Abdulhakim SONKAYA
Taciz ateşiyle zafer elde edilmez
Acizlik ve mucize aynı köktendir çünkü mucize, insanları aciz bırakır ya da insanlar-nebiler bir konuda aciz kalınca olağanüstü bir şey bekler ve bunun üzerine ortaya çıkan duruma “MUCİZE” denir
Yani mucize, ya aciz kalmaktan doğar ya da çıkıp herkesi aciz bıraktığı için mucizedir.
İnsanlar zorda kaldıklarında başlangıçta acizliklerini kabul etmezler. Bu nedenle olabildiğince mücadele ederler. Bu şekilde acizliği, çaresizliği ortadan kaldırmaya çalışırlar.
Mesela bugün popüler olan “bilimsel metot” acizliği kabul etmez, sonuna kadar kendi yöntemiyle gitmeye çalışır.
İnançsal metot ise daha en başta acizliğini kabul ederek davranır.
Hangisi daha kesin sonuç verir? Bunu geçelim, ancak bilimsel metodun acizliğini kabul etmeden mücadele etmesinin zor durumlar ortaya çıkardığı örnekler de çoktur.
Akıl ve bilimsel metot insanlarda acizliği kabul etmeyerek acizlik duygusunu yok ediyor.
Her şeyin adına “bilimsel” denilen metotla çözüleceğine inanıyor. Lakin bu yöntem bazen gelen hadiseyi daha da hırçınlaştırabiliyor. Bu nedenle hastalığın nispeten yayılmasının onu sakinleştirdiği yönünde teoriler var. Sürü bağışıklığı adı verilen sistem aslında buna dayanıyor. Çünkü acizlik duygusu daha çabuk çareyi celp ediyor. Bu nedenle mücadele acizlik duygusundan tamamen soyut yapılmamalıdır. Bu da bilimsel metodun bir parçası olmalıdır. Alınan tedbirlerin içinde bir noktada acizlik yönü bulunmalıdır ki mucizeler ortaya çıksın…
“Bilim kurulu” ismi bu meselede eksik veya yanlış bir isimdir. Çünkü acizliği, tevekkülü hiç çağrıştırmıyor. Bu nedenle insanlar şu anda bir belirsizlik hali yaşıyor. Kimse evde kalmanın sonucunun ne olacağına dair net ve kesin bir şey söyleyemiyor. “Elimizde bir veri yok, bekleyip göreceğiz” diyorlar. Aslında bu da bir tür acizliktir; ama işi gurura dökerek acizlik duygusunu yansıtmıyorlar, sanki acizlik duygusu bilimselliğe aykırıdır.
Acuze bir vasıftır. Acizliğini kabul edene de buna inat edene de verilen bir vasıf…
Bunlardan biri Hz. İbrahim’in eşidir. Hak ona o yaşında çocuk müjdeledi(Zariyat:24-30). Mucize oldu çünkü bu hatun acizliğini kabul etti.
Diğeri de Hz. Lut’un karısıdır o ise gençti. Kendini güçlü gördü. Kendini Hakka yaslamadı. Acizlik görmedi kendinde. O da helak olanlar içinde kaldı(Şuara:171).
Bazen acizliğini kabul etmeden yapılan atışlar taciz ateşi hükmünde olur. Ve taciz ateşiyle zafer elde edilmez. Kendi sınırlarını bilmek, bu tür hallerde en önemli stratejidir. Kendi sınırlarını bilmek o noktada belirsizliği ortadan kaldırır.
Bu virüsü yenmek diye bir şey yok. Belki virüsü defetmek vardır. Çin virüsü yendiği algısını oluşturuyor. Bunun sonuçları onlar açısından çok daha ağır olabilir. Çünkü onlar bunu dünyaya yaymanın utancıyla değil bilimsel metotlarıyla gurur duyuyorlar. Biz de onlardan medet umuyoruz. Çin taciz ateşiyle virüsü biraz uzak tutmuş olabilir ama kesinlikle bunun zaferini yazmayacaklardır.
Makarnacılar en sonunda bu zaferi yaşar; ama Çinliler yaşayamaz. Çünkü onlar acizlik duygusunu daha tam yaşamadılar, İtalyanlar en azından “İşimiz Allah’a kaldı” diyebiliyor, bunu gurur meselesi yapmıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.