Roboski faillerinin bulunması hükümetin sorumluluğundadır
Gündemi değerlendiren Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin, Roboski soruşturmasında takipsizlik kararı verilmesini eleştirerek, hata da olsa, ortada katledilen 34 can olduğunu ve bunların hesabının sorulması gerektiğini bel
ELAZIĞ - Hür Dava Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Said Şahin gündemi değerlendirdi. Şahin, Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından, devlet içi iktidar hesaplaşmasına dönüşen hükümet ve Gülen Grubu arasındaki çatışmadan partilerine yönelik saldırılara, faili meçhullerden Roboski katliamına kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.
Roboski soruşturmasındas verilen takipsizlik kararına tepki gösteren Şahin, katliamını gerçekleştirenler mutlaka cezalandırılması gerektiğini belirterek, bu katliamın faillerinin bulunmasının hükümetin sorumluluğunda olduğunu belirtti.
17 Aralık 2013 tarihinde bazı bakanların çocuklarını da kapsayan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından, devlet içi iktidar hesaplaşmasına dönüşen hükümet ve Gülen Grubu arasındaki çatışmanın, karşılıklı suçlama ve hamlelerle devam ettiğini belirten Şahin, "Yargı ve yürütme gücü çatıştırılmak suretiyle yaşanan gerilimin son örneği ise, Suriye’ye yardım adı altında gönderilen bir tıra yönelik arama girişimi olmuştur. Savcılık tırın silah yüklü olduğunu ileri sürerken, Hükümet yetkilileri tırın yükünün yardım malzemesi olduğunu açıkladı. Ancak yardım malzemesi yüklü olduğu açıklanan tırın aranmaması için, neden seferber olunduğu ise izah edilememiştir. Tıpkı rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda olduğu gibi, paralel yapılanmanın amacının suç ve suçlu ile mücadeleden ibaret olmadığı açıktır." dedi.
Buna karşılık hükümetin de gerek rüşvet operasyonunun ardından yaptığı görevden almalar, gerekse de MİT’e ait olduğu belirtilen tır ile ilgili olarak takındığı tavrın, hukuka uygunluk değil, yargı eliyle kendisine yönelen saldırılara gösterdiği refleksten ibaret olduğunu belirten Şahin, grup ve parti çıkarlarının, hukuk, hesap verilebilirlik, eşitlik ve adalet duygularının çok ötesinde bir mana ve ehemmiyet kazandığını kaydetti.
Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle de İçişleri Bakanı’nın Suriye’ye gönderilen malzemelerin Türkmenlere yardım amaçlı gönderildiğini açıklaması, durumu kurtarmaya yönelik bir hamle gibi görünse de Türkiye toplumunda milliyetçiliğin, hala meşruiyet kaynağı ve geçer akçe olduğunun da bir nevi dışa vurumudur. Devlet iş ve işlemlerinde şeffaf olmalı, halkına hesabını veremeyeceği gizli kapaklı faaliyetlerin içinde olmamalıdır. Buna karşılık devlet içinde devlet şeklindeki organizasyonlara fırsat tanınmamalıdır. Yürütme veya yargı eliyle güç devşirme ve meşru olmayan yöntemlerle baskı ve sindirme operasyonlarına girişen yapılara imkân verilmemelidir.
Hükümet de yaşananlardan ders alıp kendi içinde bir temizlenme ve yanlışlarından dönme fırsatını iyi değerlendirmelidir."
Faili meçhul cinayetler
Devletin bekası adına halka yaşatılan zulümlerden en fazla nasibini alan bölgenin Kürdistan bölgesi olduğunu ifade eden Şahin, "Cumhuriyetin ilk dönem uygulamaları, katliam ve idamları, sonrasında mecburi ikametler, sürgünler ve hapislerle dolu yılların ardından, özellikle PKK ile çatışmanın boyut kazandığı 90’lı yıllarda yürütülen kirli savaş taktikleri ve faili meçhul cinayetler, iki ateş arasında kalan halkımıza ağır bedeller ödetti ve ödetmeye devam ediyor.
Ergenekon davalarının ardından Fırat’ın doğusuna dair cılız bir iki jitem davası bile, Kürt halkı için adalete değil belki ama, öldürülen yakınlarına ait bir mezara kavuşma umudunu yeşertti.
Şimdilerde nedamet ve uzlaşma zemini arayışlarına konu olan Ergenekon davaları, ülkenin batısında darbe ve derin devletle hesaplaşma gibi iddialı soruşturmalarla yürütülürken, devlet eliyle en büyük kıyımın yaşandığı Fırat’ın doğusunda ciddi bir adım atılmamıştır.
