllardır asgari ücretin tanımının değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz”
Uzunca bir süredir memleketin birinci gündemi ekonomidir. İki yıla yakındır memleketi şehir şehir dolaşıyoruz. Her kesimden insanla görüştük. Geçim sıkıntısı, esnafın iş yapamaması, hayat pahalılığı, işsizlik milletin birinci gündemi.
Asgari ücret tespit komisyonu yarın üçüncü ve muhtemelen son toplantısını yapacak. Telaffuz edilen rakamların geçinmek için yeterli olmadığını herkes biliyor. Yıllardır asgari ücretin tanımının değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Mevcut tanıma göre asgari ücret ‘işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.’ İşçinin bakmakla yükümlü olduğu ailesinin de tanıma dâhil edilmesi gerekir. Fakat bu tanıma göre bile asgari ücret yetersiz kalmaktadır. Bir kişinin yaşam maliyeti olarak tarif edilen miktar bile aylık 10 bin TL civarındadır. O da şimdilik.
“Açlık sınırının altında hiçbir ücret, hiçbir maaş olmamalıdır”
Emeklilerin hali daha da perişandır. Açlık sınırının yarısının bile altına düştü bazı emeklilerin maaşı. Açlık sınırının altında hiçbir ücret, hiçbir maaş olmamalıdır. 2000 öncesi ve sonrasında emekli olanlar arasındaki farkın azalması için emekli aylıklarına seyyanen zam yapılmalıdır. 10 yıldır insanların refahını artırmayan ithalat ve inşaat ile büyüme bir şey ifade etmez… Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat ile büyümek gerekir. Faiz bunların düşmanıdır, faiz sitemi terkedilmelidir diyoruz. Yüksek cari açık ve borçlanma nedeniyle ekonomi kırılgan hale geliyor. Bu durum sürdürülebilir değil. İsrafı, yolsuzlukları durdurun; borçlanmaktan vazgeçin diyoruz.
“Ülke, gerek sanayi gerekse tarım ürünleri açısından dışa bağımlılıktan kurtulmalıdır”
Bunları bugün söylemiyoruz. Yola çıktığımız günden beri söylüyoruz: Bakınız parti programımızdan kısaca bazı bölümleri okuyacağım:
“Merkezinde insan/insanlık olmayan, refahı topluma yayma amacından uzaklaşmış, sadece ülke ekonomisini büyütmeye kilitlenmiş bir iktisat anlayışını reddediyoruz.”
“Merkezinde insan olan, insanın refahını arttırmayı hedefleyen, kapitalist ve sosyalist bakış açılarının aşırılıklarından uzak, vicdanları ve adalet duygusunu incitmeyecek bir iktisat politikası uygulanmalıdır.”
“İktisat politikasının temel amacı insan ise; ekonomik büyümenin hedefi de istihdamı arttırmak; işsizliği ve fakirliği mümkün olan en alt seviyeye indirmek olmalıdır. Büyümenin ve istihdamın kalıcı olabilmesi için de bu konuda sürdürülebilir politikalar uygulamak gereklidir.”
Peki, nasıl olacak bu?
“Stratejik öneme sahip ürün, mal ve hizmetlerin üretilmesi teşvik edilmelidir. Hayatın her alanında ihtiyaç duyulan üretim mallarını yerli imkânlarla üretebilecek yeterliliğe sahip olmak için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ülke, gerek sanayi gerekse tarım ürünleri açısından dışa bağımlılıktan kurtulmalıdır.
“Faize dayalı kapitalist ekonomik sistem tamamen değişmelidir”
Temel ihtiyaç maddeleri vergiden arındırılmalıdır. En alt gelir dilimindeki fakir insanlar ve açlık sınırının altında gelire sahip olanlar için ailedeki fert başına kanunla belirlenecek miktarda su, elektrik ve yakacak ücretsiz olmalıdır.
Bir milletin kendi kendine yetebilirliği açısından tarım, stratejik bir öneme sahiptir. Tarımsal ürünlerde dışa bağımlılığın önlenmesi hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle çiftçiler birer hazine gibi kıymetli görülerek korunmalıdır.” dedik.
“Yarım kalmış sulama tesisleri süratle tamamlanmalı, sulanabilir tarım arazilerinin miktarı artırılmalı ve toprak bir an önce su ile buluşturulmalıdır. GAP ve DAP projelerinin bir an önce bitirilmesi acil eylem planı olarak belirlenmelidir.”
GAP’ın sulama projesinin yarısından fazlası tamamlanmayı bekliyor.
“Zirai üretimin artırılması ve kalitesinin yükseltilmesi için her köye bir ziraat mühendisi atanmalı, hayvancılık ile uğraşılan yerlere veteriner atanmalıdır.” dedik.
Beklemeye devam ediyoruz.
“Tarım ve hayvancılık ile uğraşan üreticilerin kooperatifleşmeleri özendirilmeli, alın teri üretimlerini aracısız olarak tüketicilere ulaştırmaları için gerekli şartlar sağlanmalıdır” dedik.
Tarlada, bahçede 1-2 liraya satılan ürün rafta 10-15 liradan satılıyor. Aracılar çiftçinin birkaç katı para kazanıyor.
“Çiftçinin mahsulünün elinde kalmaması veya maliyetinin altında satılmaması için tarıma dayalı sanayi teşvik edilmeli, ihtiyaç fazlası gıda ürünlerinin işlenerek ihracına yönelik teşebbüsler desteklenmelidir” diyoruz.
“Vergi adaleti sağlanmalı, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı düşürülmeli, dar gelirlinin sırtındaki vergi yükü hafifletilmelidir” diyoruz.
