Ramazan 2021: Müslümanlar İçin İslamofobiye Karşı Birleşme Zamanı
Avrupa hükümetleri Müslümanlara baskı yapmayı ve kriminalize etmeyi sürdürürken daha geniş çaplı kolektif bir direnişi örgütlemeliyiz.
Malia Bouattia
Avrupa hükümetleri Müslümanlara baskı yapmayı ve kriminalize etmeyi sürdürürken daha geniş çaplı kolektif bir direnişi örgütlemeliyiz.
Kovid-19 salgınının yerküreyi ilk olarak etkisi altına almasının üzerinden bir yıldan daha uzun bir zaman geçti. Avrupa’da devletlerin acil ihtiyaç duyulan sağlık sektörünü özelleştirme ve geri çekilerek kontrol etme politikası gütmelerinden yıllar sonra krizi kontrol etmek için çırpınmalarına tanık olduk.
Çoğunluğa rağmen azınlığın çıkarları için inşa edilen ekonomik sistemlerin gerçeğiyle ve zayıflaştırılmış bir refah devletinin direkt etkileriyle yüzleştik. Ve bunca mantıksız ölümlerin, yoksulluğun ve işsizliğin yaşandığı Avrupa’da hükümetlerimizin başlıca odak noktası Müslümanları baskı altına alma ve onları kriminalize etme olmaya devam ediyor.
Yeryüzünün dört bir yanında milyonlarca Müslümanın oruç tutarak eda ettiği Ramazan ayına girerken ırkçı komploculuğun bu ayda enfeksiyonun artacağı yönündeki teorisine tanık olmaktayız. Aşırı sağ gruplar ve kişilerce geçen yıl benimsenen aynı İslamofobik anlatı bu yıl da tedavüle sokulurken sokağa çıkma kısıtlamalarını ‘Noel’i Çalma’ olarak niteleyerek bunun Noel’i çiğnemek olduğunun ileri sürülüşü kolektif hafızadan silinmiş görünüyor.
İşte bu yaklaşım Hollanda’daki retorik idi. Kovid-19 enfeksiyonu hala yüksek olmasına rağmen Hollanda Avrupa bölgesinde insanları aşılamaya en geç başlayan ülke oldu. Bu sorunla başa çıkma biçiminin tüm politik liderler için en önemli öncelik olduğunu söyleyebiliriz. Ama bunun yerine nefret ve ayrılıklarla sürdürülen ulusal seçimlerden birkaç hafta sonra kamuoyu söylemi sorun olarak Müslümanlara odaklanmayı sürdürüyor.
Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb, sokağa çıkma yasağının akşam 10 ile sabah 04.30 arasına uzatılması önerisine bu saatlerin Ramazan ile çakıştığı endişesiyle cevap verdi. Müslümanların bu süre zarfında ailelerini ziyaret etmek isteyebileceklerini ifade ederek kısıtlamalara uymayacaklarını çünkü güneşin batışından sonra iftar açtıklarını söyledi.
Aşırı sağ partinin mensupları son aylarda mitingler ve seçim kampanyaları için kitleler halinde kalabalık toplantılar tertip ederlerken politikacıların iftar yemeklerini süper yayıcı olarak nitelendirmeleri dikkat çekiyor. Benzer şekilde sağ kanadın kalesi konumundaki kiliseler Paskalya’da çatılarına kadar doluyken olağan şüpheliler ortalıkta görünmüyorlardı.
Bu yorumların ilk Müslüman büyükşehir belediye başkanı olduğu için tebrik edilen bir figür tarafından dile getirilmiş olmasındaki ironi ise gözlerden kaçmadı. Ama göründüğü kadarıyla ülke o kadar ırkçı ki bir Müslüman sağ kanadın anlatılarını desteklediğinde basitçe M- kelimesini telaffuz etmiş olduğu için bile kendisine saldırılıyor. Aboutaleb, Hollanda hükümetinin politik kararlar alırken Müslümanların da bir unsur olarak görülmesini tavsiye etmeye cesaret ettiği için aşırı sağın karşı çıktığı alıcı taraf olarak görülüyor.
