Faruk KILIMAN
Peki bize ne oluyor?
Etrafta o kadar çok kirli algı var ki bu algı seline kapılmamak çok zor… Allah muhafaza, dikkat edilmediğinde adamı yeise sürükleyecek kadar tehlikeli cinsten.
Zaten Üstad Said-i Nursi’nin(r.a) çağımız Müslümanlarının sorunlarını zikrederken, neden yeise bu kadar çok atıfta bulunduğunu ve ümit kırıcı sorunları dile getirenlere karşı hep hüsnü niyetle Müslümanları motive etmeye çalıştığını şimdi daha iyi anlıyorum?
Etrafta, sosyal medyada, dizilerde, sinema filmlerinde ve yapılan birçok TV programında batıl cephesinin pompaladığı algıya, özellikle Z kuşağı ve muasır gençlik vurgusuna ve bu kavramların altının nelerle doldurulduğuna dikkat edin. Çok sinsi ve tehlikeli bir algının işlendiğine şahit olacaksınız ki oluyorsunuz da. Türkçe’de çokça kullanılan; “Eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmak” deyimi var ya! Mesele tam da o cinsten.
Dün fakirlik alameti olarak görülen yırtık ve yamalı elbiseler, şimdi kimi zenginlerin üzerinden eksik olmuyor. Halkın içindeki tüm zenginler veya ekseriyeti böyle giyindiği için mi? Elbette hayır! Neden peki? Çünkü bahsettiğimiz platformlarda algısal beğeni ve alkışlar hangi yönde magazinleşip pompalanırsa o yönde hareket eden bir zihin yapımız var. Meselenin ekseriyeti bundan ibaret.
Daha önceki yazılarımdan birinde pedagogların kullandığı “Kendini Gerçekleştiren Kehanet” kavramından bahsetmiştim. Muhatabına nasıl algı pompalar ve onu nasıl nitelersen, genellikle alacağın sonuç bununla doğru orantılı olur.
Olur olmasına da bize ne oluyor? Onu anlayamıyorum… Birileri “İşte çağın gençliği böyledir, şöyledir…” tarzında algısal bir tablo çiziyor ve bizler de vaveylalarla buna eşlik edip, batılın emellerine, bu alçak ve zelil zihniyetin değirmenine su taşıyabiliyoruz. Pardon! O acımasız değirmende gençliğimizi öğütebiliyoruz. Bundan acısı ne olabilir ki? Neden biz de onların silahları ile onları vurmayalım.
Gelin oyunu görmekle birlikte, bir de bardağın dolu tarafını işleyip duralım. “Batı batı…” diye kopardığımız vaveylaları işlemek yerine, her yıl sadece Avrupa’da yüz binlerce gencin Müslüman olmalarını, Avrupa’nın İslam’a gebe olduğunu; Avrupa’da İslami fobinin bu yüzden pompalanıp durduğunu ve alçakların bu yüzden İslam’a saldırıp Müslümanlara ambargolar koymaya çalıştığını işleyelim… İnanın ülkemizde de durum bundan farksız değildir. Tilkinin dönüp dolaşacağı yer yine kürkçü dükkanıdır. Hiç de azımsanmayacak bir kesimi tenzih ederek söylüyorum; batıya heves eden gençlerimiz de yine çareyi İslam’a sarılmakta ve İslam’la yoğrulan kültürlerine dönmekte bulacaktır. Ki dönüşlere şahidiz ve şahit olmaya da devam edeceğiz, inşallah.
Dünün zevk ve nefis kavramlarının yerini bugün batı dolduruyor. Değişen ne? Sadece isim. Yani bu bahsettiğimiz mevzu da geçmişten çok farksız değil. Adı dışında...
Asıl unuttuğumuz ve kendisi gibi adı da değişmeyen ve Allah’ın izniyle değişmeyecek olan şey; tüm bu sorunlara rağmen İslami inkişafın dün olduğu gibi bugün de gençliğin eliyle olacağıdır.
Ha! Büyükleri bu konuda uyarırken gençleri unutmayayım. Lütfen ne olduğunuzu, nerden geldiğinizi, ne olmanız gerektiğini ve aslınızı unutmayın. Çünkü asıl kırılacağınız yer orası olacaktır.
İnşallah bir sonraki yazım bununla alakalı olacak. Yücelerin en yücesine emanetsiniz.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.