“Vergi yükü hâlâ dar gelirlinin sırtında. Dolaylı vergilerin payı üçte ikiden aşağıya düşmüyor”
“Hiçbir üretim faaliyetine katılmadan ve risk de almadan sadece paradan para kazananlara tanınan vergi muafiyetlerine son verilmeli, mevcut vergi oranları artırılmalıdır” dedik.
“Kamu kaynaklarının önemli bir kısmı ve her yıl artan bir miktarı iç ve dış borçların faizinin ödenmesinde kullanılmaktadır. Bu durum mutlaka düzeltilmelidir.” diyoruz.
2021 bütçesinde faize ayrılan para 179 milyar, 2022’de 240, 2023’te 270 milyar idi. Sonra rakamlar revize edildi. Şimdi 2023 bütçesinde faize ayrılan para 565 milyar oldu. İki yıl önce 2023 yılı için tahmin edilen rakamın iki katından fazla.
Ekonomi konusunda da çözüm önerilerimiz uygulamaya alınsa bu kadar tahribat yaşanmadan bu küresel krizi daha rahat atlatabilirdik.
“Şimdi diyoruz ki, bari bundan sonra da HÜDA PAR’ı iyi dinleyin. Pişman olmazsınız”
Ülkenin ekonomik bağımsızlığının sağlanması, yoksulluk ve mahrumiyetin kökten kazınması ve insanın ihtiyaçlarının hürriyeti de korunarak giderilmesi için fıtrata ve insani değerlere ters düşen iktisadi sistemlerin terk edilmesi zorunludur. Komünizmden sonra kapitalizm de iflas etmiştir. Bu bakımdan insanlığa huzur ve refah getirmeyen bu sistemlerin, temelden değiştirilerek yerine İslami İktisat nizamının getirilmesi gerekmektedir.
“Sesimize kulak verin diyoruz”
Mesela memleketin en temel meselelerinden biri olan Kürt meselesinin çözümü konusunda da sesimize kulak verin. Çözümü çok zor değildir. Peki, nedir çözüm?
Çözüm adaleti yeniden tesis etmektir. Huzuru temin etmek istiyorsanız, adaleti yeniden tesis etmek zorundasınız. Kendinize istediğinizi, kardeşim dediklerinize de isteyeceksiniz. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi kardeşlerinize de yapmayacaksınız. Meşru hakları hiçbir pazarlığa girişmeden iade edeceksiniz.
Mesela anadilde eğitim hakkını tanımak hususunda ayak diremekten vazgeçin.
“Kardeşlik lafla olmaz. Kardeşliğin bir hukuku vardır ve o hukuku yerine getirin”
Kendi içinizdeki meselelerinizi halletmeden dışarıda etkili de olamazsınız, dış müdahalelere de açık hale gelirsiniz.
Köksüz değiliz, tarihimiz ne 1923’te ne 1071’de başladı. Tarihimiz Hz. Âdem babamızla başladı, misakımız daha da eskidir. Bezm-i Elest’te söz verdik ve biz sözümüzün eriyiz. Sadece Yaratıcımız değil, O bizim İlahımız, Mabudumuz ve Rabbimizdir. Tevhid ve adalet sabitelerimizdir, taviz vermeyiz.
“Devleti kutsayanlardan değiliz, ama anarşizm ve kaos da istemiyoruz”
30 Haziran 2013 tarihli 1. Olağan Büyük Kongremizde dediğim gibi: Hür Dava’nın hür neferleri olarak buradan dosta düşmana hep beraber ilan ediyor ve diyoruz ki, Biz ne sağcı ne solcuyuz, orta yolcuyuz.
Devleti kutsayanlardan değiliz, ama anarşizm ve kaos da istemiyoruz. Dinin siyasete alet edilmesine de, siyasetin dinsizliğe alet edilmesine de karşıyız. Kavmiyetçi ve ırkçı değiliz, haksızlığa ve zulme uğramış bir kavmin haklarını savunmayı ırkçılık olarak isimlendirmiyoruz. Etnik temelde siyaseti yanlış buluyoruz. Siyasetin farklı etnisiteleri asimile etme aracı olarak kullanılmasını da doğru bulmuyoruz.
Sermayeyi her şeyin önüne koyan, şahsi menfaatleri putlaştıran, kapitalizme karşıyız. Ama özel mülkiyeti reddetmiyoruz ve sermayeye düşman değiliz. Kimsenin evinin içinin gözetlenmesini veya dinlenmesini istemiyoruz. Ama hayâsızca davranışların uluorta, parkta, durakta, sokakta sergilenmesine de razı değiliz.
“Uğrunda her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olduğumuz ideallerimiz vardır”
İnancımızı, düşüncemizi başkalarına dayatma hakkını kendimizde görmüyoruz. Ancak inancımızın gereklerini yerine getirmemize engel olunmasını da kabul etmiyoruz. Başka dinlere inananların da inancını yaşama, kendi din bilginlerini yetiştirme ve ibadetlerini yapma hakkının savunucularıyız.
Ayakları yere basmayan hayalciler değiliz. Uğrunda her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olduğumuz ideallerimiz vardır. Bu ideallerin gerçekleşeceğine tüm kalbimizle inanıyoruz. Ve asla me’yus değiliz. Amaçsız, gayesiz ve programsız bir fert veya toplumun varacağı bir hedefi yoktur. Hedefi olanlar yol alırlar, olmayanlar sadece dolaşırlar. İdeallerimizi hedefe koyup yürüyebildiğimiz kadar ömrümüzün ve takatimizin elverdiği menzile varmaya muvaffak olmayı ümit ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.