Siyonistlerin, Filistin'i adım adım işgali
İsrail 1947’den 2012 yılına kadar gerçekleştirdiği saldırılarda 2’ye böldüğü Filistin topraklarının çoğunu işgal ederek, Filistin halkına geride küçük bir toprak parçası bıraktı.
1947’ye kadar Ortadoğu’da İsrail’in adından bahsedilmezken, bugün İsrail işgal altında bulundurduğu bütün Filistin topraklarında savaş ve etnik temizlik uygulayarak bölgeyi boşaltmayı ve Yahudileştirme hedefini adım adım uygulamaya çalışıyor. İsrail 1947’den 2012 yılına kadar gerçekleştirdiği saldırılarda 2’ye böldüğü Filistin topraklarının çoğunu işgal ederek, Filistin halkına geride küçük bir toprak parçası bıraktı.
Filistin meselesi son saldıralarla birlikte yeniden dünya gündemine otururken, Siyonit işgal devletinin Filistin’e nasıl yerleştiği ve yavaş yavaş nasıl yayıldığını gösteren yukarıdaki haritaya baktığınızda dehşete kapılacaksınız.
Filistin topraklarını 65 yılda adım adım işgal eden Siyonist İsrail, son saldırıyı da kendisi başlattığı halde, “savunma hakkımı kullanıyorum” diye yaygara kopararak dünya kamuoyunu ayağa kaldırdı.
1947’ye kadar İsrail’in adı bile geçmediği Ortadoğu’da her şey emperyalist ABD ve İngiltere’nin girişimiyle başladı. 29 Kasım 1947 günü ABD ve İngiltere’nin Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na yapmış olduğu yoğun baskı sayesinde İsrail Devleti‘nin resmen kurulmasıyla, Filistin topraklarında sistematik olarak Yahudileştirme operasyonu başladı. Kurulduğu günden bugüne kadar Filistin topraklarının çoğunu etnik temizlik ve kirli savaşlarla ele geçiren israil’in hedefinde şimdi de bölünmüş Filistin’in denize bakan kısmı Gazze’yi ele geçirme hayali var.
İngiltere ve ABD’nin baskısıyla İsrail devleti kurduruldu
Yıl henüz 1878. Ortada İsrail devleti yok ve o topraklardaki Müslüman ve Hıristiyan Arapların oranı yüzde 96,8 iken Yahudilerin oranı ise yüzde 3,2’ye ancak tekabül ediyordu. 2. Dünya Savaşı yaklaştığında Almanya’da Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte Avrupa’daki Yahudiler Filistin topraklarına göç etmeye başladı. Avrupa’da Antisemitizm dalgasının iyice yaygınlaşmasıyla birlikte Yahudiler için yeni bir devlet kurma fikri doğdu.
Hiç suçları olmadığı halde Yahudi düşmanlığının suçunu Filistinliler ödemeye başladı ve 1947 yılında Britanya’nın, bugünkü İngiltere’nin ön ayak olmasıyla ve büyük desteğiyle Siyonizm devletinin kurulması için ilk adımlar atıldı. BM baskı altında kalıp bölgeyi Arap devleti ve Yahudi devleti olarak ikiye böldü... ve Avrupa’dan 65 bin Yahudi bu bölgeye göç ettirildi .Zamanla bu sayı artarak,1920’lere gelindiğinde 110 bin Yahudi Avrupa’dan bu topraklara getirilerek, araziler gerçek sahiplerinden alınıp Yahudilere verildi.
Bu sırada nüfusun üçte ikisinden fazlasını oluşturmaları ve bölgenin yüzde 92’sinden fazlasına sahip olmalarına rağmen Araplara bölgenin yüzde 43’ü verildi. Nüfusun yalnızca üçte birini oluşturmalarına rağmen tüm bölgenin yüzde 8’inden azına sahip olmalarına rağmen Yahudilere yüzde 52’si verildi.
