Sait ŞAHİN
Şişeden çıkan cin: IŞİD
Başlangıç itibari ile farklı bir isimle Irak’ta kurulan ancak Suriye’de ismini duyuran örgüt, hafta içinde Musul’u kontrolü altına alarak dünya gündemine oturdu. Peki nereden çıktı bu örgüt, şu ana kadar ne yaptı ve bundan sonra ne yapacak?
Komplo teorisi çerçevesinde sormuyorum, gerçekte tanıyor muyuz bu örgütü?
Bütün bildiğimiz örgüt, ilk olarak Irak’ta işgal güçlerine karşı Zerkavi tarafından kuruldu, sonrasında Şia’ya savaş açarak Şii bölgelerde bombalama eylemli saldırılarını yoğunlaştırdı. ABD’nin 2006’daki operasyonu sonucu öldürülen Zerkavi’nin yerine geçen ve 2010’da yine bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Ömer El-Bağdadi’den sonra örgütün yeni lideri Ebu Bekir el-Bağdadi oldu.
Suriye’nin savaş alanına dönmesi ile birlikte örgüt, Cevlani üzerinden Suriye’de yapılandı ve ‘Nusra’ ismi ile direniş cephesi oluşturdu. Suriye’de güçlenen Nusra’nın popülaritesinin Irak’taki merkezini aşması üzerine, Bağdadi ile Cevlani arasında biattan kaynaklı ayrılık yaşandı. Cevlani, biat etmeye yanaşmayınca Bağdadi, Nusra içinde kendisine biat edenler üzerinden Suriye’deki IŞİD kolunu oluşturdu ve yeni bir cephe açtı. Bu cephe, genellikle Suriye’deki muhalif unsurlarla savaştı. Sadece IŞİD ile Nusra arasındaki savaşta üç bin insan öldü. IŞİD özellikle Nusra’nın komutanlarını hedef aldı. Boğazlarını keserek katlettiği bazı Nusra komutanlarının görüntülerini internette paylaştı.
IŞİD ile Nusra arasında bu ayrılıklar yaşanırken, Nusra El-Kaide’ye bağlılığını bildirdi. IŞİD, her ne kadar Irak’ta ayrı bir yapılanma olarak ortaya çıkmış olsa da liderleri Zerkavi El-Kadiye bağlı bir savaş veriyordu. İki örgütün El-Kaide ile olan bu göbek bağından dolayı Zevahiri ve El-Kaide cihadının ulema grubu, Suriye’de karşı karşıya gelen bu iki örgütün arasını bulmaya çalıştı. Çözüm olarak da IŞİD’e cihad alanı olarak Irak ve Nusra’ya ise Suriye belirlendi. Yani IŞİD’in Suriye’den çekilmesi istendi. Bağdadi buna karşı çıktı. Zevahiri Bağdadiyi kontrolden çıkmış ilan edince, Bağdadi de Zevahiri’yi tekfir etti.
Bu anlattıklarım El-Kaide bağlantılı olarak yaşanan süreç, ancak sahadaki her şey kağıt tüzerinde anlatıldığı kadar net ve basit değil. Suriye’deki pozisyonları, özellikle de TV analistlerinin, mezhebi ve devlet çıkarlı siyasi yorumları sayesinde IŞİD, şu anda şişeden çıkmış cin gibi. İran ile bağlantılandıranlar, Suriye rejimi ile bağlantılandıranlar, Suudi ile bağlantılandıranlar, israil ve diğerleri ile bağlantılandıranlar... Ve bu bağlantılar doğrultusunda finans ve silah kaynağına dair yorum yapanlar, IŞİD’i tam bir cine çevirdi. Şu anda en çok merak edilen, bu cinin ne yapacağı ve kimi çarpacağı.
Musul’u ele geçirdikten sonra IŞİD’in ilk yaptığı iş, Türkiye konsolosluğunu basmak ve görevlilerini rehin almak suretiyle Türkiye’yi çarpmak oldu. Neden Türkiye? Zannedersem 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonrasında imzalanan anlaşmalarla, Irak’ın bütünlüğünün bozulması durumunda, Musul üzerinde hak iddia etme hakkı olan bir Türkiye’yi sürece dahil etme ve bunun üzerinden Irak ve Suriye yangınını daha da genişletme planı olabilir. Veya dışarıda sıkışacak Türkiye’ye, içeriden siyasi operasyonlar yapma hesabı da olabilir.
IŞİD, Musul’u herhangi bir direnişle karşılaşmadan aldı. Bunun farklı sebepleri var elbet. Her şeyden önce Musul, Sunni bölgesi ve Şia karşıtı bu örgüt, yine Şii Maliki’nin mezhebi politikalarından rahatsız olan ve Irak içinde ötekileşen Sunni aşiretlerden ciddi destek gördü ve görüyor. Ayrıca Sunni bölgesinde temerküz etmiş Saddam döneminin ordu görevlileri de IŞİD’le beraber.
IŞİD, hakim olduğu Sunni bölgelerle yetinmez, Güney Kürdistan veya Bağdat üzerinden Şii bölgesine doğru ilerlerse, 2003’te ABD işgali ile milyonlarca insanın öldüğü Irak, yok olacağı yeni bir iç savaşın içine girer. Böylesi bir savaşın ileriki merhalelerinde İran ve Türkiye’nin karşı karşıya getirilmesi, emperyalist dünyanın kadim amacına da çokça uyuyor.
Bu hali ile Irak Kürt, Şii ve Sunni bölgelere ayrılmış olur. Suriye için de ön görülen bu.
Çözüm ne? Silahların konuştuğu yerde çözüm zor ama, Irak ve Suriye rejimlerinin bölgesel unsurlarla federatif bir ülke yapısı üzerinde anlaşmaya gitmesi ve tarafların silahları susturması. Bu da ancak ülke içi unsurların iradeleri kendi elinde ise mümkündür, değilse zaten çözüm ortaya koymanın bir manası yok. Çünkü asıl irade sahiplerinin amacı çözüm değil, fitnenin yayılması mahiyetinde çözümsüzlüktür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.