Hasan SABAZ
Şeytanın üç ayağı
Tarihi, idamlar ve zalimlere karşı destansı direnişlerle dolu olan Mısır İhvan-ı Müslimin hareketi yeni bir süreç ile karşı karşıya.
Kukla Mısır yargısı ardı ardına idam kararları verdi.
Darbe öncesinden planlanan işler bir bir yapılıyor.
Sıralama farklı bir şekilde işlese de şeytanı ayağa kaldıran üç ayak adım adım yerine yerleştirildi.
Evet, üç ayak…
Firavun, Karun ve Bel'am…
Eski firavunu halkın öfke seli karşısında koruyamayan şeytanın dostları kenara çekilip fırsat kollamaya başladılar.
İhvan ve Cemaati İslami ittifakı yönetime geldi, Cumhurbaşkanlığına Muhammed Mursi seçildi.
Karun (sermaye) girdi devreye…
Başta Saviris adındaki şahıs olmak üzere Karun işbirliği konseyi, sistemi kilitleme ve halkı temel ihtiyaçlar konusunda bile muhtaç ve memnuniyetsiz hale getirme operasyonunu koydu devreye.
Karun'un körfezdeki amcaoğulları sıkıştıkları anda imdatlarına yetişti ve ülke kaosun kucağına atıldı.
Biriktirilmiş hazineler ne güne duruyordu!
İş bir Firavunun belirlenmesine kalmıştı.
Halk yoklukla, yönetim kargaşa ile meşgul edilirken kısa ölçekli senaryo devreye kondu.
Aktörler ve figüranlar belirlenmiş, sponsorlar hazırlanmıştı.
Şeytanlar konseyinin yedili kararnamesiyle Sisi, Firavunluk makamına layık görüldü.
Darbe yapıldı.
Firavun, yanına Bel'am konseyini de alarak ifsad sürecini başlattı.
İlk icraat olarak Rabia ve Nahda meydanları kana bulandı. “Rabbim Allah'tır” diyen insanlar vahşice katledildi.
Eşgüdümle çalışma zamanıydı.
Firavun, şeytanlar konseyinden tam not alınca Hamanlar konseyini oluşturdu.
Göstermelik mahkemelerde göstermelik yargılama süreçleri başladı.
Yassıada tiyatrolarında rol almış Selim Başol karakterli satılmış tipleri bulmak hiç zor değildi.
Helvadan putlarını yiyen uluslararası camia bir süre “üzüntülü” ve “kaygılı” olarak olanları izledikten sonra Firavunu meşru olarak kabul edip işbirliğini alenileştirdi.
Şeytanın üç ayağı Mısır'da yerine yerleştirilmişti.
Ortamı uygun hale getirebilmek için kendi adamlarına yaptırdıkları katliamları gerekçe göstererek on binlerce Müslümanı zindanlara attılar. Zindanlarda ağır koşullardan dolayı ümmetin kıymetli değerleri hayatını kaybetti.
Davalar peş peşe açıldı ve her davadan ayrı ayrı idam cezaları verildi.
İhvan rehberlik konseyi başkanı kimliğinin yanı sıra kendi alanında Ortadoğu'nun en önemli üç bilim adamından biri olan Muhammed Bedii, İhvan'ın beyni kabul edilen Hayrat Şatır ve Muhammed Biltaci dahil çok sayıda kişiye idam cezası verildi.
Ve mahkeme salonunda Firavunun memurlarını sarsan sesiyle “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diye haykıran Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye de idam cezası verildi.
Ceza dosyaları Mısır müftüsüne gönderildi ve Müftü, saçma sapan suçlamaların yer aldığı dosyaları –büyük ihtimalle hiç bakmadan- onayladı.
Bel'am, bel'amlığını yapmış ve kendisinin şeytanın üç ayağından biri olduğu konusundaki kanaatleri boşa çıkarmamıştı.
Şimdi artık herkes Firavun'a bakacak.
Uluslararası kurumlar Firavunun daha beter kibirlenmesine sebep olacak çağrılarla “Mursi idam edilmesin” diyecekler.
Firavun, ilahlığının kabul edildiği zannıyla kabaracak ve kararlar verecek.
Evet…
Şimdi şu sözü söylemenin, onu içselleştirmenin, ona göre davranmanın tam zamanı.
Hasbunallahi we ni'mel wekil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.