Yusuf ARİFOĞLU
Süreç ne haldedir, yeniden doğrulur mu?
Yaşanan her olayda, tutuşan her ateşte birileri odun taşır, birileri su taşır. Bu, İbrahimî bir sırdır. Tarih boyunca mücadele bu sırdan hareketle ‘din, ekonomi, iktidar, menfaat' genelinden öte özelde kavramlar üzerine olmuştur. Bu hakikate Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle işaret etmektedir:
“Onlar, kelimelerin yerlerini değiştirdiler.” Yani kavramlar, keyiflere, isteklere, menfaate göre yorumlanır ve tanımlanır oldu. Bir nevi, insanoğlunun meşum gidişatı ve doyumsuz iştahı zıtlara yer değiştirdi. Zulme adalet, yalana doğruluk, batıla hak, karanlığa adalet, fesada barış… elbisesi giydirildi/yor.
Katillerin mağdur, zalimlerin mazlum, haksızların haklı, suçluların masum rolüne büründüğü ve öyle kabul edildiği bir ölçekte kuzu postuna girmiş kurtlar da engelsiz bir şekilde ümmet sofrasına dadandı. Öyle ki, kurtlardan birine yem olmak bir zorunluluk ve taraf olup sığınmak bir görev oldu.
Bu minval üzere ümmeti mezhep olarak ayrıştıranlar bizi bir kulvara, ırk olarak bölenler de bir kulvara sürükledi, sürüklüyor. Zorunlu olarak o kulvarda olmamız gerektiği fısıldanıyor; ama birileri ‘Hayır! Ben bölen, ayrıştıran, çatıştıran hiçbir tarafta durmuyorum; aksine toplayan, birleştiren, barıştıran hak, adalet ve doğruluk kulvarı olan İslam'ı istiyorum!' derse o zaman bu kalın enseli ve şiş göbekli embesil müstekbirler, varoşların imkânsızlığına imkân sunar bir role bürünerek hedefine varma adına her yolu meşru saydırıyor ve İslam, iman, iffet… olarak yüceltilen her şeye düşman kesiliyor, hasım üretiyor.
Doğal olarak bu kör zihniyetin gözü camileri(buluşma, safları sıklaştırma), okulları(ilim, eğitim, irfan), hastaneleri(tedavi, rehabilite merkezleri) ve sokakları da sosyal düzenin oluştuğu mekânlar olduğu için yıkmaya, yakmaya çalışıyor. Ebrehe'nin Kâbe saldırısında, Moğol'un istila ve mezalimlerinde, Haçlı saldırıları ve vahşetinde, israillilerin azgınlığında öne çıkan fikriyat neyse HDPKK ve bileşenlerinde aynı fikriyat vardır.
Çukurlar, tuzaklar, mayınlar, silahlar… Hep istikrarsız, güvensiz, emniyetsiz bir ortam oluşturup hem halkı göçe mecbur ederek kendine alan açma hem de gidilen yerlerde halkı kurtarıcılık rolüne soyunarak kendine muhtaç etme amaçlıdır.
….
Sur, Cizre, Yüksekova, İdil, Nusaybin gibi bölgenin önemli noktalarında öne çıkan ve etkileri sebebiyle ülkeyi ve de ümmetin tamamını ilgilendiren bir sorun yumağı, bela tandırı söz konusudur. Bu, birkaç ayın veya birkaç yılın sorunu değildir; yüzyılı aşkın ve son süreçte otuz yıllık kirli bir zihniyetin, devleti kutsayan bir anlayışın, halkı hakir gören bir yaklaşımın, gözlerin içine sokulurcasına somut olan bir inanç ve Kürt sorununun tabii bir sonucudur.
Kuzuları kurttan kurtaran çoban kibirli bir edayla davranır, bu gerekli kurtarmayı bir minnet sayıp sağlıklı davranmaz ve kuzuları bilinçli/bilinçsiz tekrar merhamet ve barış maskeli kurtlara teslim ederse kanları akan, cesetleri sağa sola saçılan, etleri parçalanan kuzulardan başkası karelere yansımaz.
Son gelişmeler itibariyle suçun çoğu hatta tamamı HDPKK'nin olsa da süreci bu hale eviren hükümet de temiz değildir. Dostane uyarılara kulak tıkandı, 6-8 Ekim olaylarına kayıtsız kalındı, spontane gelişmeler diye alay edildi, çözüm masasına halk ve halkın asıl temsilcileri davet edilmedi, ‘kardeşiz' denildi; ama hep ‘büyük abi' havası estirildi, işgüzar yöneticiler ve beceriksiz bürokratlarla kapamaya yüz tutmuş yara yeniden kaşınıldı ve eskisinden beter kanamaya başladı.
Kandil'in ‘devrimci halk ayaklanması, çukur kazıp sivil ölümleri artırıp prim yapma isteği, PKK'li baronların efelenen çıkışları, HDP'nin aciz ve sonuç getirmeyen girişimleri' her ne kadar hükümetin aklını başına getirdiyse de çözüm denilen ucube masa atıldıysa da, devleti haklı bir noktaya taşıdıysa da hala ‘vazgeçilemeyen güvenlikçi refleks, kutsal devlet sendromu, zafer naralarıyla uluyan ırkçılar…' yakın ve uzak yarınların bu pencereden sisli ve seçilemez olduğunu gösteriyor.
Akl-ı selim ve minnetsiz hak teslimi yapılırsa bir ihtimal bu süreç yeniden doğrulur ve sorun büyük oranda çözülür ve taşlar yerli yerine oturur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.