Mirali YILDIRIM
Taliban Saldırısından(?) Kaçanlar Ha?
Duyuyoruz; ülkelerinden kaçanları, yad ellere mülteci olarak sığınanları…
Sığındığı halde geri gönderilenleri; bir ülkenin sınırında günlerce, aylarca bekleyenleri.. Umuda yolculuk dışında bir gaye ve umudu olmadığı bilindiği halde terör bağlantısı veya terörist bir tanımla yaftalananları, zindanlara atılanları, katledilenleri ve daha neleri neleri..
Ülkelerini terk edenlerin coğrafi, sosyal ve -varsa- siyasi kimliklerini, Türkiye’yi geçit olarak kullanan veya sığınmaya çalışan mültecilerden anlıyoruz.
Çin zulmünden kaçan Doğu Türkistan’dan Afrika ülkelerine kadar gelen mülteciler, sığınmacılar vardır. Bunların önemli bir kısmı muhacir.
Ülkelerinde işgal var, zulüm, işkence, faili meçhuller, hukuksuzluğun alası var.
En doğal hakları ellerinden alındığında, derdini anlatacak kimseyi, bir mercii bulamayanlardır bunlar.
Anlatacak çok şey var bu konunda ancak anlatmak istediğim bu sonuçlar değil, bunları hazırlayan ana sebep.
Olay, biraz da Peygamber Ailesini Kerbela’da katleden “Emevi Dayatma Rejimini” “eleştirmenin günah olacağını” işleyen paralel yapıların yüzyıllardır işlediklerinin bir başka versiyonu gibi.
Allah aşkına bakalım, konuşalım; bu da yetmez; tel’in edelim; “münkeri” elimizle düzeltelim; hiç olmazsa insan olalım.
ABD, Afganistan’ı işgal etmiş; çilekeş coğrafyada yapabileceği her kötülüğü yapmış, yapıyor; biz ayıyı değil, pençe yemiş kişi, grup ve camiaları yargılıyoruz!
Hep böyleyiz!
Kimileri açılıktan ölümlerin olduğu Yemen’e kan kusturan aynı ABD’nin Hicazî milis ve paramiliter güçlerini görmüyor; ama bölgedeki grupları kınıyor.
Mısır’da darbe rejimine karşı direnen gurupları; Haçlının darbecileri; terörist ilan ediyor, bizler aynı tanımları kullanıyoruz.
Cezayir’de %72 oyla iktidar olan Merhum Abbas Medeni iktidarıyla beraber yüz binlerce Müslüman katledildi; duyduğumuz bile olmadı.
El-insaf, el-izan ey müminler! Ey insanlık onurunu merak edenler…
Kan ve gözyaşının olduğu her ülkede olan biteni adalet ve insanlık terazisine koymamız yeterli olacaktır.
ABD’nin Afganistan’da bombaladığı yerlerin kahir ekseri sivil alanlar.
Cephe gerisindeki sivil yerleşim yerlerini yaşanmaz hale getirmek, sivil iradeyi teslim almak, masum yüreklere korku ve dehşet saçmak.. ABD ve müştereklerinin savaş taktiğidir.
Bu konuda hiçbir ülke Büyük Şeytan’ın eline su dökemez.
Garibim mülteciler, Taliban veya ülkelerinde işgalcilerin hedef seçtiği, terör listesine aldığı her hangi bir grubun adını verdiklerinde, onları -babaları dahi olsa- yerden yere vurduklarında, kabul edileceklerini düşündükleri için gittikleri her yerde, bir İslami grubun adını karalıyor...
Hz İsa(a) sevenlerine; “Sabah horozu ötmeden siz beni üç kez inkâr edeceksiniz…” diyor ya! İşte aynısı.
Sonuç olarak; ABD, Büyük Şeytandır; her halükarda suçludur, işgalcidir, katildir..
Müslümanlar; ülkelerindeki işgallerden, işgalcilerin işbirlikçisi dayatma yönetimlerden kaçıyorlar.
İşgalciler, istemeleri ve insanlığa dönmeleri halinde, bölgelerinde zulüm biter; halkların itirazı, sağa sola savrulmaları biter; işbirlikçi yönetimler dahi halklarını anlamak zorunda kalır, hizaya gelirler.
Müslüman hemen her ülkedeki terörün esas kaynağı; halkına ve Hakk’a rağmen dayatılan rejim ve yönetimlerin keyfi uygulamalarıdır.
Bunlar; halkla uzlaşma yerine, ret ve inkâr politikalarıyla çözüme değil, zamana oynuyorlar. Her yönetim ve çevresindeki çıkar odakları, kaybetmek istemedikleri çok halksız kazanç elde etmiş. Bu şahsi menfaatleri için, iç savaşı bile göze alacak kadar vicdanları körelmiş; aklımızla alay ediyorlar.
Hani, Ebu Cahil (a.l.) de Yar-ı Gar Ebubekir’(a)e varmıştı da bir cevap almıştı. İste bizim bu çağa diyeceğimiz; “Muhammed(a) demişse doğrudur!!!” vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.