Şanlıurfa'daki STK'lar: Aile bizim son kalemizdir ve son kale asla düşmeyecektir
Aile kurumunun ortadan kaldıran ve toplumda cinsel sapıklığı teşvik eden İstanbul Sözleşmesi’ne, Şanlıurfa Sivil Toplum Kuruluşları Platformu düzenlemiş oldukları basın açıklaması ile bir kez daha tepki gösterdi.
Türkiye Aile Meclisi tarafından ülke genelinde düzenlenen basın açıklamaları ile aile kurumunu ifsat eden “İstanbul Sözleşmesi”nin bir an önce kaldırılması gerektiği ifade edildi.
Bu kapsamda Şanlıurfa’da faaliyet gösteren Şanlıurfa Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, Balıklıgöl Yerleşkesinde bulunan Hasan Paşa Camii önünde basın açıklaması düzenleyerek, İstanbul Sözleşmesi’nin aile kurumunu ifsat ettiğine dikkat çekti.
Basın açıklamasını platform adına Mehmet Polat okudu.
Aile yapısının temeline dinamit koyan İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilemeyeceğini belirten Polat, “İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılan, TBMM tarafından 14 Mart 2012'de tüm partilerin ittifakı ile kabul edilen, 1 Ağustos 2014 tarihinde de yürürlüğe giren, ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. İsmi Masumane olan bu anlaşma metni, kelimenin tam anlamıyla aile yapısının temeline dinamit koyan bir tuzaktır. Birçok Hristiyan ülkenin dahi kabul etmediği bu anlaşmanın yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde hayata geçirilmesi, kabul edilemez.” ifadelerini kullanıldı.
“Nikahsız beraberlikler meşrulaştırılmaktadır”
İstanbul Sözleşmesi'nin bazı maddelerinde nikahsız beraberliklerin meşrulaştırdığını ifade eden Polat, “Sözleşmenin 4’üncü maddesinde yer alan ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsel kimlik’ kavramlaştırmaları ile her türlü cinsel sapıklık normalleştirilmeye ve yasal koruma altına alınmaya çalışılmaktadır. Sözleşmenin 36’ncı, 46’ncı ve 59’uncu maddeleri ‘birlikte yaşanan birey’ (partner) kavramı ile ‘nikahsız’ ve ‘metres hayatı’ şeklindeki birliktelikler ‘aile’ olarak kabul edilerek zina meşrulaştırılmaktadır.” diye konuştu.
Sözleşmenin 12/1 ve 48 maddesine değinen Polat, “Sözleşmenin madde 12/1 ‘Taraflar… kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı önyargıların, törelerin, geleneklerin diğer uygulamaları kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaktır.’ denilmektedir. Sözleşmenin 48. maddesinde ‘Taraflar bu sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayları ile ilgili olarak ‘arabuluculuk’ ve ‘uzlaşma’ da dahil olmak üzere zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alır.’ maddeleri yer almaktadır.” şeklinde konuştu.
“Bu sözleşmeye göre mağdur şikayetini geri çekme hakkına sahip değildir”
Konu ile ilgili Nisa Suresi 35’inci ayete vurgu yapan Polat, “Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim’de ‘karı ile kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz Allah bilendir, haberdar olandır.’ buyuruyor. Oysa bu anlaşma eşleri barıştırmak için değil, çatıştırmak için hazırlanmıştır. Yine 51/1 maddesinde ‘taraflar…Mağdurun ifadesine ve şikayetine bağlı olmaksızın, mağdurun ifadesini ve şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edecektir.’ Bu sözleşmeye göre mağdur şikayetini geri çekme hakkına sahip değildir.” dedi.
“Bu anlayışın cinsiyetsizlik algısını pekiştirdiği açıktır”
Sözleşmenin 8/3’üncü maddesinin hukukun temel mantığına aykırı olduğunu belirten Polat, “Bu sözleşme zemininde hazırlanan 6284 numaralı yasanın 8/3’üncü maddesinde ‘Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz.’ denilerek hukukun temel mantığına aykırı ve haksız bir yönelime gidilmiştir.’ Eşleri birbirine düşman kılan, kadının beyanını yeterli delil sayıp, erkeğin savunma hakkını elinden alan bu proje, aile yapısını bitirmeye yönelik tasarlanmıştır. Projenin benimsediği cinsiyetler arasındaki farklılıklarını tamamen yok sayan anlayışın, kadın ve erkek cinslerinin kendilerine özgü niteliklerini anlamsız kıldığı, dolayısıyla bu anlayışın cinsiyetsizlik algısını pekiştirdiği açıktır.” ifadelerini kullandı.
“Aile bizim son kalemizdir ve son kale asla düşmeyecektir”
İstanbul Sözleşmesi’nin ailelere huzur getirmediğini belirten Polat, “Bu anlaşma hayata geçtikten sonra ailede şiddet bitmemiş, aksine hortlamıştır. Çünkü bu anlaşma kadın ve erkeği, bir bütünün tamamlayıcıları değil, birbirini rakibi ve düşmanı haline getirmiştir. İdlip’i, Şam'ı, Haleb’i ve Kudüs’ü savunmanın yolu da aileyi korumaktan geçer. Neslimizi ve memleketimizi felakete sürükleyen toplumsal cinsiyet eşitliği uygulamalarının, İstanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı (sözde) Aile’yi Koruma Kanunu’nun bir an önce yürürlükten kaldırılmasını, bunun yerine aileyi tahkim edecek, ahlaksızlığı önleyecek düzenlemeden yapılmasını istiyoruz. Aile bizim son kalemizdir ve son kale asla düşmeyecektir.” ifadelerini kullandı.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.