Mehmet ŞENLİK
Rahmet İklimine Girerken…
Rahmet iklimi denilince aklımıza hemen Nisan ayı geliyor. Artık Nisan ayı denilince Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin viladet yıl dönümü (Mevluda Muhammedi) imanlı gönüllerde bir heyecan uyandırıyor.
Nisan’ın o şarıl şurul yağan bereket yağmurlarının tabiatı sulayıp şenlendirdiği, ölü bir kıştan sonra yeryüzünü yeniden yeşertip canlandırdığı gibi Muhammedî sevda da aynen o şekilde ruhlarımızı ve kalplerimizi sulamakta ve şenlendirmektedir.
Nisan’ın o şarıl şurul yağan bereket yağmurlarının tabiatı sulayıp şenlendirdiği, ölü bir kıştan sonra yeryüzünü yeniden yeşertip canlandırdığı gibi Muhammedî sevda da aynen o şekilde ruhlarımızı ve kalplerimizi sulamakta ve şenlendirmektedir.
Ancak bu yıl Nisan ayı daha gelmeden Peygamber Sevdalıları’nın yoğun bir faaliyet ve
gayret içerisine girdiğini görüyoruz. Kimi sıcak bölgelerde veya kırsallarda Mart’ın
son haftasından itibaren bu etkinliklere başlandığını görüyoruz. Bu da artık bu
sevdanın, bu sevdaya duyulan özlemin ve onun için yapılan etkinliklerin bir aya
sığmayacağını ortaya koyuyor.
Başkaları baharın güzel kokularını nevruz ateşiyle karşılarken biz Müslümanlar olarak Muhammedî sevdanın gönüllerde yaktığı muhabbet aşkı ve iman meşalesiyle karşılamaya çalışıyoruz.
Herkes baharın verdiği güzel kokuları teneffüs etmenin yanı sıra kış mevsiminin verdiği yorgunluğu ve bıkkınlığı atmak için biraz da hareketli şeyler yaşamak istiyor, boşalmak istiyor. İşte Peygamber Sevdalıları’nın düzenlediği etkinlikler, bu ihtiyacı görüyor ve bu boşluğu dolduruyor.
Nisan Ayı denilince bir heyecan bizi sarıyor, ister istemez bir takım beklentiler ve çalışmalar içine giriyoruz. Bu mevsim gelir gelmez gözlerimiz hep Peygamber Sevdalıları’nı arıyor.
Aklımızda fikrimizde onların düzenleyeceği “Mevluda Muhammedi” etkinliklerinin bu sene nasıl geçeceğinin, ne gibi yeniliklerle karşımıza çıkacağının hayalleri canlanıyor… Ve o günleri iple çekiyor gibi dört gözle bekliyoruz.
Sanki bir susamışlık var imanlı gönüllerde. Susuzluktan çatlayıp Nisan yağmurlarını bekleyen topraklar misali, imanlı gönüller de Nisan etkinliklerini dört gözle bekleye duruyorlar.
Sevgi ve muhabbetinden bir türlü doyamadıkları peygamberleri yeniden kendilerine gönderilmişçesine ve sanki daha bugün Hira’dan inmişçesine karşılıyorlar Onun nurlu doğumunu. Onun için meydanlara koşuyor, Onu anmanın ve anlamanın coşkusunu ve heyecanını ruhlarının en derinliklerinde yaşıyorlar.
Evet, Muhammedî sevdanın coşkusu bir başkadır bizim etkinliklerimizde. Bu etkinliklerde coşan ilahî aşk ve peygambere muhabbet, tarik ehlini dahi hayran bırakmaktadır. Meydanlarda dalgalanan tevhit bayrakları ve yankılanan tekbir sesleri, kimi insanları hayrette bırakırken kimilerini de dehşete düşürmektedir. Muhabbet ehli olan insanlar, bir yıllık şarjını, moralini bu etkinliklerde depolamakta ve boşalmaktadır.
O yüzden diyoruz ki:
Ey Muhammedî sevda!
Ey aşkımız ve ey sevdamız! Gel, seni dört gözle bekliyoruz. Susuzluktan çatlayıp yağmura susamış topraklar misali gönlümüz sana susamış, seni arıyor. Sende hayat bulmak, seninle hayatı teneffüs etmek istiyor. Medine halkının hicretini dört gözle bekler gibi coğrafyamıza, iklimimize, şehrimize, köyümüze ve hanemize seni bekliyoruz. Artık gel!
Hira’dan inercesine gel! Hicretten Küba’ya teşrif edercesine ve Seniye tepelerinden Medine’ye varırcasına gel!
Coğrafyamıza, iklimimize, şehrimize, kasabamıza, köyümüze, hanemize ve gönlümüze ruh vererek gel! Ölmüş ruhlarımızı diriltmeye, körelmiş duygularımızı, yozlaşmış ahlakımızı ve inancımızı yeniden nizama koymaya ve paslanmış kalplerimizi arındırmaya ve ruhlarımızı cilalamaya gel!
Ey aşkımız ve ey sevdamız! Gel, seni dört gözle bekliyoruz. Susuzluktan çatlayıp yağmura susamış topraklar misali gönlümüz sana susamış, seni arıyor. Sende hayat bulmak, seninle hayatı teneffüs etmek istiyor. Medine halkının hicretini dört gözle bekler gibi coğrafyamıza, iklimimize, şehrimize, köyümüze ve hanemize seni bekliyoruz. Artık gel!
Hira’dan inercesine gel! Hicretten Küba’ya teşrif edercesine ve Seniye tepelerinden Medine’ye varırcasına gel!
Coğrafyamıza, iklimimize, şehrimize, kasabamıza, köyümüze, hanemize ve gönlümüze ruh vererek gel! Ölmüş ruhlarımızı diriltmeye, körelmiş duygularımızı, yozlaşmış ahlakımızı ve inancımızı yeniden nizama koymaya ve paslanmış kalplerimizi arındırmaya ve ruhlarımızı cilalamaya gel!
İnsanlık yine sana muhtaç, herkes seni arıyor. Ekranlarda emtia gibi pazarlanan ve sekretaryalarda köleleştirilen kadınlar senin kurtarıcı elini bekliyor. Tıpkı diri diri toprağa gömülen kız çocukları gibi henüz dünyaya gözlerini açmadan ana rahminde katledilen yavrular senin korumanı, senin şefkat kucağını bekliyor.
Köleleştirilmiş hür insanlar, hakları ellerinden alınmış Mustazaflar, yoksullar ve yetimler yine senin yolunu gözlüyor ve senin kurtarıcılığını bekliyorlar.
Sen gelmeden her şey karanlık
Seninle doğdu yeni gün ve aydınlık
Her taraf zulumat, ölmüş insanlık
Gelişini bekliyordu ya Resulallah
Seninle doğdu yeni gün ve aydınlık
Her taraf zulumat, ölmüş insanlık
Gelişini bekliyordu ya Resulallah
Cehalet çökmüştü karanlık ufuklar
Hakka susamıştı kararmış yürekler
Diri diri gömülen masum bebekler
Yolunu gözlüyordu ya Resulallah
Hakka susamıştı kararmış yürekler
Diri diri gömülen masum bebekler
Yolunu gözlüyordu ya Resulallah
Bırakmayız ey sevgili kutlu davanı yerde
Savunacağız onu her zaman her yerde
Sürdüreceğiz yolunu en zorlu günlerde
Şefaat eyle ruz-i mahşerde ya Resulallah
Savunacağız onu her zaman her yerde
Sürdüreceğiz yolunu en zorlu günlerde
Şefaat eyle ruz-i mahşerde ya Resulallah
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.