Mağdur aileler, devlet derinlerine nüfuz eden odakların güç savaşından ve hesaplaşma aracı olarak kullandıkları yargıdan, seçkinlere yönelik düzenlemelerin kapsamında kendilerine bir pay düşmesini hayal etmektedirler.
Ergenekon davasından tutuklu bulunan CHP milletvekillerinin son süreçte tahliyesi ile birlikte tutuklu BDP Milletvekillerinin de tahliye edilmesi, bu hesaplaşma ile mümkün olabilmiştir. Diyarbakır’da görülen Temizöz davasında birkaç sanık için talep edilen müebbet hapis cezaları, zulmü iliklerine kadar yaşayan halkın vicdanında müebbet hapse mahkûm olmuş devletin temizlenmesine yetmeyeceği aşikârdır." dedi.
HÜDA PAR'a yönelik saldırılar
Partilerine yapılan saldıraları kınayan Şahin, "Partimiz kurulduğu günden bu yana, farklı tarihlerde gerek teşkilat binalarımız, gerekse de üyelerimiz çeşitli saldırıların hedefi haline gelmiştir. Halkının inanç değerlerine sahip çıkan ve halkın her anlamda huzur ve menfaatini önceleyen İslami anlayışıyla, kısa zamanda halkın teveccühüne mazhar olan partimize yönelik şer odaklarınca gösterilen tahammülsüzlük, şiddet eylemleri şeklinde kendisini göstermektedir.
Bir yıllık kısa bir geçmişi olan partimize yönelik onlarca saldırının devamı niteliğindeki Cizre ve Muradiye saldırıları da bu türden saldırılardır. Şırnak’ın Cizre ilçesinde parti tanıtım çalışmaları kapsamında broşür dağıtan parti üyelerimize taşlı ve molotoflu saldırılarılar düzenlendi.
Yine Cizre`de partimizin bir üyesinin evine içeride kadın ve çocukların bulunduğu sırada molotoflu saldırı düzenlendi. Van’ın Muradiye ilçesinde de teşkilat binamıza yönelik saldırı gerçekleştirildi.
PKK’ye bağlı çetelerin gerçekleştirdiği saldırıların hiçbirinin faili bugüne kadar yakalanmadı ve bu saldırıların hiçbiri aydınlatılmadı. Devlet içindeki kirli odakların bu çeteler eliyle halkımızı birbirine düşürmeye çalıştığı, bu nedenle failleri koruyup kolladığı sır değildir.
PKK ve BDP’nin tavrı saldırıları arttırdı
PKK ve BDP’nin de bu saldırılara karşı tavır almaması ve halkın huzuruna kasteden bu girişimleri kınamaması da saldırıların artarak devam etmesine olanak sağlamaktadır.
Bedel ödemek pahasına halkının kurtuluşu için mücadele eden hür kadroların azim ve gayreti, şiddetten beslenen çeteci anlayışın hevesini kursağında bırakacak ve halkın desteği ile bu türden yapıları tarihin çöplüğüne gömecektir İnşallah." diye konuştu.
Roboski Katliamı kararı
Roboski davasında takipsizlik kararı verilmesini de eleştiren Şahin, "TSK'ya bağlı savaş uçakları tarafından Roboski'de 34 sivil vatandaşımız bombalarla paramparça edilerek katledilmişlerdi. Bu katliamın, Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına müsaade edilmeyeceği söylenmesine rağmen, katliam önce mecliste milletvekilleri tarafından örtbas edildi. Şimdi de katliam dosyası, yargı tarafından rafa kaldırılmış oldu.
Kürt halkının yıllardır maruz kaldığı katliamlara, Roboski ile bir yenisi daha eklenmişti. Her zaman olduğu gibi yine devlet, kendisinin işlediği katliamlardan yargı eliyle kendisini aklamayı bu katliamda da göstermiş bulunuyor.
Roboski katliamını gerçekleştirenler mutlaka cezalandırılmalıdırlar. Kasıt bulunup bulunmaması önemli değildir. Hata da olsa, ortada katledilen 34 can var ve bunların hesabı sorulmalıdır. Roboski katliamının hesabı mutlaka verilmelidir. Yargı eliyle örtbas edilmesi engellenmelidir. Bu katliamın faillerinin bulunması, hükümetin sorumluluğundadır. " ifadelerini kullandı. (Yasin Kavaklı - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.