Yusuf AZAD
Sönmeyen bir kandil
Toplumlar bazen dinamiklerini açığa çıkaracak ve harekete geçirecek önderleri çıkaramamanın sıkıntılarını yaşar, kısır ve sabit dönemler geçirirler, hatta gerilerler. Bazen de içinden çıkardığı liderler vasıtasıyla olağanüstü aktif, dinamik ve verimli dönemler yaşarlar.
İşte böylesi bir kısır dönemde ve ümitlerin tükenmeye yüz tuttuğu bir noktada bir kahraman, bir lider, bir inanmış, çıkıverdi. İç ve dış şartlar o kadar aleyhinedir ki bir başına bu yola koyulmak ancak muazzam bir iman ile olurdu. Gerçekten dünyaya meydan okutan bir inanca sahip…
Kat edilecek yol o kadar uzun ki; inşa edilecek bina o kadar imkânsız görünüyor ki hiçbir araç ve enstrünman sizi desteklemiyor. Bir tek yol var; dişinizle tırnağınızla kazıyarak, kumu da tuğlayı da demiri de kendiniz imal ederek; ustalığını da çıraklığını da kendiniz yaparak yol almak…
Hocamız da öyle yaptı kocaman inanmış yüreğiyle bir başına… Dişiyle tırnağıyla…
Sonrasında yarenler edindi.
Sonrasında erenler edindi.
Sonrasında avam edindi.
Sonrasında havas edindi.
Önce inanmışları inandırdı.
Sonra aldanmışları ve en sonunda düşmanlaştırılmışları…
Hiç fırtına eksik olmadı başından, hiç temposunda düşüş olmadı.
Yıllar önce televizyon programının birinde “madem faiz kötüdür ve Avrupa'da % 3'lerdedir. Kötünün azına niye rıza gösterelim…” şeklindeki tarihi konuşmasına istihza ile baş edilmeye çalışıldığını ve istihza yoluyla aşağılanmaya çalışıldığını hiç unutmuyorum.
Ama o kendisini dinleyecek ve inanacak ekran başındaki bir kaç insana öylesine kilitlenmiş, onlara hitap etmenin heyecanını öyle yüksek derecede yaşıyordu ki kınayıcının kınanması umurunda bile değildi. Böylesi bir inanmıştı o.
“Kapitalist düzen”, “Siyonist rejim”, “batı uşağı”, “emperyalist batı”, “rantiyeci”, “hortumcu”, “İslam Birliği”, “batı taklitçileri”, “faiz düzeni” ve daha nice ifadeleri ısrarla belleğimize kazıyan ve kavramlaştıran o oldu. Bugün bile bu kavramların çoğu kullanılmaya ve işlenmeye muhtaç.
Sonra yakaladığı fırsatla beldeleri görülmemiş bir düzeyde imar ederek toplumu değiştirme ve dönüştürmede emin adımlarla yükselişini sürdürdü. Maruz kaldığı son post modern darbe sonrası iktidar ortaklığını terk etmesi ve darbecilere yumuşak duruşu eleştiriye açık birkaç hatasından biri ise de memleketin her bir İslami şuurunun teşekkülünde ve gelişmesinde illa ki harcı olmuştur, mücadelesi temel teşkil etmiştir. Güven vermiştir varlığı. Dik duruşu ve vuruşu toplumsal duruşa dayanak olmuştur. Dahası kısa hükümet ortaklığında ve askeri vesayetin zirve yaptığı bir dönemde Dünya İslam Birliği'ni oluşturmada çok büyük adımlar atarak geleceğe dönük dar penceremizi genişletti, perspektif kazandırdı.
Sonra talebeleri yollarını ayırdılar bir yol ayrımında bir bir. Mektepten kaçmışlardı, geleceklerdi. Ama olmadı. Gelmediler. Onlar mektep değiştirmişlerdi. Mahalle mektebinin “Pazar” gömleğini bile çıkarmış, kolejin cafcaflı gömleğini giymişlerdi.
Daha iyi bir kolejdeydi talebeler artık. Daha üstten. İyide olmuştu. Hoca belki de hocalık hakkını kullanarak oldukça sert konuşuyordu ama talebeleri derslerini iyi ezberlemişlerdi ve “derslerini” almışlardı. Çok hızla yol alıyorlardı ama başkasının aracına (dolmuşuna) binmişlerdi sonradan anlaşıldığı üzere. Şoför ve yol göstericilerinin çoğu da kaçtıkları mektebin karşıtlarıydı ya da kaçkınlarıydı. Çok sonra fark ettiler.
Esas handikapları, temel dayanakları olan kendilerine özgün gençlik yapılanmasını oluşturmamış olmalarıydı. Bugün ‘Reis' diye tezahürat yapan gençliğin kimisinin profili ‘ lümpen gençlik' diye tarif edilen ve her an her renge girebilecek türdendir.
İçeride ve dışarıda “ulusal” eksene dönülmüş olması ‘mirasyedinin' miras tükendikten sonra terk ettiği ağanın çiftliğine geri dönmesi gibidir.
Zaten ümmetsel bir entegrasyona, kucaklaşmaya açık olmayan, kardeşlikle zırhlanmamış her “millilik” ırkçılıktır, ötekileştiricidir ve düşmanlaştırıcıdır.
Velhasıl doktora tezlerine konu olmuş ve çokça olması gereken Hoca'mızı, Türkiye'deki makul muhalif bilincin oluşması ve gelişmesindeki önemli katkısından dolayı hatta mimarı oluşundan dolayı rahmetle, minnetle anıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.