Mustafa AYDIN
PKK’yi Bu Kadar Vahşileştiren Sebep Nedir? 3
PKK’nin niçin bu kadar vahşi bir şekilde hareket ettiğini, beslendiği ideolojik kaynaklarda ve o ideolojinin mensuplarının uygulamalarında aramak lazım.
PKK’nin beslendiği Marksist- Leninist-Stalinist düşünce ve onun pratik uygulamalarına göz attığımızda aslında hiçte yabancı olmadığımız vahşi uygulamaların ve katliamların var olduğunu göreceğiz. Kendi varlığını korumayı ve devam ettirmeyi sürekli çatışma ve kan dökme yöntemi üzerine kuran bu materyalist zihniyet, nerede hakim olmuşsa orada vahşi katliamlara imza atmıştır. Aslında batının bütün ideolojileri bu vahşi tabiata sahiptir. Kapitalizm, Faşizm ve Komünizmin insanlık için ne tür felaketlere sebep olduğunu anlamak için şimdiye kadar uygulamalarına bakmak yeterlidir.
Rusya’da Bolşevik Komünist Devriminden sonra milyonlarca insan katliama uğradı. Devrimi benimsemeyen halklar toplu olarak sürgünlere tabi tutuldu. Genellikle Sibirya, Kazakistan gibi dondurucu soğukların hakim olduğu yerlere sürgün edilenlerin önemli bir kısmı, daha yollarda hayatını kaybetmiş, kalanlarda o zor şartlarda yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Sürgün edilenlerin geneli Müslüman halklardan oluşuyordu. Kırım, Kafkasya ve diğer Orta Asya ülkelerinden sürgün edilenlerin içinde, Kafkasya’da yaşayan Kürtlerde bu sürgünlerden nasibini almışlardır. Sadece Stalin dönemindeki sürgün ve katliamlarda 25 milyon insanın hayatını kaybettiği biliniyor.
Kamboçya’da Komünist Pol Pot yani Kızıl Khmerler rejimi, Kamboç halkının neredeyse üçte birini işkencelere ve katliamlara tabi tutarak öldürmüştür. O dönemlerde öldürülen on binlerce insanların kafatasları, soykırım müzelerinde ibretlik olsun diye sergilenmektedir.
Sırf ressam olduğu için CIA ajanlığıyla suçlanıp hapishaneye konulan Bou Meng isimli Kamboç ressam yaşadıklarını şöyle anlatır;
“Her gün yeni insanları getirilerdi hapishaneye. Her gelenin önce fotoğrafı çekilir, ardından elbiseleri çıkarılarak el ve ayaklarına pranga takılırdı. Bir metrekarelik hücrelere 4–5 kişi konurdu. İnfaz edilecekler gece yarıları çıkarılırdı hücrelerden. Ölüm tarlalarında yapılıyordu infazlar. Ay tepeye çıkınca inlemeler, fısıldamalar sarardı S- 21’i. ‘Anne, yardım et’ diye bağrışanları duyardık. Her gece birkaç kişi azalırdı aramızdan.” Bou Meng’in eşi ve çocukları da bu kurbanlar arasında yer alır.
Bunu Bekaa vadisinde Öcalan’ın sırf kendi otoritesini sağlamlaştırmak ve kendisine karşı geleceklere gözdağı verip sindirmek için “ajan” yaftasını vurarak işkenceyle katlettiği Kürd gençlerini göz önüne getirdiğimizde, ne kadar benzerlik arz ettiğini insan hayretle görür! Merak edenler PKK’nin ilk kadrolarından olan Selim Çürükkaya’nın “Aponun Ayetleri” isimli kitabına bakabilir. Bu kitap Google’de kitap adıyla arandığında rahatlıkla bulunabilir.
Komünist Çin yönetimi, 10 milyon civarında Tibetli katletti. Toprakların zorla kamulaştırıldığı 1959-1961 yılları arasında, 20 milyon "muhalif" öldürüldü. Yanlış plânlamadan dolayı oluşan kıtlığın sorumlusu olarak görülen köylülerden 40 milyonu öldürüldü. Üstelik bu planlamayı yapanda Komünist yönetimin kendisiydi. Çin’de Komünist devrimden sonra 70 milyondan fazla insan öldürülmüştür.
Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı işgalinden sonra bir buçuk milyon insan hayatını kaybetmiştir. Komünist Rus işgalinden sonra, şimdi de Kapitalist ABD, Afganistan’da aynı katliamlara kaldığı yerden devam etmektedir. Keza Fransızların ve İngilizlerin sömürgelerinde yaptığı vahşetler herkesin malumudur.
Bunun gibi bir çok katliam, sürgün ve işkenceler batının ideolojilerinden beslenen devlet ve örgütler tarafından gerçekleştirilmiştir. Dünyada yalancı cennet vadeden bu ideolojiler, dünyayı insanlara cehenneme döndürmekten başka bir işe yaramamıştır.
Yukarıda PKK ile paralel ideolojik zihniyete sahip olanların yaptığı katliamları ve vahşetleri göz önüne getirdiğimizde, bu örgütü vahşete iten sebebinde ne olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu örgütün Marksist materyalist ideolojik kodları her türlü vahşeti içinde barındırmaktadır. Benimsedikleri Darwinist düşüncenin “güçlü olanlar zayıf olanları ortadan kaldırır” ilkesinden hareketle, kendisinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamakta ve hakim oldukları yerlerde tam bir orman kanunu uygulamaktadırlar.
Kürdistan’da binlerce masum insanın kanını döken, çoluk, çocuk, kadın ihtiyar demeden insanları vahşice katleden PKK, bu huyundan vazgeçmeyeceğini en son Amed’te Yasin ve arkadaşlarını vahşiyane bir şekilde katlederek bir daha göstermiştir. Bu mürted örgüt Kürd halkı için bir kabustur. Ve bu kabus, bu materyalist dinsiz örgüt var oldukça da sürecektir. Başta din ve namus olmak üzere Kürd halkının bütün değerlerini hedefe koyan, mürted Kemalistlerin Kürdistan’daki taşeronu kontra PKK, Kürd halkının bütün değerlerini tarumar ederek, üstüne aldığı vazifeyi layıkıyla yerine getirdiğini ortaya koymuştur!
PKK kan dökmeden yaşayamaz!
PKK ateşkes ilan ettiği dönemlerde bile kan dökmektedir. Sözde ateşkes süreçlerinde, bu sefer kendi içine yönelmekte ve iç infazlara girişmektedir. Daha sonra da öldürdükleri mensuplarının ailelerine; çatışma da öldü diyerek bunlar şehit ilan edilmektedir. Deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurulmaktadır. Hem kendince içini temizlemekte, hem de öldürülenlerin ailelerine “çatışmada öldürüldü” diyerek olayı farklı bir şekilde yansıtmakta, onları kendilerine daha da bağlamaktadırlar. Daha önce ifade ettiğimiz gibi bizzat Öcalan “15 bin iç infaz gerçekleştirdik” diyerek aslında bu gerçeği itiraf etmektedir.
Dikkat edin “Çözüm Süreci” denilen süreç içerisinde çatışma olmayınca ve dolayısıyla cenazeler gelmeyince örgüt, bu sefer 15-20 yıl önce çatışmalarda öldüğünü iddia ettikleri, gerçekte ise bizzat kendileri tarafından infaz edilen militanların ailelerine haber gönderilerek, yeniden taziye düzenlenmekte ve oluşan duygusal ortamdan faydalanma politikasını yürütmektedirler. Ancak bazen uydurdukları yalanları kılıfına uyduramamaktadırlar. Kısa bir süre önce yine bu şekilde bir aileye “oğlunuz 1993’te öldürüldü” denilerek taziye düzenlenmesini istemişler. Halbuki aile en son oğullarıyla 1996 yılında telefonda görüştüklerini ifade ederek, bunu inandırıcı bulmamış. Ancak örgütten korktukları için bir şey de diyememişler!
Kısacası bu örgüt kendi iç çelişkilerinin üstünü sürekli kanla kapatma yoluna gitmektedir. Ve bunun için de yandaşları dahil her türlü vahşeti uygulamaktan da geri kalmamaktadır.
Oluşturdukları baskı ve korku imparatorluğuyla Kürdistan’ı ve Kürd halkını bir cendere içine alan Marksist, materyalist kontra örgüt PKK, kendine alan açan dayılarının sayesinde öyle görünüyor ki bir süre daha zorbalığını sürdürecek.
Ancak sonları Pol Pot ve Kızıl Khmerlerden farklı olmayacak ve zulüm ile abad olan mürted örgüt PKK'nin sonu Allah'ın izniyle berbad olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.