Bunun neticesinde 1922’de Arapların oranı yüzde 87,6’ya gerilerken, Yahudilerin oranı yüzde 11’e yükseldi. 1931’de ise bu oran Müslüman-Hıristiyan Araplar, yüzde 81,6, Yahudiler: Yüzde 16,9 olarak geçiyor. Yahudiler sadece bölgede fazla toprak almadıkları gibi en bereketli arazileri de himayelerine geçirdiler. Bununla da yetinmeyen Siyonistler bünyelerinde barındırdıkları büyük silahlı güçle birlikte Arap şehirlerini işgale başladılar. Öne çıkan ilk katliam Deir Yasin Köyünde gerçekleştirildi. Bu köyde yaşayan yüzlerce kişi çoluk, çocuk ve yaşlı demeden sebepsiz yere katledilip toprakları ellerinden alındı.
15 Mayıs 1948’de İsrail devleti resmi olarak kurulup çevresindeki köyleri ele geçirmeye başlamasıyla, Arap devletleri de saldırıya geçti. Savaşta üstün olan taraf hep İsrail oldu ve toprağına toprak kattığı gibi Filistin topraklarını Filistinlilerden temizledi. En son haliyle İsrail, Filistin topraklarının yüzde 78’ine hakim oldu. Yalnız Batı Yaka, Ürdün ve Gazze Mısır’ın kontrolünde kaldı. İsrail devletinin kurulmasıyla kısa süre içerisinde yaklaşık 400 köy tamamen ortadan kaldırıldı ve yeni Yahudi yerleşim yeri yapıldı.
Binlerce Filistinli katledildi ve topraklarından sürüldü
BM’nin kararlarıyla da bu yok edilen köylerin sakinlerinin bir daha köylerine dönmesi engellendi. İsrail Mısır’ın kontrolündeki toprakları da ele geçirmek için 1967’de başka bir savaşı başlattı. İsrail bu savaşta Batı Yaka ve Gazze’yi de topraklarına katarak Filistin’den kalan toprakları işgal etti. Bu savaş sırasında İsrail toplam 400 bin Filistinliyi topraklarından çıkardı ve binlercesini katletti. Dünya ise bu katliamlardan bahsetmek yerine hâlâ Yahudi soykırımını konuşuyordu.
Arap liderler Filistinlilerin haklarını korumak için çokça konuşsalar da bir icraat gerçekleştiremediler. Sonunda da Filistinliler kendi haklarını kendileri savunmaya niyetlendi ve intifada başladı.
Filistinlilerin topraklarını korumak için başlattıkları bu girişimlere İsrail çok acımasız şekilde karşılık verdi. İnsanlar katlediliyor, bilinçli olarak sakat bırakılıyor, taşlarla kemikleri kırılıp omuzları çıkarılıyordu. 1967’den bu yana tam 400 bin Filistinlinin hiç suçu olmadığı halde fiziksel şiddete ve tacize maruz kaldı.
Oslo Barış Süreciyle Filistinlilerin Durumu Daha Da Kötüleşti
İlk intifada sırasında yani 1987’den 1993’e kadar öldürülen Filistinli sayısı yaklaşık 2 bindi. Bunların 255’den fazlası ise çocuktu. 1993 yılının sonunda ilk intifada giderek durulmaya başladı. Gelecek 7 yıl boyunca barış sürecine girildi. Oslo Barış süreci sırasında aslında Filistinlilerin durumu daha da kötüleşti. 1967’den itibaren 18 bin Filistinlinin evi yerle bir edildi. Bu evlerin 740’ı Oslo Barış süreci sırasında yıkıldı. Yasalar da zaten İsraillilere işliyordu. Yerleşimci Yahudiler eğer bir Filistinliyi öldürürse ya hiç ceza almıyor ya da kısa süreli göstermelik cezalar veriliyordu.
Eylül 2000’de ikinci intifada başladı. İntifada boyunca İsrail hep orantısız güç kullandı. Göstericilerin üzerine hakiki mühimmat kullandı. İntifadanın ilk 10 gününde 174 Filistinli öldürülürken, 3 bin Filistinli yaralandı. İsrail ayrıca Filistinlileri Batı Yaka’da saatlerce bekleten bir sürü kontrol noktası kurdu. Filistinlilerin hareket özgürlüğü büyük oranda kısıtlandı. Kudüs’e, sağlık kuruluşlarına, hastanelere, okullara, erişimi zorlaştırdı hatta çoğunu kısıtladı. Kısacası 3 milyon kişiyi hapishane ortamı oluşturulmuş bir bölgede yaşamaya zorladı. İsrailli asker herhangi bir Filistinliyi durdurup onu saatlerce bekletebilir hatta şiddet uygulayabilir.