Orantısız Denetleme
Geçen yıl bu zamanlar yürürlükte olan herhangi bir sokağa çıkma yasağı bulunmamasına rağmen ulusal bir sokağa çıkma kısıtlaması tam kapasiteyle çalışıyordu ve orantısız bir denetlemenin Müslümanların payına düşeceği güçlü biçimde hissediliyordu. Geçen yıl Kovid-19 kısıtlamaları hafifletildiğinde bile mescitler hiçbir zaman tam kapasiteyle açılmadı. Belki de bu sürpriz olmadı çünkü Hollanda hükümetinin pandemi boyunca Müslümanları teftiş edişine hiç ara verilmedi. Aslında mescitler finans kaynakları ve “yabancı” nüfuzu hususunda sıkı teftişlere maruz kalıyorlardı.
Nefret iklimi son olarak şok edici biçimde ırkçı, göçmen karşıtı ve İslamofobik seçim döneminde yoğunlaştı. Bu oyun, pandemiyi tümüyle inkâr etmeyen ve birlikte kısıtlamalara karşı çıkan ve baskı altındaki grupların enfeksiyonun başlıca kaynağı olduğu komplovari inançlarını kapı kapı dolaşarak anlatan sözde Forum For Democracy (Demokrasi Forumu) adlı kuruluş tarafından oynanıyordu.
Bunlar yaşanırken, Geert Wilders liderliğinde seçime giren ve mescitlerin, Kur’an’ın ve İslami okulların yasaklanması çağrısı yapan Özgürlük Partisi (PVV) ulusal seçimlerde 17 koltuk kazanıyordu. Bu parti aynı şekilde “ülkeye geri gönderme” ve İslamsızlaştırma bakanlığının kurulması çağrısı da yapıyordu.
Ama konu yalnızca Hollanda sınırlarında duran bir konu değil. Geçen yıl İngiltere’deki Müslümanlar da aşırı sağ gruplar ve kişiler tarafından benzer propaganda saldırılarına maruz kaldılar. Mescitlerde namaz kılan insanların videolarını sosyal medya platformlarında paylaşarak Müslümanların ve kurumlarının sokağa çıkma kısıtlamasına uymadıklarına yönelik suçlamalarla Müslümanlara karşı nefreti körüklemeye çalışıyorlardı. Kısıtlamalara rağmen Wembley Merkez Camiinde namaz kılanları gösteren bir klip bu mescidin Ocak ayından beri kapalı olduğunun keşfedilmesiyle finale çıkamadı!
Kişi Haklarını Engellemek
Bir kısım ırkçı suçlamanın ipliği hızlıca pazara çıkarılmasına rağmen böylesi haberler bir kez sosyal medya aracılığıyla kamuya ulaştırıldığında umulan zarar verilmiş oluyor. Time dergisinde yayımlanan bir makaleye göre pandeminin başlangıcı #CoronaJihad (KoronaCihadı) adlı etiketin Twitter’da yayınlanmasıyla başladı ve buna benzer yaklaşık 300.000 tweet muhtemelen birkaç gün içinde milyonlarca insan tarafından görüntülendi.
Nefret ateşi tutuşturulmuştu ve tüm Avrupa ülkelerinde İslamofobi için tehlikeli bir iştah var. Liste, İsviçre’de burka yasağı, Fransa’da sözde ayrılıkçılık karşıtı yasa adlı Müslümanlara karşı yürütülen savaşla, Almanya’da alarm seviyelerindeki Müslüman karşıtı saldırılarla ve Avusturya’da sözde aşırılığa karşı mücadele adıyla kişi haklarının engellenmesi gibi uygulamalarla büyümeye devam ediyor.
Heyhat! Özgürlüklerimiz hakkında çok sayıdaki belirsizlikle Ramazan’a giriyoruz. Ama inancımızın bize öğrettiği son şey çaresizliktir.
Teröre karşı savaş-gözetim, Önleme ve sözde diğer radikalleşme karşıtı politikaların ilk olarak İngiltere’de geliştirildiğini ve diğer Avrupa ülkelerine ihraç edildiğini unutmamalıyız. Bu da bizi, komşu ülkelerde kriminalize edilen ve susturulan topluluklara destek vermek, arka çıkmak ve kaynak sağlamak için İngiltere’de pozisyon almaya sevk ediyor. Bunlar sırasıyla bizim ulusal mücadelemizi güçlendirecektir.
Basit görünebilir ama direniş için örgütlenme dışında baskı ve zulüm ortamından kaçış yok. Ruhsal arınma/tefekkür ve yeniden kendimize dönmek için bir ayımız var. Bunu, bir araya gelmek, strateji oluşturmak ve acilen ihtiyaç duyulan kapsamlı bir kavgayı inşa etmek için kullanmalıyız.
Bu makale Süleyman Kaylı tarafından İnzar için tercüme edilmiştir.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.