Mehmet GÖKTAŞ
Şeytanlaştırma değirmenine su taşıyanlar
Sizce Türkiye'yi bekleyen en büyük tehlike nedir? Veya şöyle soralım; gerçekleşme ihtimali velev ki düşük bile olsa Türkiye için düşmanları tarafından düşünülen en kötü senaryo nedir?
İktidar cenahına sorarsanız; Büyüyen, güçlenen Türkiye'nin engellenmesi, önünün alınmasıdır, bunun için de mevcut iktidarın, özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın düşürülmesidir.
İktidar da dahil daha büyük bir kesime sorarsanız Türkiye'yi bekleyen en büyük tehlike bölünme tehlikesidir. Söz konusu bölünmeyi tetikleyecek olan şeyler ise Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasıdır.
Bu düşüncede olanlar için on gün sonra Kuzey Irak'ta yapılması düşünülen referandum da tehlikenin en yakın tarihli olanıdır.
Türkiye için düşünülen daha başka tehlikeler olsa bile bölünme korkusu, dolayısıyla küçülme korkusu hepsinin içinde olan bir tehlike, yani ortak noktadır.
Belki benzer şeyleri söylemiş olacak gibiyiz; fakat bize göre bu ülkeyi bekleyen en büyük felaket şeytanlaştırılma tehlikesidir.
Hani gerçek hayatta az fakat filmlerde çokça gördüğümüz bir şey vardır. Birisini delirtme, deli olmadığı halde deli gösterip kabul ettirme etrafa öyle gösterme, bu yönde algı operasyonu oluşturma. Böylece söz konusu kişinin başta mal varlığı olmak üzere her şeyine el koyma hedeflenmiş olur. Tabi ki birisinin delirtilmesi için bildiğiniz gibi kendisinde de buna destek olacak az çok bir şeyler aranır, bulunur ve eklenir.
Evet, emperyalizmin yapmak istediği Türkiye'yi bölgede ve dünyada şeytanlaştırmaktır. Eğer Türkiye şeytanlaştırılabilirse onu bekleyen tehlike ne bölünmeye benzeyecek ne de küçülmeye.
Çünkü şeytanlaştırılması tamamlanan bir ülkeye yapılması gereken şey dört bir taraftan üzerine çullanılıp etkisiz hale getirmek olacaktır. Tabi bu arada gerekiyorsa eğer tasarlanan bölünmeler de gerçekleştirilecektir.
Emperyalizmin gönlünden elbette her şey geçebilir, bu ülke adına çeşit çeşit planları olabilir. Fakat kötü olan şey, bu ülke içerisinde şeytanlaştırma değirmenine su taşıyacak yeteri kadar, hatta fazlasıyla birilerinin olduğunu unutmayalım.
Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine yapılan muamele Türkiye'nin şeytanlaştırılması için kurulmuş değirmene taşınan sudur. Hem de bu değirmenin çarklarını epeyce hızlandıracak miktarda bir sudur. Siz bunu istediğiniz kadar basit bir olay, marjinal bir kaç kişinin yaptığı küçük bir eylem gibi göstermeye çalışın. Önemli olan bu olayın dışarıya yansıyan biçimidir. Halkın oylarıyla seçilmiş bir bayan milletvekilinin cezaevinde olması, sonra annesinin vefatı, cenazesinin protesto edilmesi, sonra dünyanın hiç bir yerinde görülmedik bir şekilde mezarından çıkarılması... Dış dünyanın arayıp da bulamayacakları müthiş bir sahne. Siz buna bir de cezaevlerindeki siyasetçi, gazeteci ve yazarları da ekleyin. Şeytanlaştırmanın taşları neredeyse tamamlanmak üzere.
Bizi asıl korkutan şey nedir biliyor musunuz? Bu olayın bir istisna olmayışı, içimizde benzer şeyleri yapabilecek ciddi kesimlerin bulunmasıdır.
Ve bir de bu kesimlerin iktidar tarafından destek görmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.