Şikâyetçilik, iflah olmaz bir hastalıktır
Ne zaman karşılaşıp hal hatır sorsanız biraz önce hastaneden geldiğini, kendisinin veya yakınlarından birisinin hastalığını anlatmaya başlar. Hastanenin aksak yönlerinden başlar, doktorların bilgisizliğinden, ilaçların yan tesirlerinden uzun uzun konuşmay
Ne zaman karşılaşıp hal hatır sorsanız biraz önce hastaneden geldiğini, kendisinin veya yakınlarından birisinin hastalığını anlatmaya başlar. Hastanenin aksak yönlerinden başlar, doktorların bilgisizliğinden, ilaçların yan tesirlerinden uzun uzun konuşmaya başlar.
Çarşıda bir yerde denk gelmişseniz fiyatların fazlalığından, her şeyin çürük veya sahteliğinden, satıcıların üçkâğıtçılığından bahseder.
Bazıları ayaküstü birkaç dakika içinde size elektrik, su, doğalgaz faturalarından birini ödemeye çıktığını söyler, kuruşuna kadar miktarlarını gösterir.
Bazılarıyla eğer birazcık oturma fırsatınız olursa eşinden dert yanar, çocuklarını kötüler, anne babasının anlayışsızlığından örnekler verir.
Dindarların şikâyetleri ise bellidir. Onlar da size İslam adına her gün biraz daha kötüye gidildiğini, gençliğin elden avuçtan çıktığını, bayanların giyim tarzlarından uzun uzun anlattıkça anlatır.
Belirli bir zaman sonra farkına varırsınız, sadece size değil başkalarına da aynı şeyleri anlattığını fark edersiniz, o zaman anlarsınız bunun bir hastalık çeşidi olduğunu…
Dikkat ederseniz bu gibi şeyleri okuyarak ve araştırarak öğrenmiyoruz. Uzun yıllara dayanan tecrübe ve gözlemlerle öğreniyoruz.
Şikâyetçi insan tipi de bunlardan biridir.
İlk etapta fark edemiyoruz bu tipleri, dile getirdikleri şikâyet konularında haklı olduklarını düşünerek söz konusu eksikliklerin ve yanlışlıkların giderilmesi için uğraşıyoruz, yani bu kişilere ilk anda haklılık payı veriyoruz.
Fakat şikâyet hastalığıyla malul olanların bir kısmı sadece karşıdakine değil kendi şahsına karşı da şikâyetçidir. Bunun arkasında da karamsarlık, kötümserlik ve ümitsizlik yatmaktadır. Bunlar işin hep olumsuz yönünü görürler.
Aradan uzun zaman geçince ve bu insanların her yerde, her zaman aynı olduğunu görünce anlıyoruz. Onların bu durumlarını tespit edip bir kanaate vardığımızda ancak tedavi etmeye, nasihat etmeye başlıyoruz.
İşte o zaman anlıyoruz tedavisinin çok zor olduğunu.
Çünkü düşündükçe şikâyetçiliğin arka planında sadece bir değil, çok fazla sebepler olduğunu anlıyorsunuz.
Her şeyden önce bu tip insanlar şükürsüzdürler.
Şükürsüzlük ise zannedildiği gibi sadece bir nezaketsizlik değil nankörlüktür, birilerinin emeğini, iyi yönlerini ve haklarını kabullenmemek, hatta hiç görmemektir.
Yok, eğer birilerinin iyi yönlerini, emek ve çalışmalarını bilerek dile getirmiyor ikrar etmiyor, yani teşekkür etmiyorsa, o kişide nankörlüğün yanı sıra haset hastalığı da var demektir.
Bir toplumda şikâyetçi insanlar ne kadar çoksa o toplumun o kadar huzuru bozulur, ağzının tadı kaçar, yüzleri asılır. Başta birlikte yaşadığı aile fertleri bile tahammül edemez.
Ya bir de İslami faaliyet yürütenlerin içerisinde böylesi insanların bulunduğunu düşünün. İslami çalışmaların olmazsa olmazı durumundaki moral, heyecan ve motivasyonuna düşmanlardan daha fazla zarar verir. Bir anlamda yalıtkanlık görevi görürler.
Bütün bunlardan sonra şimdi her Müslüman kendisinin böyle biri olup olmadığı konusunda lütfen kendisini kontrol etsin. Öyle ya, bir insanın en çabuk ve en kolay hakim olacağı kişi kendisidir.
Şikâyet edip durduğu konuların bir de aksini, yani iyi yönlerini düşünmelidir, daha da önemlisi görmelidir.
Her baktığı şeye birazcık insaflı bakmalıdır, hüküm verirken insaflı hüküm vermelidir.
Unutmayalım, verdiğimiz olumsuz hükümlerden, vardığımız kanaatlerden Allah’a karşı sorumluyuz ve bütün bunların hesabını vereceğiz.
Mehmet Göktaş
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.