Son semerci zamana direniyor
Kayseri’nin İncesu ilçesinde 69 yıldır semercilik yapan 76 yaşındaki Yusuf Kocataş, gelişen teknolojiye rağmen mesleğini severek icra ediyor.
Kayseri’nin İncesu ilçesindeki tek semerci olan 76 yaşındaki Yusuf Kocataş, yarım asrı aşkın bir süredir mesleğini severek icra ederken, bu mesleği yapacak çırakları bulamamaktan dert yanıyor.
Kocataş, motorlu araçların çoğalması, ürün satışlarının yeteri kadar olmaması ve çalışacak eleman bulamadığı halde yine de kendi çabalarıyla Semercilik mesleğini ayakta tutuyor.
Motorlu araçların olmadığı veya az olduğu dönemlerde insanların vazgeçilmezleri arasında yer alan semer, şimdilerde ise gelişen teknoloji ile yok olmaya başlayan ihtiyaçlardan sadece biri.
Semer, yük ve binek hayvanı olarak kullanılan at, eşek ve katır gibi hayvanların taşıyacakları yükün hayvanın sırtına zarar vermemesi için ağaç iskelet üzerine deri, keçe arası semer otu ile doldurulup sarılarak dikilen bir gereç.
Aynı zamanda semercilik çok eski zamanlardan kalan bir ata mesleği. Günümüzde birçok şehirde yalnızca birkaç semer ustası kalmıştır. Semercilik, Diyarbakır merkezde, Beypazarı'nda, Konya Taşkent Balcılar Mahallesinde ve Kayseri İncesu’da sadece birkaç usta tarafında icra ediliyor.
"Et üstüne bina yaptığın için çok büyük bir vebal var"
Kürtüncülük olarak da bilinen semerciliğin son ustalarından Yusuf Kocataş, mesleğinin dedelerinden miras kaldığını ve 4’üncü kuşak temsilcisi olduğunu söyledi.
Kocataş, 1948 yılında mesleğe başladığı ve 15 yıl içerisinde mesleğini öğrenebildiğini belirterek, "Çok zor bir meslek, fabrikasyonla yapılacak bir iş değil. Çünkü fabrikada semeri basacak kalıp yok, tamamen el becerisiyle alakalı bir meslek. Bu mesleği kürtün diye, hayvanla ilgili diye gelip geçmeyelim. Cenab-ı Allah diyor ki; kul hakkı, hayvan hakkı, yetim hakkıyla huzuruma gelmeyin. Bundan dolayı bu sanatla, et üstüne bina yaptığın için çok büyük bir vebal var." dedi.
"İlçede mesleği yapan tek kişi ben kaldım"
İncesu’da daha önce bu işi dedelerinin, dayılarının ve bazı komşularının yaptığını ifade eden Kocataş, ''Önceden İncesu’da toplam 10 tane semerci vardı. Ama zamanla hepsinin vefat etmesi ve ardından mesleği yapacak çırak yetişmemesi nedeniyle ilçede mesleği yapan tek kişi ben kaldım. Traktör, otomobil ve diğer motorlu araçların yaygınlaşması ile bu iş ehemmiyetini kaybetti." ifadelerini kullandı.
Kullanılan malzemelerin bir kısmının yurt dışından temin edildiğini söyleyen Kocataş, ''Telis dediğimiz kanevişe, Hindistan ve Pakistan’dan geliyor. Dış kısmı ise ebelerin, dedelerin dokumuş olduğu halı ve kilimlerden oluşuyor ama şimdi kullanmıyoruz çünkü halıflex çıktı. Bunları, eskilerini canlandırmak için kesiyorum. İyi oluyor. Hem dayanıklı oluyor hem de değerlenmiş oluyor. Kası, o da kendirden oluyor. Kürtün yaparken ütü olarak kullandığım malzemeyi de demirciler yapıyor. Öyle olduğu gibi içine konulan berdi, bazıları diyor kamış, -kamış sert olur; hayvanı incitir- Berdi ise yumuşak olur. Hayvanın sırtı terlediği zaman terini alır, rutubet yapmaz." diye belirtti.
"İnsan gençken gözler iyi görür"
Gençlik yıllarında günde 4 semer üretebildiğini fakat şimdilerde ise ilerleyen yaşından dolayı bir semer yapabildiğini belirten Kocataş, ''İnsan gençken gözler iyi görür, el becerileri daha kuvvetlidir. Ancak yaş kemale erince zor oluyor." diye ifade etti.
Kocataş, ürün fiyatlarının boyutlarına göre değiştiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapmış olduğum semerler ortalama olarak 400-450 TL arasında değişmektedir. Ayrıca son zamanlarda turistler ve yeni evlilerden duvara asılacak şekilde küçük semer siparişleri aldığım oluyor. Ben sipariş üzerine çalışıyorum çünkü satılmazsa benim için maddi yönden sıkıntı olur."
"Beni yaralayan şey ben öldükten sonra bu meslek de ölecek!"
Kocataş, ziyaretine gelen yetkilerden, Kayseri eski Valisi Orhan Düzgün, Erciyes Üniversitesi (ERÜ) eski Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı’ya bu mesleği yaşatmak adına bir şeyler yapılmasının gerekliliğinden bahsettiğini söyledi.
Ziyaretlerden sonra bazı gelişmelerin olduğunu söyleyen Kocataş, "Erciyes Üniversitesinde el sanatlarıyla ilgilenen Öğretim Görevlisi Zahide Şahin geldi. Beni alıp ERÜ’ye götürdü. Orada bir hafta kaldık. Biten mesleklerden kalaycı, demirci, marangozlar geldi. Orada kürtün yaptım, fotoğraflarını çektiler. Üniversite rektörlüğü tarafından katılım belgesi aldım. Benim üzüldüğüm nokta bunca çabaya rağmen ne gelen var ne giden. Beni yaralayan şey ben öldükten sonra bu meslek de ölecek." diyerek sözlerine son verdi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.