İsrail sadece 18 bin Yahudi yerleşimciye yer açabilmek için 3 milyon Filistinliyi Gazze’ye yığdı. 2005 Ağustosu’nda ise İsrail Gazze’deki yerleşimcilerini ve askeri karakolları boşaltıp yerleşimcilerin yerini değiştirdi. Gazze’de görünür bir şekilde İsrail varlığı olmasa da İsrail, Gazze sınırı, kıyı suları ve hava sahası üzerindeki kontrolünü sanal bir hapishane meydana getirerek sürdürüyor.
İsrail’in bir başka vahşi uygulaması ise ördüğü devasa duvar. İsrail’in duvarı Berlin Duvarından iki kat yüksek ve dört kat daha uzun. Köyleri tam içten bölüyor ve sağlık, eğitim ve yolculukları engelliyor. İsrail’in 2008 yılında “Dökme Kurşun Operasyonu” altında havadan, karadan ve denizden başlattığı saldırılarda da çoğu çocuk olmak üzere 1000’den fazla masum Filistinli hayatını kaybetmiş, çok sayıda yerleşim yeri de yerle bir olmuştu. Bu saldırılarda da Gazze halkının direnişi karşısında İsrail ateşkes anlaşması imzalamak zorunda kalmıştı. İsrail’in her saldısınının altındaki tek gerçek ise Filistinlilerin elinde kalan son toprakları da ele geçirme arzusu yatıyor.
Son Saldırılar Ve Türkiye-Mısır’ın Rolü
Terör devleti Başbakanı Netanyahu hükümeti, ABD Başkanı Obama’nın seçilmesinden sonra ateşkesi bozarak, geçen hafta tek taraflı olarak Gazze’ye saldırı düzenlemesi ile birlikte İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki emelinin devam ettiğini gösteriyor. Son yıllarda, özellikle Gazze’deki direniş karşısında her saldırı sonrası ateşkes anlaşması imzalamak zorunda kalan İsrail’in artık eskisi gibi Filistinlilerin elinde kaçan toprakları ele geçirme düşleri imkansız hale geliyor. Özellikle ABD ve Siyonist destekçisi dikatör Hüsnü Mübarek’in halk ayaklanması sonucu devrilmesinden sonra özgür seçimlerle işbaşına gelen Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi yönetiminin Gazze halkına sahip çıkması ve Rafah sınır kapısını açık tutması Filistinlilerin nefes almasına imkan sağlarken, Türkiye’nin de Filistin halkınına destek çıkması işgal devleti İsrail’in Filistin üzerindeki emellerini güçleştiriyor. Filistinliler ise ellerinde kalan son toprağı da İsrail’e kaptırmamak için ölümüne mücadele ediyorlar.
Amerikan Gazetesi: Hamas savaştan güçlenerek çıktı
Washington Post gazetesi Gazze savaşıyla ilgili yayınladığı dosyada, İsrail ordusunun 8 günlük savaşta hükümet binalarıyla silah depolarını vurup 161 kişiyi öldürmesine rağmen, Hamas liderlerinin bu savaştan çok daha güçlü çıktıklarını yazdı. Hamas hareketiyle diğer grupların ateşkesin ardından sokaklara çıkıp zaferi kutladıklarına dikkat çeken gazete, gösteri, yürüyüş ve etkinliklerde yapılan siyasi konuşmalarda yeni bir aşamanın başlangıcına vurgu yapıldığını kaydetti. Sekiz günlük savaşla ilgili bilanço da veren gazete, savaşta işgal ordusunun toplam 1500 noktaya saldırı düzenlediğini, buna rağmen Hamas hareketinin askeri kanadının önemli ölçüde zarar görmediğini belirtti.
Hatice Akyıl / Yeni Akit
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.